MEVZU DERİN

Nasıl bir üniversite?

YÖK; üniversiteleri kuruyor, yönetiyor ve denetliyor. Oh ne güzel; Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir yöntem.

 

Tabi ki böyle bir yapı otoriter bir yapı olacaktır. Rektör yetkilerine bir bakınız Cumhurbaşkanında yok. Bu yetkiyi kaldıramayan ve yoldan çıkan çok rektörlerimiz oldu. Hatta hata yaptım diye not bırakarak intihar eden rektörümüz bile oldu. Bu da gösteriyor ki; sınırsız olan yetkilerin istenmeyen yan etkileri de oluyormuş.

 

Maalesef günümüzde mantar türer gibi çoğalan üniversitelerimizin pek çoğunda bilimsellikten ziyade filmsellik öne çıkmaktadır. Nasıl çıkmasın; yıllarca eğitimin kalitesi ve öğrencilerin sorunları sorgulanmazken; kız öğrencilerin kılık ve kıyafetleriyle meşgul oldular.

 

Ayrıca döner sermayeli üniversitelerdeki dönen fırıldaklar kimi zaman örtbas edildi kimi zaman da kendi içerisindeki paylaşım anlaşmazlığı nedeniyle davalık oldu. Oldu da ne oldu musluğun başındaki üst düzeydekilere hiçbir şey olmazken olan; birkaç alt seviyede gariban memura oldu.

 

Maalesef üniversiteler kapalı bir kutudur. Otoriter yapının hâkim olduğu bu kurumlarda bu kutuyu açmak hiç de kolay değildir. YÖK’ün kurduğu, yönettiği ve denetlediği bir kurumda hangi babayiğit öğretim üyesi; hangi babayiğit idari personel bu kutuyu açacak?

 

Korkarım bu gidişle; üniversitelerin birçoğu kaynağın ve emeğin boşuna tüketildiği yerler olarak görevlerini sürdüreceklerdir.

Ömrünün çoğunu üniversitede öğretim üyeliğinde geçirmiş ve birçok fırıldak yöneticilerin, fırıldak işlerinin yakın tanığı olmuş ve diğer bir deyişle fincancı katırını ürkütmüş bir kişi olarak üniversiteler hakkındaki görüşlerimi paylaşmak isterim.

 

Şöyle ki:

 

*Öncelikle YÖK hem kuran, hem yöneten, hem de denetleyen bir kurum olmamalı,

 

*Yeni üniversitelerin açılmaları yörenin siyasilerinin seçmenlerine karşı kullandığı bir rüşvet olmamalı. Kimse inkâr gelmesin ülkemizde son yirmi yılda üniversitelerin çoğu siyasilerin seçim meydanlarındaki verdikleri üniversite sözü ile açılmıştır. Bunlar sadece afili tabelaları ile boy gösterdi. Hoca yokmuş, yurt yokmuş, laboratuar yokmuş kimin umurunda,

 

*Fakülteler açılırken ülkede hangi meslek dalında ihtiyaç var; hangi meslek dalındaki mezunların milyonlarca işsizi var hiç kimsenin umurunda bile olmadı,

 

*Üniversitelerde rektörlük seçimleri hiç de demokratik olmayan bir yöntemle atanmaktadır. Sözüm ona üniversitelerde seçimler oluyor en az oy alan aday önce YÖK’ün ve sonra da Cumhurbaşkanının tercihiyle rektör olabiliyor. Yazıklar olsun;

koca, koca Öğretim Üyeleri muhtarlarını seçebiliyor ancak rektörünü seçemiyor. Bunun neresi seçim?

 

*En ideali; Devlet Rektörleri Vali atadığı gibi atamalı. Dışarı pek yansımaz ama üniversitelerde rektörlük seçimleri; demokratik olmadığı gibi hayli yıkıcı ve kırıcıdır. Ayrıca bir bilim adamını kırtasiye, yurt, kafeterya ve bir yığın bürokrasi işleri ile neden uğraştırıyorsunuz? Varsın kendi uzmanlık alanında yararlı olsun.

 

 

*Burada öğrencilere de önemli görevler düşmektedir:

 

      -Maalesef günümüz öğrencileri verdikleri öğrenim harçlarının kendilerine ne kadarının hizmet olarak döndüğünü sorgulamak yerine; kendilerine ileride iş verecek olan bir iş kadını konuşmacıyı konferansta yumurta yağmuruna tutuyor.

 

      -Öğrencilerin pek çoğu araştırmak yerine internetten kes, kopyala ve yapıştır tekniğinin esiri olmuşlar.

 

      -Üniversite tercihlerinde bazıları şehirlerindeki üniversite yerine aileden kaçmak adına diğer illerdeki üniversiteleri tercih etmekteler bu da aile ekonomisine artı yükler getirmektedir.

 

Ülkemde maalesef bazı aklı evveller; üniversite sayılarının çokluğuyla öğünme gafletinde bulunuyorlar. Hal bu ki; Üniversiteler sayılarıyla değil kaliteleriyle var olmalıdır.

 

Buradan yetkililere sesleniyorum; üniversitelerimizin içinde bulunduğu sorunlarda samimilerse bu önerilerimi dikkate alırlar ve yeni anayasada bunları düzeltirler. Kapalı bir kutu olan üniversitelerimizdeki kara kutusunun kapağını az da olsa araladığımı sanıyorum.

 

Bu konu ile ilgili gelecek yazılarımda üniversitemde fincancı katırlarını nasıl ürküttüğümü kanıtlarıyla yazacağım. Camı kırıp parasını ödemeyenleri halkım bir tanısın.  

 

           

NOT:  *Mıhlama adlı siteme koyduğum yazılarımı; her isteyen benim adım altında dilediği yerde yayınlayabilir.

 

Sevgi ve Saygılarımla

Yayın Tarihi
05.10.2011
Bu makale 5465 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!