LİBERAL

Türkolog Yazar Muharrem Yellice ile Geçmiş Zamanda Yürümek

Yazarın/HİNDİSTAN/ Kitabının düşünsel dünyama katkıları:

“Kitaplar da insanlar gibidir. Bir bakar bağlanırsın.
Çevrende olması, başucunda bulunması güven verir sana.
Dostlarına hediye eder, tavsiye edersin.
Sevmişsindir bir kere, görmezsin eksikliğini.
Okuduklarından paragraf, dörtlük, bölüm neyse, 
Neyi içeriyorsa aktarmaya yeltenir, tamamlamaya çalışırsın,
Zamanla üslubu, türü okunacaklar listesinde tercihini belirler.
Çoğalmanı, yeni yeni kitaplarla tanışmanı ister.
Onunla saatler değerlendirilmiş saatlerdir.
Kitap bu. Okumayı da yazdırmayı da sevdiren böyle kitaplar, 
Yazarını merak ettirir insana.”
(Nazım PAYAM- Bizim külliye – Edebiyat der. 2006)

Türkolog yazar Muharrem Yellice’ nin; makalelerini, yazdığı kitaplarını her bir sayfasını okurken satırların altını fosforlu bir kalemle çizerek işaretlerim. Faydalandığı kaynak kitapları bulmaya çalışırım. Türkçe ve Osmanlıca sözlük elimin altında bulundururum ki, anlamakta zorluk çektiğim kelimelere, değimlere bakayım diye… 
Yeni yayınlanan, Hindistan kitabını yazarken kültür kazanına kepçeyi daldırmayı bırakmış, kültür kazanı değil de deryasına bir dalgıç ustalığıyla dalmış dipsiz okyanuslarda bilinmedik inciler bulup çıkarmış. Kitabın 27. Sayfasında; Muhammed İKBAL’ın Atatürk için yazdıklarına bakar mısınız? 
M.KEMAL PAŞA’YA…

“Atatürk ve Türklerin aklı ve hikmeti sayesinde biz,
İlahi takdirin gizli sırlarına ermişiz.
Sönmüş bir kıvılcım iken Müslüman,
Mustafa Kemal’in bir bakışı ile
Bir güneş olduk ki düşmana yaman,
Aşkı öğretti bize de kurtulduk köle olmaktan,
Bahar rüzgârında acı olmuştuk,
O estirdi ovanın sert yellerini,
Dünya bilecek elbet değerini,
Sen kurtardın nice tutsağı, özgürü,
Atın nereye kadar giderse Ey! Mustafa Kemal,
Oraya kadar yürü…

Yazar Yellice ’nin “akli meleke”  yazılımında; edebiyat, tarih, felsefe, dinler tarihiyle donanımlı bir Türkolog olarak ruhen ve bedenen dünya üzerinde Türk izini aramaktan yorulmayan biridir.
 “Asya, kül denizindeki ada! Sağrındaki ışık bulutundan ağdım toprağa ben. Tanıdım hayatı. Susa yollarında dolaştım. Pürenlerle örtülü bayırlarında uyudum, at sürdüm tundralarında, Asya totem denizindeki ada! Seni aşkla sevdim.” Türk şiirinin büyük ozanı Hüseyin Ferhad’ın dizelerinde duyduğum heyecanı coşkuyu  “Fikri- takip” ile okuduğum; İRAN-TURAN/ kitabında “Turan ülkesi ”ni bir baştan bir başa gezip gördüklerini anlatırken okuduğumda da aynı heyecanı yaşamıştım. NEPAL kitabını da aynı ruhla yazdı. Ve şimdi de: HİNDİSTAN/Kitabında izini sürdüğü Türklerin tarihini yazdı ve okura sundu. 
20.yüzyılın ilk yarısına kadar “İngiliz İmparatorluğu’nun mücevheri” olarak bilinen ülkeyi ve üstünde güneş batmayan İngiliz İmparatorluğu’nun egemenliğinde miskin kalan durağan bir toplumu alevlendiren Coşturan; Hindistan bağımsızlık hareketinin öncü kahramanı Mahatma Gandi’nin isminin verildiği caddenin paralelindeki caddeye de “MUSTAFA KEMAL ATATÜRK “ isminin verildiğini bu kitaptan öğrendim.
Bir gezi rehberi gibi, Türk izini ararken önce dersine iyi çalışmış biri olarak okuduğu yazarların kitapları sayfalar dolusudur. 
; “A.Toynbee- Tarih Bilinci/ Gavın Menzıes. Kayıp imparatorluk/ Kşatrapa Gandasa, B.N. Grakov’un, İskitler,/Gavın Menzıes. Kayıp İmparatorluk Atlantis,/Kşatrapa Gandasa, İslam’ın vadettikleri/ Nezih Uzel -Teoman Duralı, Gılgamış Destanı, /Arkeoloji Atlası vs, …” Faydalandığı kaynak kitapların tarihi saptırmadan gerçek tarihi anlatan büyük düşünürlerdir. 
Yazar M. Yellice ’yi, okumanın okura faydası, işlediği konuların felsefi derinliği beraberinde üst düzey düşün adamlarının benzer kitaplarını tanımak okumak ve okudukça o konu hakkında bilgi edinme doyumsuzluğunu gidermek oluyor. Sonunda okurda üst düzey beyinsel tatmine ulaşmak okuyucuyu mutlu kılıyor. Zaten yazarın da dün bir bugün iki al sana bir kitap yazmıyor. Ergen çağından başlayıp üniversiteyi bitirdiği o, zaman ruhunda Türk kültür ve sanat hayatının önemli şahsiyetlerinden aldığı bilgilere gençlik ve olgunluk döneminde istikrarlı bir şekilde değerli eserler okuyarak bilgi yüklenmiştir. 
Belirli bir bölgede, o zamanın ruhunda yaşamış Türklerin oradaki macerasını anlatmak şimdi ve gelecekte yorumlamak anlam kazandırır. Sık sık Anadolu’nun medeniyetler tarihinde bir eksen olduğu söylenir. Laf olsun diye klişe söylemlerden ayırmak için önce kadim vatanımızın coğrafyasını ve de kuzeyinde Güney Rusya-Kafkasya, Balkanları, doğusundaki İran-Hindistan, güneyinde Suriye ve orta doğu-Filistin-İsrail ve Akdeniz ülkelerini öncelikle tarihini, edebiyatını, felsefesini, dini inancını tanımak lazımdır. Kanımca yazar Yellice eserlerini bu düşünceyle yazmanın ötesinde asıl dört bin yıllık insanlık tarihinde kitle ve kitlerin idaresinde Türk devlet hâkimiyetinin varlığını basmakalıp hamasi klişe laflardan arındırarak bir bilimsel görüş olarak sağlam bir kaideye oturtmaya çalışıyor. Hindistan kitabını okuyan tarihe meraklı biri yazara şu soruyu muhtemelen soracaktır.
-‘Han’ olan cihangirler neden?  ‘Şah’ oldular? Hümayun Şah, Ekber Şah, Cihangir Şah, Şah Cihan, Alemgir Şah, Bahadır Şah, Babür Şah ki, atası
 Cengiz Han ve Timur gibi büyük İmparatorluklar kurmuş bir soydan geliyor.

Yazarın bu türlü sorulara peşinen özgün yorumu çok nettir. “Han demiyoruz. Ekber Şah diyoruz. Türk kültürel algısı yok olmuş. Ekber Şah bütün inançları tek bir çatı altında toplamak istemiş. Din-i İslami diye bir din koymuş. Çünkü dinsel ayrılıklarla devleti yönetmek zor?”
*
“Alman bilim adamı Prof. Fritz Neumak Türklerden “içinden çıkarıldıklarında tarih diye bir şey kalmaz” diye söz eder. Dünyada hiçbir toplum dünyaya açılarak Türkler kadar geniş alanlara yayılmamıştır. Gittikleri yerlerde orada yaşayanları etkilemişler ve onlardan da etkilenmişlerdir. Hiçbir zaman sömürmemişler, tam aksine onlarla beraber ahenk içerisinde yaşamayı denemişler ve başarılı olmuşlardır.”

Bu değerli bilim adamının gerçek ve samimi yorumuna en güzel kanıt kitapta yer alan Türklerin somut bir iz olarak bıraktıkları; “Akra Kalesi, Fetihbur Sıkri, Amber Kalesi, Taç Mahal… Vs.” gibi birçok eserleri bilinçli olarak seçilmiş eserlerdir. 
Hindistan kitabı; kafalarda Türk tarihini kestirmeden, “Selçuk, Osmanlı ve Cumhuriyet” dönemler üzerinden 1000 yıllık Anadolu Türk tarihi diye bir algıyı yok ediyor.

“Atatürk’ün tarihçilere ‘araştırın’ diye emir verdiği Saka Türkleri, Avrupa’nın doğusundan başlayıp, Tuna nehrini sınır kabul edip, Fergana vadisi ve Tanrı Dağlarından, Çin seddine kadar 7000 Km alanda var olan, tarih sahnesine çıkışı kesin olarak bilinmeyen tarihi bir Türk kavmidir.”(Sayfa:302)
Sakalar hakkında görüş bildirmiş Türk ve yabancı değerli bilim adamlarına özgün fikirleriyle yorumlayan değerli Türkolog yazar Muharrem Yellice ’nin Hindistan kitabı okunmaya değer faydalı bir eserdir.
 

Yayın Tarihi
29.07.2022
Bu makale 1570 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Eline emeğine sağlık hocam. Çok değerli kitaplar bunlar. Umarım kültür bakanlığının da dikkatini çeker.

Ali Terzi 01.08.2022

Ali Tur'un Hindistan kitabı hakkında yazdıklarına.Türkolog Doç.Dr.Neçmeddin Türinay'ın yorumu. Yellice, zevkle okudum ali turun eleştirel değerlendirmesini. Keşke biraz daha derinleşse, yazısını biraz daha geniş tutsa imiş demekten kendimi alamadım. Tanımadığım bu güzel kalemi gıyabında tebrik ediyorum,sağolsun Varolsun. Böyle güzel bir ifade ile karşılaşmak, ne kadar güzel bir tesadüf! Unutma ki bu ifadelerle sen gölgede kalmıyor, bilakis daha bir ortaya çıkıyor ve seni layıkıyla kavrayan muhataplarla yanana düşüyorsun. Devam kardeşim, çok yaz ve süratli yaz, en verimli çağındasın.

Muharrem Yellice 31.07.2022

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!