Aydınlar vicdanlı olmayınca, siyasilerin ahlaklı olmasını bekleyemezsiniz.
--Dünya oldum olası etki, tepki, dünyasıdır.
--Denizlerin suyu buharlaşır, bulut olur, yağmur olur yağar tarlalara, ormanlara kuru-kurak çöllere, ama bir umut olur bir ota, bir fidana, o da döner dolaşır gelir sana, bana.
--Her şeyin bir anlamı, bir yolu yöntemi vardır da, şu insanı, insanları anlamının bir yolu yöntemi maalesef yoktur. Elbette ki insan için bilimsel olarak analizler yapılabilir, edilebilir, anlaşılabilir, gelen tanımlar yapılabilir ama insanı kişi olarak, tekil olarak anlamak, analiz etmek o kadar da kolay değildir.
--Haydi, sıradan insan için bu kadar laf etmenin bir anlamı elbette ki olmayabilir, ama gel gör ki TV'lerde saatlerce ahkam kesen, gazete ve dergilerde bir şekilde yolunu bulup sayfalarca yazılar döktürenler için söylenecek bir şeylerin olması gerekir.
--Bu günler ha bire Suriye’nin kuzeyine, Türkiye’nin de güneyine yapılan Askeri Harekat ile ilgili neler söylenir, neler yazılıyor neler.. Neler öğreniyoruz neler.
--İşin enteresan olanı ise, her zamanki gibi olayları özünden koparıp, "şıracının şahidi bozacıdır" mantığı ile, yandaşı olunan siyasi yapının değirmenine nasıl su taşıdığını ispatlamak ister gibi ağzı olan konuşup, fırastı olan da yazıp duruyor.
--Oysa, insan vicdanlı bir yaratık olmuştur kendi evrimi süreci içinde. Duyguları gelişmiş, tavır ve davranışları sosyalleşmiştir.
--Gel gör ki, binlerce yıllık bir geçmişten gelen İnsanoğlu, günümüzde maalesef ilkelliğin ve zavalılığın zirvesini zorlamaktadır.
--Sanki çok olağan bir şeymiş gibi bu gün Suriye’nin Kuzeyinde, Türkiye'nin Güneyinde olan olaylar ve yaşanan askeri çatışmlar yorumlanıyor, üstüne ahkâmlar kesiliyor.
--Sanki Suriye'de, Irak'da, Libya'da ya da Yemen’de olanlar olağan şeylermiş gibi, o gün yaşanan günlük olaylar konuşuluyor. Analizler, stratejiler tartışılıyor, siyasi olarak sonuçları gözden gizlenen olayların askeri başarıları ballandırılıyor.
--Bir şeyi unutmayalım. Orta Doğu için İngilizlerin bir sözü vardır. "İt'i, İt'e kırdırmak" diye.
--Üzgünüm ki adamlar haklı.
--Türklüğü ve Türklük bilincini, sözde "Türk Milliyetçilerine/Milliyetçiliğine; Müslümanlığı da, sözde "İslamcı/Dincilere" ayaklar altına aldırdılar. Yok edip, özünden uzaklaştırdılar. Bu gün gelinen noktada her şey, bir başka şeyi gizlemek için yapılıyor ve her şey bir şeyleri gizlemek için kullanılıyor.
--Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'sizi anlamadan, unutup, yok sayıp derin analizler, yorumlar yapmak safdillik değil ise ülkeye ihanetin ta kendisidir.
--Haydi sıradan insanların tavır ve davranışlarına bir şey demiyorum ama sözüm, benim kendisinin çıkarı dışında her şeye şeytan olan masum halkımı kandırmak için TV'lerde ve gazetelerde çırpınan; maaşını da bu ülkenin yoksul halkının vergilerinden alan kendini "aydın", "akademisyen" sayanlara.
--Değer mi?
--Siyasilere de bir şey demiyorum. Çünkü siyaset, bir çıkarın savunulması işidir.
--Halkımız kendi çıkarını birilerine peşkeş çekmeye bayılır. Siyasiler de bunu kullanmayı iyi bilirler.
--Bu yüzden, Cumhuriyetin Kuruluş yıllarında ki aydınların ayrıcalığı, bu yurdu, bu toprakları ve insanları canlarından çok sevmeleri idi.
--Günümüzde ise, kendilerine "aydın", "akademisyen" denilenlerin derdi, hak etmedikleri aylıklarını hak etmek için ülkesine, yurduna hizmet etmek yerine, siyasilere yadakçılık yaparak günlerini gün etmek, günlerini kurtarmak.
--O yüzden, görevi doğru, dürüst ve bilimsel tavırlar sergilemesi gereken/beklenlerin bunu yapmadıkları bir yerde, SİYASİLERDEN SİYASİ ETİK İÇİNDE tavır ve davrnış beklemek pek safdillik olmaz mı?
--Eee Alan memnun, veren memnun ise, biz de ..... yemek düşer, değil mi?
--O yüzden, bir Haziran'da ölmek, bir de geri bıraktırılmış ülkelerde, yurtsever olmak çok zor muş!...