LİBERAL

İran ve Turan...

“İran Ve Turan’nın Derinlerinde”Türkolog Muharrem Yellice; Gençlik Çağından Bu Güne Bilinç Tarlasına Ektiği Ürünün Meyvesini Sunuyor. Bildiklerimize Bilmediklerimizi Tatlı Bir Söylemle Katıyor.

“İRAN VE TURAN” bu ikili hakkında;  hem çok meşhur olacaksın hem de bilinmeyeceksin çelişkisini yaşadı bizim kuşak.  İttihat ve Terakki partisinin ünlü ideologları Ziya Gökalp, Tekin Alp gibi düşünürler “Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir Turan”. Mefkuresi o zamanın ruhunda bir itici güç olduğu kesin. Ancak manevi söylemlerden ibaretti. Gelecek nesillere hayali bir vatan özleminden başka bir şey vermiyordu. Şüphesiz ki bu manevi davanın itici gücü inkar edilemez. Nitekim Cumhuriyet nesli bunu bir dava meselesi yaptı. Nihal Atsız Ön görüleriyle bu günü 21.yüzyılda süper güçler karşısında dik durmanın ancak bu itici güçle varlık gösterebileceğimizi ;”Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan. Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir TURAN”. Davasına ömrünü adadı. Bu bizim nesil için gerçekten yazar Ali Yıldızın değimiyle “Bir arı kovanı” riskini taşıyordu.  

BİR BİLİNMEZ MEŞHUR DA İRAN;Orta Doğunun meşhur ama bilinmeyen, gizemini koruyan ve ne yazık ki ön yargılı olduğumuz komşumuz. Orta Asya ve Anadolu tarihinde Jeolojik kültür/ekonomik/politik yaşamsal konularda kimi zaman dost kimi zaman hırslı ve asabi rakibimiz.16.yüzyılda İran’da Şii Safevi devletinin kurulmasıyla can ile canan arasında yollar kapandı. Aynı tarihte Rusya’nın Tatar Hanlığına son verip Hazar denizine hakim olduktan sonra Türkiye Türkleriyle soydaşları arasında bağ tamamıyla koptu. Kazak Türkçesinin büyük üstadı Muhtar Şahanov’;”Olsa dahi hatırası çok hüzünlü ve ağır. Dördüncüsü milli tarih bunu bilmeyen mağdur” mısralarından ilhamla çok iyi biliyoruz ki; Tarihinde hiç bir dönemde ne coğrafi bir birlik ne de jeopolitik bir birleşme olmuştur hayal edilen “Turan” da. Tarih boyunca dinler tarihini, eski Yunanistan’da, Platon ve stoacılar gibi çok tanrılı dinler geleneğinden yola çıkarak semavi dinlerin ekseninde sistematik bir inanç sistemini anlatırken kadim Yunan ülkesini de mitolojik tanrılarını da kendine has sıcak samimi ve tatlı anlatımıyla okuyucuyu daha kitabın başında varsa bir ön yargısını yok ediyor. Kitabın başında anlıyoruz ki, temel aldığı “Kadim Yunan, İran ve Turan” bu üç millete ait bu güne intikal eden fiziki kültürel mirasa dair bulduğunu titizlikle derleyip içeriği son derece zengin bir kitapla paylaşıyor okuruyla. Bunu abasız postsuz bir gezgin derviş sadeliği içinde yapması kitapla okur arasında kopmaz bir bağ oluşturuyor ki, her yazı erbabına nasip olmaz. Kadim Yunan, Turan, İran üçgeninde doğmuş “Tarih, mitoloji, felsefe, çok tanrılı dinler, semavi dinlerin harmanlandığı bir kültürün etkisini,” Anadolu islamı, heteredoksisi ”Türk toplum geleneğinin günümüzde hala nasıl etkili olduğunu kitabın 29.sayfasında;”Babam kadir gecelerinde sabaha kadar ibadet eder, BOZ ATLI HIZIR’I beklerdi. Yoksul yaşantısını, Tanrının yardımıyla gelecek sarı altınlarla zenginleştirmek isterdi”. Samimi ifadesinde okur kendi hayatının da bu ve buna benzer bir masal dünyasında umut denilen müşfik ananın varlığında aldığını inkar edebilir mi?.

Bu coğrafya tanıdık gelir: Eğer Türk şiirinin büyük ozanı Hüseyin Ferhad’ı okumuşsanız; “Asya, kül denizindeki ada! Sağrındaki ışık bulutundan ağdım toprağa ben. Tanıdım hayatı. Susa yollarında dolaştım. Pürenlerle örtülü bayırlarında uyudum, at sürdüm tundralarında, Asya totem denizindeki ada! Seni aşkla sevdim” tutkulu dizelerini ve İranda Firdesi varsa Turanda Alper Tunga var. “Hayyam ki her bahsi açar sagardan. Bahsetmedi cennette akan kevser’den. Gül sevdi şarap içti gülüp eylendi. Zevk aldı tıraşide rubailerden” diyen bir Yahya Kemal var. Özetle yazar diyor ki Yunan-Turan ve İran’ı anlamadan kendi edebiyatını. Tarihini, Türk İslam din ve medeniyetini anlayamazsın.

Kitabın yazarı bir Türkolog ve sürekli okuyan gezen biridir. Ömrünü Türk halklarının edebiyatını, Tarihini, dilini, jeopolitik ve Jeokültürel miraslarını rasyonel aklının süzgecinden geçiren “Turan ülküsü” ne sevdalı biridir. Ziya Gökalp gibi bir düşünürün fikirleriyle şiirleriyle büyümüştür. “yüce Turan, güzel ülke, söyle sana yol nerede?” heyecanıyla gençliğini geçirmiştir. Tam 70 yıl sonra kapılar açıldı ve yazar uçsuz bucaksız coğrafyanın derinliklerinde geziye çıktı. “İran ve Turan” hakkında bugüne değin içeriksiz klişe laflar, ideolojik bağnazlıklar, kulaktan dolma bilgileri bir kenara koyun. Ön yargısız alın elinize bu kitabı.

Yazar Muharrem YELLİCE ile ‘hakikat yolculuğunda’ keyifli okumalar dileği ile…

Yayın Tarihi
23.05.2020
Bu makale 2252 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!