Gülmeye ihtiyacımızın çok olduğu bu günlerde biraz da güldüklerimle sizleri güldürmek istedim.
Karadenizli vatandaşlarımız; kullandıkları Türkçeden dolayı Türk mizahına önemli katkılar sağlamışlardır. Temel ve Dursun fıkraları bunun en anlamlı örneklerindendir. Yalnız ters bir durum var; O da kendilerine kendi yarattıkları mizah anlatılınca ne gülüyorlar ne de memnun oluyorlar. Hatta bozulanları bile var. Cahilliğime verin ben bunun sırrını çözemedim.
Aşağıda vereceğim örnek; Karadenizli bir apartman yöneticisinin kat maliki ile olan konuşmasından alınmıştır.
*Balkondan yöneticiye seslenen bir kat maliki: “Metin Abi bizim tavan yine akıyor müteahhit ile görüştün mü?”
Yönetici: Şimdi görüştüm uşağum; iki saate kadar gelecekler; sana basacaklar sakin evunden ayrulma. (Yönetici; ziline basacaklar evde ol demek istiyor ama gel de sen bunu komşuya anlat)
*Karadenizli muhtar; tanıdığı bir kat maliki bayanı semt pazarında görür: “Ayten; Hanum bir tebligatın vardi buraya gelurken senin kutuna koydim gidince bakarsın da.”
*Bir örnek de Selanik göçmeni vatandaşlardan verelim. Bu da; Türkçeyi sonradan öğrenen Nevruz Dayı adlı bir göçmen vatandaşımıza aittir.
Nevruz dayı; birkaç büyük baş hayvanı olan ve bunların sütlerinden peynir yapan; kendi halinde bir üreticidir. Ürgüp’ün Mustafa Paşa kasabasında yaşamaktadır ve Ürgüp Halk Bankası çalışanları daimi müşterileridir.
Banka çalışanlarından iki kız kardeş; Nevruz Dayı’ya önceden peynir siparişi verirler. Nevruz Dayı; bankaya gelir kız kardeşlerden birisine peyniri teslim eder.
Diğer kardeş Nevruz Dayı’ya: “Nevruz dayı getirdin mi benim peyniri?” Nevruz Dayı da gayet doğal bir şekilde: Acele etme be yaa; bu afta ablana koydum gelecek afta da sana koyacağım.
Sevgi ve Saygılarımla