Uygarlık denen şey, insanları iyiye, güzele, mutluluğa, huzura ve başarıya taşıyan bir süreçtir. Yırtılmıştır feodalitenin örtüleri, yıkılmıştır duvarları ve insanlar, kendileri olmaya koşmaya başlamışlardır.
Ortaokul yıllarımda çömez olsam da, lise yıllarından itibaren siyasetin bir kenarında olmuştum. Lisede bir sınıf arkadaşım kendisince bana ulu orta rol kesince, nasıl olduğunu anlamasam da, attığım yumruğun kaşını patlattığımı görmüş ve üzülmüştüm.
Üniversitede de, bir şeyde bir şey yokken, yediğim Jandarma dipçiği ile kaşım dört dikişlik yarılmış ve ardında da gittiğim Taksim Meydanında ki "1 Mayıs" olaylarından dolayı da, Avrupa yakasından Asya yakasına vapur ile geçereken, polisler bütün hınçlarını benden almışlardı.
O yıllar Antalya siyasetinde İhsan Ataöv, Ömer Buyrukçu, Fahri Özçelik, Ömer Eken, Galip Kaya, Hasan Ünal gibi duayenler var idi ama bir de Deniz Baykal fırtınası esiyordu.
Öğrenciyiz, her Ankara'ya gelirken, "aman Deniz Baykal'a da bir uğra, selamlarımızı söyle" iletisinden geçilmezdi.
Ve bir gün "Tank Sesleriyle Uyandık!.." 12 Eylül, askeri darbe olmuştu. Siyasilerin sesi kısılmış, ülkenin rengi solmaya başlamıştı.
Kasım 1983 ile birlikte Ankara siyasal yaşamı yeniden renklenmeye başlasa da siyasi yasaklılar, siyasetin rengini solduruyor, kulisleri dalgalandırıyordu. Antalya'dan da Deniz Baykal, siyasi yasaklıydı.
Sonra, 6 Eylül 1987 günü yapılan referandumla, siyasi yasaklar kaldırıldı ve siyaset yeniden renklenmeye başlamış, Deniz Baykal da Milletvekili olmuştu.
CHP'nin yeniden açılması, siyasi mücadelesi derken, Deniz Beyin ülke kaderine oynadığı roller gittikçe artıyordu.
Siyasi yasaklar konusunda ödünsüzdü. Siyasi mücadele, siyaset, ideoloji ve siyasiler ile yapılır diyen bir siyasetçi de bir insandı.
Yıllardan 2010 ve Mayısın 10'unda, hem kendisi, hem partisi CHP, hem de ülke kaderine oynadığı roller için bir perde kapanıyordu.
16 Ekim 2017 sabahı erkenden Kuzenim Prof Dr Mehmet Oral telefon ile arıyordu. "Abi, Deniz Bey beyin kanaması geçirmiş ve şimdi (Ankara Üniversitesi) İbni Sina Hastanesi'nde başındayız ve tedavisi sürüyor".
Yaşamının olmasa da, siyasi yaşamının rengi solmaya başlamıştı.
Kendisi ile bir çok iyi kötü anım var idi ama yine de CHP'nin açıldığı tarihten bu yana önce "7'ci Ok Düşünce Topluluğu", daha sonra da "Strateji, Planlama ve Teori Düşünce Topluluğu" olarak düzenli bilgilendirme toplantıları ister, takım lideri olarak bazen tek bazen de arkadaşlarım ile Angora'daki evinde görüşmeler yapardık.
En son 2023 Ocak ayı ortalarında bir gün kızı Aslı Hanım, "Babam gelmeni istiyor" deyince, yine gitmiştim.
Artık enerjisi azalmış, o uzun uzun ardı arkası kesilmeyen sorular yerine, "Antalya'da neler oluyor, Parti'de neler oluyor, Ülkede neler oluyor" soruları dışında, benim de tanıdığım bazı arkadaşlarını, nasıllar diye, soruyordu.
Bir 11 Şubat sabahı "Deniz Beyi kaybettik" telefonu her şeyi bitirdi.
Ankara'da bir Antalya'nın ve ülkenin bir döneminin renkli siması, Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'ın sağlık sorunları yaşadığını ve Başkent Üniversitesi Kurucusu Mehmet Haberal'ın bizzat gelerek evinden alıp, hastanede kendisinin gözlem ve tedavi altına aldığını öğreniyordum.
İç açıcı bilgiler gelmiyordu. En kötüsü de, "ha bugün, ha yarın, her şey olabilir" sözleriydi.
Deniz Beyin kaybından sonra, sosyal medyada paylaştığım bilgilendirmede, Deniz Bey ve Vural Savaş ile Antalyalılar Derneği'nin ve Antalyalılar Evi'nin açılışını yaptığımız resim aklıma geldi ve paylaşmıştım.
Sevgililer gününü bir geçe, o da bu dünyadan sonsuzluğa gidiyordu. Her ne kadar her zaman Antalya'nın bir ya da birden çok renkli siyasileri olsa da, her geçen gün o eskileri arıyordu Antalyalılar.
Bürokraside, Akademide de, Yargıda da pek çok başarılı Antalyalı vardı Ankara'da. Her ne kadar Antalyalı olasa da, bize pek yüzünü göstermese de, İbradı kökenli Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yıllar önce ilk dernek yönetimine birlikte başladığımız, daha sonra da eğitimi için "ağabey benim girmem gerek, istifa ediyorum" deyip, yurtdışına giden ve Dışişleri Bakanı olarak dönen değerli dostum, Mevlüt Çavuşoğlu artık Antalya'nın Ankara'daki yıldızı olarak kalmıştır.
Siyasetin iki yüzü vardır. Biri yerel, diğeri de genel.
Antalya yerel siyasetinde neler oluyor pek bilmem ama Ankara'da Mevlüt Çavuşoğlu gibi bir Antalyalı dostun olması, yine de insana ve Antalyalılara gurur veriyor.
Hele hele Deniz Baykal ve Vural Savaş gibi ardı ardına solan iki Antalya gülünün ardından.