Şehitliğin tanımı: “Kutsal bir ülkü veya inanç uğruna ölen kimse”. Maalesef son yıllarda bu tanım ve kavram bazı durumlarda bence anlamını bulamamış gibi gözüküyor.
Şayet yukarıdaki tanıma sadık kalınacaksa:
*Sürücü hatasından kaynaklanan bir trafik kazası sonucu bu kazaya sebebiyet veren sürücü asker ölüyorsa buna nasıl şehit diyebiliyoruz?
*İki askerin kişisel kavgası esnasında birinin diğerini vurarak öldürmesi sonucu ölen asker nasıl oluyor da şehit sayılıyor?
*Yirmi yıl önce PKK tarafından kaçırılan ve bu güne kadar kurtarılamayan askerlerimizin ailelerinin mahkeme kararıyla şehit statüsüne aldırılmaları bu insanlar için onur kırıcı olmuyor mu? Dile kolay yirmi yıl. Önce şehit say kurtulurlarsa gazi dersin olur biter. Yazık değil mi bu insanlara yirmi yıldır hukuk mücadelesi veriyorlar.
*Görev dönüşü evine giderken kaza yapıp ölen bir askere şehit töreni düzenleniyor; hatta tabutunun üzerine şehit yazılıyor ama resmi makamlarca şehit sayılmıyor. Acılı aile de bunu yargıya taşıyor. Şehitlik bu olayın neresinde?
*Zorunlu askerle ücretli askerin şehitlik değerlendirilmesi aynımıdır?
*Sınırda vurulan kaçakçılar nasıl oluyor da sivil şehit sayılıyor?
Kendi şahsi ihmal ve kusurları sonucu ölen bir askerin şehit sayılması şehitlik tanımına ne kadar uygun düşer bilemem.
Buradan yetkililere sesleniyorum: Şehitlikle ilgili tüm bu ve benzeri kafa karıştırıcı konulara bir açıklık getirilsin. Kaçakçılara bile sivil şehitlik verilmesi düşünülüyor. Sanırım mağdur ile şehit birbiriyle karıştırılır hale geldi. Şehit şehittir sivili, resmisi, tüzeli mi olurmuş.
Böylesine kutsal bir konunun ortalarda kimilerine göre böyle, kimilerine şöyle değerlendirilmesi yerine; kesin statüsünün belirlenmesi zorunlu ve gereklidir. Diğer taraftan kısıtlı olanaklarla mali destek sağlanan gerçek şehit ailelerinin haklarına halel getirilmemelidir. Aksi halde bu kul hakkının gaspı olur ki; bunun da affı mümkün değildir.
Sevgi ve Saygılarımla