Zamanın İbrahim adlı padişahı hazine boşalınca vezirlerini toplamış ve halktan nasıl bir vergi alabileceklerini sormuş.
Birinci Vezir: Efendim halkın pek çoğu İbrahimlere İbiş diyor; sizin adınızda İbrahim olduğuna göre bu resmen size hakaret sayılır. Hem İbrahimlere hem de İbrahim´e İbiş diyenlere ceza keselim.
Padişah; bu yetmez bir daha bulun der.
İkinci Vezir:
Efendim halkın pek çoğu ortalıkta kel, kel geziyor kellere de ceza keselim. Bu fikir de Padişahın çok hoşuna gitmiş ve bir daha bulun bitsin bu iş demiş.
Üçüncü Vezir:
Hiç altta kalır mı? Efendim Ülkemizde tavuktan çok Horoz var bunlar az olan tavukları vicdansızca taciz edip perişan ediyorlar. Horozu olanlara ceza keselim. Bu fikir de İbrahim Padişah´ı çok mutlu ediyor. Tellallar davul çalıp bu fermanı duyuruyor. Şimdikinin zabıtaları ve O zamanın zaptiyeleri ceza işine koyuluyorlar.
Tellallar davul çalıp bu fermanı duyuruyor. Merkeze uzakta ve tenha bir köyde Kel İbrahim ile karısı Kezban kendi hallerinde yaşamaktadır. Kezban İbrahim´e; “İbiş ayağımdaki ayakkabı çok eskidi bu hafta pazara git de şu horozu sat bana da bir ayakkabı al?” İbrahim´de tamam hanım alırım demiş. Pazar günü gelmiş İbrahim almış horozunu gitmiş pazara.
Horozu elinde Pazar yerinde müşteri beklerken zaptiyeler yanına gelmiş; fermandan haberi olmayan İbrahim´e: “Sana ceza keseceğiz horozun var?” deyip makbuz için adını sormuşlar; İbrahim demiş. Bak adında İbrahim´miş sana çift ceza keseceğiz duymadın mı Padişahımızın fermanını? Zavallı İbrahim bükmüş boynunu: “Valla efendiler biz duymadık.”
Tam bu arada İbrahim´i gören bir arkadaşı: Ulan İbiş hani şu benden aldığın 10 Akçeyi bana ödemedin deyip İbrahim´in yakasına yapışmış ve silkelemiş. Bu arada İbrahim´in takkesi yere düşmüş ve kel görünmüş.
Zaptiyeler: Haydaa; senin kafan da kelmiş diyerek cezayı Üçe çıkarmışlar. Alacaklı arkadaşına da; Sen buna İbiş dedin al sana da bir ceza? Kızım sana diyorum ; gelinim sen anla
Sevgi ve Saygılarımla