İşsizliği hep; yokluğu yönüyle ele alıyoruz. Gelin konuya bir de farklı açıdan bakalım.
İşsizler ve/veya iş arayanlar iş koşullarını hep kendileri açısından değerlendiriyorlar ve ona göre; kendi koşullarını kendileri yaratıyorlar. Daha açık bir ifade ile iş beğenmiyorlar.
Nasıl mı?
Alın size gözlemlerim:
*Üniversite mezunları rahat ve masa başı diye tanımlanan iş bekliyorlar. Sahaya inmek istemeyen mühendisler, ahıra girmeyen veterinerler var,
*Sigara molalarına razı olmayıp; sigaradan taviz vermeyerek işi kabul etmeyen bağımlılar var,
*İlla da memur olma inadıyla; diğer kadroları tercih etmeyip ömür dolduranlar var,
*Başlangıç ücretine kanaat etmeyip ilk etapta yüksekten uçanlar var,
*İşin niteliğini beğenmeyip haline de bakmadan burun kıvıranlar var,
*Babalarına güvenip evde oturma tembelliğinden; hoşlananlar bile var,
*İş arayanların çoğu da mevcut işini beğenmeyenler,
*Benim çocuğum buna mı layık? Diyerek iş beğenmeyen aileler bile var.
Bu varları daha da artırabiliriz. Bu konuda toplumunda değer yargıları yamuk. Zor bela iş bulanlara; toplumun sorduğu ilk soru İşin rahat mı, ikinci soru maaş kaç?
Dışarıda hizmet aldığınız yerlerde görüyorsunuz; genellikle yabancı uyruklu çalışanlar çoğunlukta. Demek ki gerçek ihtiyaç sahibi ve kanaatkâr olunca oluyormuş.
Umarım bu gidişle benim vatandaşım başka ülkelerde bu yabancıların durumuna düşecek hale gelmez.
Sevgi ve Saygılarımla