LİBERAL

Atatürk Borcunuzu Ödedi

Atatürk Ve Cumhuriyete Dair

Gazeteci Hulki CEVİZOĞLU; 28 Temmuz 2019 tarihli köşe yazısında:

 “ATATÜRK BORCUNUZU ÖDEDİ”. Yazının tamamı şöyle:

“Bugün bir kez daha gurur duyduğum bir anı paylaşmak istiyorum.

 Tatil için İrlanda’ya geldim ve millet meclisini ziyarete gittim.

Millet meclisinde Atatürk’e minnet anıtı vardı. Çok şaşırdım.

Girişler 55 Avro, sıraya girdim. Pasaportumu hazırladım.

O esnada kapıda çok insan birikti. Polis bana girebilirsiniz dedi.

Ben ödemeyi çıkışta yapacağımızı düşündüm.

Birkaç saat sonra çıkışa yöneldik. Borcumuz ne kadar diye sordum.

Polis ellini uzattı ve Türkiye pasaportuna sahip dostlarımızın borcu yok.

Kemal Atatürk borcunuzu ödedi.

Nasıl bir zekadır ki, sayesinde 81 yıl sonra bile dış politikasının etkisini ve itibarını görüyoruz. (Prof. Dr. Fehmi Ekmekçi’nin İrlanda anısı)

 

BİR ÜLKENİN ZİHİN TARİHİ O ÜLKENİN AYDINLARININ TARİHİDİR.

İsmail KÜÇÜKKAYA/CUMHURİYETİMİZE DAİR:/ Kitabın içeriği: Türkiye’de ve dünyada düşünce dünyasının üç değerli entelektüel insanın söylemlerinden oluşuyor.(İlber Ortaylı- Deniz Ülke Arıboğan- Hilmi Yavuz). KÜÇÜKKAYA soru soruyor üstatlar cevap veriyor. Sonuç olarak okura bir söyleşi şöleninin minderine oturup donanımı ölçüsünde iştirak kalıyor.

Cumhuriyet döneminin bilge usta şairi, Hilmi Yavuz: “Ben Cumhuriyeti 1920’den başlatıyorum. 1920’de Büyük Millet Meclisi açılıyor ve bütün kurtuluş savaşı boyunca Türkiye Büyük Meclisi ve onun atadığı bir başkumandan aracılığı ile Gazi Mustafa Kemal Paşa aracılığıyla yürütülüyor. Dolayısıyla bizim Cumhuriyetimiz, bizim Cumhuriyetimiz, daha sonra aslında resmen ve hukuken 1923’te kurulduysa da ben Cumhuriyetin kuruluşunu, fiilen 23 Nisan 1920’den başlatıyorum. 29 Ekim 1923’te hukuken Cumhuriyete dönüşmüştür. Fiilen bir Cumhuriyet Yönetimi, defakto (pratikte-uygulamada) olarak bana sorarsan 1920-23 arasında vardı. Bu Cumhuriyetin ilanından sonra da 1925’e kadar devam etmiş bir anlayıştır. Mustafa Kemal Paşa, 1923’ten sonra da 1925’e kadar olan süre içerisinde gerçek bir demokrat başkan gibi davranmıştır. Hangi anlamda? Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yaptığı komutanların büyük bir bölümü, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Cebesoy Paşa  ve diğerleri  Mustafa Kemal Paşa’ya karşı bir tavır alıyorlar. Arkadaşları daha sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ nı kuruyorlar. Mustafa Kemal Paşa, bu parti kurulmasın diye elinden geleni yapmıştır. Parti, ona rağmen kurulmuştur. Bu konuda Mete Tuncay’ ın kitabında çok önemli bölümler vardır. Halk Fırkası içerisinde milletvekilliğine aday olan, ama Mustafa Kemal Paşa’nın seçilmesini istemediği insanlar Meclise girmişlerdir. Bunlar Arasında Sakallı Nurettin Paşa da vardır.”

Orgeneral-Korgeneral Paşalar için özel yasa çıkarmışlar bunlar hem ordu - kolordu komutanlıklarında, hem de milletvekili olarak parlamento da bulunma ayrıcalığını kanunla edinmişlerdir. Mustafa Kemal Paşa çağırıyor ve diyor ki “seçim yapın, ya parlamentoyu seçeceksiniz buna hiç itirazım olmaz, ya da ordunun başında komutan olarak kalacaksınız, buna da itiraz etmem ama ikisi birden olmaz.”

Hilmi Yavuz’ un değerli bir nasihatı kulağa küpe olur ümidiyle bir mim koyuyor.

“Başka Cumhuriyet yok. Tek Cumhuriyet var. 1923’ün devamı. İkinci Cumhuriyet gibi tanımlamaların itibarı yok. Özü vardır. Cumhuriyetimizin, değişmez temel koyucu ilkeleri, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti. Yüzüncü yılında ekonomik anlamda modern, kimlik sorunlarını çözmüş, siyasal anlamda çoğulcu, tam demokrat bir cumhuriyet isterim. Böyle bir Cumhuriyette mutlu olurum.” Diyor.

Akademisyen özgün fikirleri hem yerelde hem de evrenselde kabul gören saygın bir Cumhuriyet öğretmeni Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın “Emperyal Vizyon” tezi. “Osmanlı’nın yıkılış sürecinde en acı kaybı toprak değil, ‘İmparatorluk Vizyonuydu’.  Önce sistem çözüldü, bakış yitirildi. Sonra da devlet çöktü. Türkiye ise Osmanlı’dan arta kalan ve onun mirasçısı olarak yenilmişlerin psikolojisine sahip. Savunmacı ve özünde hayli üzgün, Cumhuriyetimizin bizim için bu denli önemli ve kutsal olmasının temelinde, aslında kaybettiklerimizin yerine koyduğumuz bir servet niteliğinde olması yatıyor. O, bize yalnızca yeni olanın değil, eskinin de hala yaşayabildiğini hatırlatıyor. Cumhuriyetimizin kurucuları Osmanlının en değerli paşalarıydı. Ancak nasıl Osmanlı’nın parçalanışının ve çözülüşünün yasını tutamadıysak, Cumhuriyetin kuruluş zaferinin keyfini de yeterince yaşayabilmiş değiliz. 100 yıllık bir hafıza kaybına mecbur olduktan sonra, yeniden hatırlama zamanındayız. ‘Eskiyi canlandırmak’ değil, ‘yeniye can verebilmek’ için bu gerekli. Cumhuriyet ile İmparatorluk Vizyonu birbiriyle çatışmaz. İmparatorluk bir yönetim biçimi değil, bir bakış açısıdır, bir Vizyondur. Bir devletten bir imparatorluğa dönüşmek, zihniyette devrim ile başlar. Zaman mekan ve coğrafi sınır tanımadan bir varlık tesis etme arayışıdır. İmparatorluk Vizyonu yüzyılların düzenini kurmaya taliptir ve onun en önemli aracı söylemdir. Onu gerçekleştirmek, üst fikrin üretilmesi ve dillendirilmesi ile mümkündür.” (21.yüzyıl Türkiye’si s.204).

Topluma; “tarih bilincini” aşılamaya kendini adamış İlber Ortaylı; Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü: “Mustafa Kemal’in Bana Anlattıkları” adlı kitabın yazarı General Charles Sherrill:  “Büyük adamlar yetiştiren bir kavim büyük bir kavimdir. Bir ulusu anlamak için onun önderini incelemekten daha iyi bir yol ve yöntem yoktur. Mustafa Kemal kadar büyük, liyakatli bir insanı Türkler ender olarak yetiştirmişlerdir.”

Atatürk’ün yaptığı en büyük devrim yeni bir rejim kuruluyor ve devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olarak değiştiriliyor. Ülkemize ilk defa Türkiye diyoruz. Burada bir üst kimlik netleşiyor. “ Atatürk doğuştan bir cumhuriyetçidir. Otoriter karşısındaki vaziyet, bir terbiye, duruş, cemiyet hayatına bakış tarzıyla Cumhuriyetçi. Herkes Cumhuriyeti kabul eder ama herkes Cumhuriyetçi olamaz. Türkiye bir cumhuriyettir. İslam dünyasının en önemli cumhuriyetidir. En sağlam müessesedir. Cumhuriyetin gerekli kurumları onun teminatıdır. O bakımdan bu memleketi çok sevmek, onun üzerinde çok durmak gerekir. Tenkit etmek ama katiyyen hırpalamamak gerekir.”

İlber Ortaylı/GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK: Adlı eserinde, Toplumun zihinsel dünyasındaki Atatürk’le ilgili “Atatürk kurucumuzdur”, “Atatürk 20.yüzyılın devlet adamıdır” benzeri klişe laflar söylemler elbette doğrudur. Ancak klişe söylemlerin altın yaldızlı çerçevenin içeriğinde; “ Birincisi Atatürk Türkiye Mareşalidir. Büyük bir mareşaldir çünkü başka mareşalleri takdir etmeyi bilmiştir. Bunlar onun en büyük özelliklerindendir. Büyük ve yaratıcı adamlar bu geçişleri kolaylıkla yaparlar. İkincisi Atatürk bir organizatördür. Hem askeri alanda hem de politikada başarı göstermiştir. Büyük bir devlet adamı olduğunun göstergesi olarak monarşiyi Cumhuriyete dönüştürmüş ki bu gerçek bir inkılaptır.  Bu büyük inkılabı başka hangi inkılaplarla besleyeceğini bilmiştir. Cumhuriyeti ilan etmiş olsa bile eski vagonda gitmeye devam edebilirdi. Ancak böyle yapmamıştır ve dolayısıyla kendisinden ‘Halaskargazi’- ‘Gazi Paşa’- ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’- ‘Gazi Paşamız’ unvanıyla bahsedilmesi uygundur. Tarihin akışını değiştiren, ona mührünü vuran veya büyük tehlikelere mani olan liderlere her memlekette rastlamak mümkün değildir. Türklerin her asırda büyük mareşallerinin ve büyük devlet adamlarının olduğu bilinmektedir ve Türkiye böylesi bir zenginliğe sahiptir; fakat Atatürk nadiren görülen bütünleyici bir yönetici, bir dehadır.” Atatürk’ün tarihsel kimliğinin derinliği bilmeden sadece klişe ve hamaset söylemleriyle içeriği boş yaldızlı bir çerçeveyle geçiştirmek, gelecek nesillerin bu büyük tarihi şahsiyeti anlamaları yanlış olur. Evet;  Atatürk’ü ad olarak çok biliyoruz ama sadece adını bilmek ya da birilerinin kulağımıza fısıldadığı ve bununla yetin ben senin yerine düşünüyorum diyen ideologların ya da daha vahimi siyasette Rant sağlama peşinde olanların; Atatürk’ü doğru algılamamızda büyük bir engel oldukları ve bu engelin henüz kırılmadığı da bir gerçek. Sokaktaki vatandaşa, özel günlerdeki anıt kabir ziyaretine gelen her yaştaki insanlara Atatürk’le ilgili sorulan sorulara verilen cevapların büyük bir kısmı yüzeysel kulaktan dolma, klişe laflardır. “Atatürk- Cumhuriyet- Laiklik”- kavramları üzerinde rant sağlamaya çalışanların tuzağından sakınmak gerek. Bir toplumda klişe ve hamaset kültürü ne kadar çok yaygınsa ve seviliyorsa masal ve mesellerle yaşama kolaylığı tuzağına düşme de o kadar kolaydır. Prof. Dr. Mehmet Ali Kılıçbay’ın bilimsel tespiti yol gösterici niteliktedir.

 

Mehmet Ali KILIÇBAY/ DOĞU’NUN DEVLETİ-BATI’NIN CUMHURİYETİ/ Kitabın önsözünde;“ İnsanlarımızın büyük bir çoğunluğu bir şeyin adına sahip olmanın onun aslına da sahip olmak için yeterli olduğunu düşünmekte, içerikleri ıskalanmaktadırlar. Oysa her içerik tarih demektir. Oysa her içerik tarih demektir ve içerikler ıskalandığında, tarih de kaçınılmaz olarak ıskalanmış olmaktadır.”  Nominalizmin; Türkiye’deki egemenliğini vurgularken; “Belki garip bir şaka ama dünyanın tarihe herhalde en meraklı toplumu, tarihi hemen hiç bilmemekte, taptığı şeyi son derece kaba bir şekilde küçümsemektedir.” söylemi; toplumun Atatürk’ü anlamak ve anlamlandırma meselesinde de üzerine durulması gereken bir kavramdır diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Fehmi Ekmekçi’nin; Atatürk ile ilgili bu anı ve benzer her türlü söz, özdeyiş öykü, efsane hatta klişe laflar bile Türk toplumunun çocuğundan yaşlısına kadar heyecan ve gurur verir. Atatürk hakkında yerelde ve evrenselde; tarafsız tarihçiler, yazarlar, bilim insanları tarafından temel bilgilere belgelere dayalı araştırma-inceleme anlatılar okumadan; hayatını, mücadelesini, çağdaş bir ulus yaratma amacını fikirlerini anlamadan anlamlandırma yetisini kazanmadan, sadece duygusal, heyecanlandıran, coşkulu, mitolojik, ideolojik söylemlerle Atatürk’ü tam anlamak mümkün değil.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kadim tarihini, edebiyatını, inancını ve özellikle Cumhuriyet rejimiyle perçinlenen üst kimliğinin anlamını anlamakta zorlanan, kukla köle sendromu ile meczupları bir tarafa ayıralım ve bunlara bir mim koyalım. Ondan sonra tüm benliğimizle, güvenle inanalım ki bu milletin kalbinde Her türlü sevginin üstünde bir sevgi vardır. Hatta bu sevgi “kutsal bir kült” ile yerleşiktir.

TRT-1 kanalında yayınlanan “Gönül Dağı” dizide bir sahnesi bile bu milletin Atatürk’ü nasıl kutsal bir sevgiyle yüreklerinde taşıdığının en arı duru anlatımı gibidir. Bozkırda terkedilmiş virane bir köy. Yıllar önce ilk tayin yerini mühendis olan kızıyla ziyaret eden emekli hanım öğretmen anıları hafızasında yüreğinde sevgi ve heyecanı ile eski yıpranmış virane okulunu gezer.  İlk tayin yeri olan ve artık kirin pasın örümcek ağının kapladığı kara tahtası çürümüş hemen yanı başında duvarda sapa sağlam bunca senenin tahribat ve harabatından hiç etkilenmemiş Atatürk’ün resmi, çerçevesi bile kirlenmemiş bunca zamandır. Dizinin senaristi, yönetmeni, yapımcısı çok iyi biliyorlar ki halkın gözünde ve gönlünde Atatürk’ün fotoğrafı dahi kirli ve paslı olamaz. Bu milletin her bir ferdin yüreğinde bir Atatürk figürü vardır. Ancak hangi Atatürk sorusunu tarih bilimselliği ve gerçekliği aydınlığında aramak en doğru olacaktır.

Gazeteci Taha AKYOL /AMA HANGİ ATATÜRK/ İnceleme-Araştırma kitabı da tam da bu anlamda tüm sorulara temel bilgilerle, belgelerle cevap veren ve gerçekten Atatürk’ü anlayan ve hayranlığı da bu kitaptaki vurgulu yorumlarıyla çok net görünen bir yazardır Taha bey. Kitabın önsözünde;  “Onun değişik dönemlerde uyguladığı politikalar ve bu politikaları izah etmek için geliştirdiği görüşler üzerine yapılmış araştırmanın ağırlığı dış politikadır diyor ve Yeri geldikçe ve dış politikayla ilişkisi nispetinde iç politikası da ele alınmıştır. Lozan’da başlayan batılılaşma sürecinden itibaren “Batı ideali” ni esas alan Türkiye’nin dünyadaki yerini batılı dengeler içinde inşa etmeyi amaçlayan bir dış politika, milli mücadelede “Doğu İdeali” ni..Mazlum Milletlerin kurtuluşunu;  Bolşevik ve İslami terimleri esas alan antiemperyalist bir dış politika ve Mustafa Kemal’in mandacı tartışmaları sürecindeki siyasi taktikleri” okuyup anlamak bakımından çok dürüstçe yazılmıştır.

23 Temmuz 1919’da açılan Erzurum Kongresinin sona ermesinden hemen sonra “manda” tartışmaları başlıyor. İngiliz mandasını isteyenler Vahideddin , Damat Ferit ve İngiliz Muhipler Cemiyeti ve yandaşlarıdır. Amerikan mandasını isteyenlerin arasında Halide Edip, İsmet İnönü gibi isimlerin yanında Bekir Sami, Kara Vasıf gibi milliyetçiler de var. İngiltere’ye karşı Amerika’nın daha güvenli buluyorlar. Zaten Milli Hareket ivme kazanırsa manda fikrinden vazgeçecekler. Nitekim 23 Nisan 1920’de açılacak meclisin gündeminde manda maddesi olmayacaktır. Bekir Sami Amasya’dan Mustafa Kemale çektiği telgrafta “İstiklalin arzuya şayan olduğunu” ancak yaptığım görüşmelerde bu aşamada istiklal istemek ülkenin bölüneceği muhakkak olacaktır. Bunu görüştüğüm Amerikan temsilcisi söylüyor. Onun için Belli şartlar yerine getirirsek Türkiye’nin bütünlüğünü koruyacak bir mandayı Amerika’ya kabul ettirmek mümkün olacaktır. Mustafa Kemal, Rauf Orbay, Mazhar Müfit kendi aralarında tartışıyorlar. Mustafa Kemal “Oh ne ala! Mücadele yerine mandayı kabul edeceğiz ve rahata kavuşacağız. Bu ne gaflet bu ne körlük ve hatta bu ne budalalık!” Rauf Bey’in de tepkisi aynıdır. Mustafa Kemal Erzurum kongresinde dengeleri göz önünde bulundurarak fazla meselenin üzerine gitmiyor.

Manda hadisesini Kitabın 87.sayfasında; Mustafa Kemal ve Manda hakkındaki “alıntısında” : Tarihçi Prof. Dr. Ömer Kürkçüoğlu da şunları yazıyor. “ Sivas kongresinde Amerikan mandası konusu tartışıldığında ve sonunda bu amaçla Birleşik Amerika’dan bir heyet davet edilmesi kararlaştırıldığında, Mustafa Kemal, bağımsızlıktan yana olmasına rağmen buna karşı ağırlığını koymamıştır. Tarihçi Sina Akşin de Mustafa Kemal’in Sivas Kongresinde mandaya karşı “esaslı bir çıkışta bulunmadığına” dikkat çekiyor. Hatta Akşin’e göre, Mustafa Kemal, Amerikalı General HARBORD ’la Sivas’ta yaptığı görüşmede, amacının “Osmanlı Devletinin bütünlüğünü tarafsız bir devletin ve tercihen Amerika’nın mandası altında korumak olduğunu” söylemiştir; bunu HARBORD kendi ülkesine gönderdiği raporda yazıyor. Ve Sina Akşin HARBORD’ un  yanılmış olmasını güçlü bir ihtimal olarak görmüyor.”  Mustafa Kemal’in Nutuk’ta okuduğumuz şiddetli manda karşıtı hava, 1927’deki söylemidir. 1919’da ise Mustafa Kemal’in gözettiği başka dengeler vardır. Bunlardan biri Amerika Faktörüdür. 96. Sayfada; Tarihçi ZÜRCHER, Mustafa Kemal’in “belirli hedefler için siyasal manevra yeteneğine” dikkat çeker. Büyük bir asker olmasının yanında, onun bu diplomat ve politikacı yeteneği bütün başarılarındaki en önemli etkenlerden biridir. Sivas’tan sonra manda meselesi Milli hareketin gündeminden çıkacak, bir daha sözü edilmeyecektir. Ankara’ya geçtiğinde artık başka öncelikler söz konusu olacaktır; iç isyanlar, düzenli ordunun kurulması, İslam, Bolşevizm…”

Gazeteci Yalçın DOĞAN/ “Ama Hangi Atatürk”/ 2 Ekim 1918 tarihli Hürriyet gazetesindeki köşe yazısında; Taha AKYOL ile yaptığı telefon konuşmasında: sizi bu kitabı yazmaya yönelten sebepler nelerdir? Soruya yazarın cevabı: “Birçok sebebi var ama merhum Attila İLHAN da sebep oldu. Onun “Hangi Atatürk” kitabı üzerine Milliyet’te bir eleştiri yazdım. İlhan’ın Atatürk’ün 20’lerdeki sözlerinden seçmeler yaparak kendine göre bir Atatürk kurguladığını belirttim.

Sonra Kendisiyle uzun bir telefon görüşmem oldu. Bu kitaptaki amacım merhum Attila İlhan’ı değil, yanlış bulduğum bir metodu, yani Atatürk’ün seçilmiş sözlerini alarak istediğimize göre bir Atatürk kurgulama alışkanlığını eleştirmek. Bu Sağcı, Solcu, Batıcı, Batı düşmanı, Sosyalist, Liberal Atatürkler kurgulanıyor. Hatta AB’ye karşı Atatürk var. AB yanlısı Atatürk var! Bu metodu yanlış buluyorum. Doğru bulduğum Metot şudur. Atatürk yaşadığı tarih içinde, yaşadığı dönemin şartlarına bakarak, hangi dönemde nasıl konuşup davrandığını inceleyerek araştırmak, kitapta yapmaya çalıştığım budur.”

Prof. Dr. Şükrü HANİOĞLU/KRİTER-dergisinde; Mehmet Akif MEMMİ- ile yaptığı 09 Mart 2018 tarihli söyleşide: “Atatürk’ü Cumhuriyet’in kurucusu olarak tarihselleştirmek gerekir. Atatürk’e değer vermek ve sevmek ile Atatürkçülük ya da Kemalizm birbirinden farklı yaklaşımları ortaya koymaktadır. Bir kurucu liderin saygı görmesi ile onun etrafında oluşturulan kült üzerinden siyaset üretmek ve toplumu şekillendirmeye çalışmak farklıdır.” Henüz Türkçe çevirisi yapılmamış ATATÜRK kitabı üzerine; Prof. Dr. FEROZ AHMAD’ ın, eleştirisini İngilizceden tercüme eden emekli büyük Elçi H. Kemal GÜR’ ün, “dergipark.org.tr” da çıkan yazısında: “Hanioğlu, Atatürk’ün etrafında gelişen “ kişilik kültün” den rahatsız olmakta ve Mustafa Kemal’i kendi olduğu gibi tanımlamak istemektedir. Tarihteki Atatürk’ü mitolojik unsurlardan arındırarak yaratmak istemekte ama bunun hala zor olduğunu da kabul etmektedir. Türklerin bugünkü bazı sorunlara hala Kemalist döneme bakarak cevap aramaları, o dönemi yaşayanların bir bölümü de hayatta iken şaşırtıcı değildir. HANİOĞLU ise Atatürk sonrası nesle mensuptur. Atatürk “ Aydınlanma” ideallerine inanmıştı; Akılcılık, eleştirel, tahlil ve araştırma özgürlüğü yaratmaya çalıştığı modern Türkiye’nin de bu idealleri benimsemesini istemekteydi.”

Evet; Türkiye’nin her tarafında üniversiteler  var  ve bu üniversitelerin bilim insanlarından artık Atatürk’ü öğrenmenin zamanı gelmedi mi?

 

KAYNAK:

1-İsmail KÜÇÜKKAYA/CUMHURİTETİMİZE DAİR:

İlber ORTAYLI-Deniz Ülke ARIBOĞAN-Hilmi YAVUZ

Aşina Kitaplar- 2.Baskı Şubat 2008

2-İlber ORTAYLI/GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK:

Kronik kitap-1.Baskı- Ocak 2018

3- Prof. Dr. Mehmet Ali KILIÇBAY/DOĞU’NUN DEVLETİ-BATI’NIN CUMHURİYETİ

Gece Yayınları- Birinci baskı- Haziran 1992

4-Taha AKYOL/AMA HANGİ ATATÜRK

Doğan Kitap- 1. Baskı- Ocak 2008

5- Yalçın DOĞAN: “AMA HANGİ ATATÜRK” 2 Ekim 2008 Hürriyet Gazetesi

Vikipedi – Özgür Ansiklopedi

6- Prof. Dr. Şükrü HANİOĞLU-/Kriter dergisi-

Mehmet Akif Memmi 09 Mart 2018 tarihli yazısı

7- Prof. Dr. Şükrü HANİOĞLU/ ATATÜRK: Bir entelektüel biyografi

Dergipark.org.tr .Eleştiri: Prof. Dr. Feroz AHMAD

İngilizceden çeviri yapan: Emekli B. Elçi H. Kemal GÜR

8- Hulki CEVİZOĞLU/CEVİZ KABUĞU/28 Temmuz 2019 köşe yazısı

 

Yayın Tarihi
28.10.2021
Bu makale 53299 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!