Mahallemize yeni açılan berberin camına asılan bir ilan dikkatimi çekti. Metrelerce uzaktan göz kamaştıran bu ilan aynen şöyle: “ EMEKLİ TIRAŞI BEŞ LİRA.”
Merak bu ya hem hayırlı olsun hem de emekli tıraşı da neyin nesiymiş diye içeriye daldım. Bir Genel Müdür edasıyla koltuğuna kurulmuş olan bir adam hemen ayağa kalktı; buyurun efendim hoş geldiniz dedi ve beni masasına yakın bir koltuğa buyur etti. Öncelikle hayırlı olsun dedim ve ardından da ne yani dedim emeklinin saçlarının dökülüp azalmasından mı ortaya çıktı bu uygulama? Patron bastı kahkahayı; estağfurullah Abi anlatayım da bir dinle dedi.
Başladı anlatmaya: Ben dedi geçen yıl memuriyetten emekli oldum. Ne iş yaparım diye düşünürken devamlı tıraş olduğum berberde hesabı öderken ben dedim aradığım işi buldum. Nasıl yani? Her ay saç tıraşı olurum, her gittiğimde tıraş zamlanıyor. Bir yıl içerisinde beş lira ile başlayan tıraş olmuş on beş lira. Ülke zaten krizde, enflasyon dersen bu kadar artmıyor. Ben de işimi buldum dedim ve önce çalışacak diplomalı kalfaları ayarladım. Sonra dükkânı buldum, senin anlayacağın emekli ikramiyesi hep gitti. Oturdum tahmini gelir giderimi hesapladım ve beş TL’nin kurtardığını gördüm.
Bir yıl oldu fiyatım değişmedi; Burası da benim üçüncü dükkânım; diğerlerinin başında oğullarım var. Birisi güya iki yıllık üniversite bitirdi iş bulamadı. Diğeri ise liseyi bitirdi üniversiteyi kazanamadı. İyi ki kazanamamış O’da öbürü gibi işsiz olacaktı. İkisine de mesleği zorla öğrettirdim. Burayı da rayına oturtayım amacım yenilerini açmak ve iyi niyetli kalfalarıma yaptığım masraflarımı bana ödemeleri halinde onlara devretmek. Çalışsınlar kazansınla sahibi olsunlar abi.
Adamı dinledikçe ilgimi çekti; bir çeşit bu adam yap, işlet ve devret modelini uygulamış. İşsizliğin had safhaya ulaştığı bir ortamda bu girişim takdire değerdi. Çaylarımızı içtik ve ben tekrar hayırlı olsun deyip oradan ayrıldım. Ayrıldım ama aklım hep bu konuya odaklandı. Kafamda bazı sorular oluştu ve ertesi gün sabah berbere gittim.
Patron aynı dünkü samimiyeti ile karşıladı. Bak patron dedim; Dün bana güzel şeyler anlattın ama benim bunu toplumla paylaşmam için şu sorularıma dürüstçe cevap vereceksin dedim. Tamam dedi istediğini sor. Ben de hocalığın verdiği meslek alışkanlığıyla başladım sormaya:
SORU: Bu kalfalar ne kadar ücret alıyor?
CEVAP: Abi sen ne diyorsun; onlar benden mutlu, vergi- algı yok, dükkan kirası yok, elektrik-su gideri yok; tıraş başı yüzde elli net. Sebat etsinler çalışsınlar sahibi olsunlar.
SORU: Yarısı çalışana gittiğine göre; Beş TL nasıl kurtarıyor?
CEVAP: Abi hesabını yaptım; Allah’a şükür bırakıyor. Çocuklara ve Öğrencilere de aynı tarife; Hafta sonları sen bu kapıdan giremezsin. Biz her gün açığız; geceleri bile.
SORU: Diğer berberlerden tepki alıyor musunuz?
CEVAP: Şimdiye kadar hiçbir tepki görmedik. Onlar da yapsın, bizim gibi yapanlar olduğunu duyduk; yapsınlar abi.
SORU: Bu uygulama daha ne kadar devam edecek?
CEVAP: İnşallah maliyetler artmaz biz de devam ederiz; artsa da oturur hesabımı yaparım; makul olan artışı yaparım.
SORU: Federasyonunuz bu işe ne diyor?
CEVAP: Ne desin Abi; serbest piyasa ekonomisi ben vergimi ve aidatımı hiç aksatmadan ödüyorum.
SORU: Müşterileriniz memnun mu?
CEVAP: Nasıl memnun olmasın Abi; önceden iki ayda bir tıraş olan adam şimdi her ay oluyor; daha şık ve bakımlı geziyor. Hatta on günde bir gelen müşterilerimiz bile var.
Bunca öğrendiklerimden sonra artık soracağım kalmadı. Hakikaten adam berberliğin Be’sini bilmezken akıllı ve doğru bir iş yapıyor. Kendi çapında bir istihdam yaratmış olduğu gibi toplumun daha bakımlı olmasına da vesile olmuş oluyor diye düşünüyorum. Umarım bu ülkede bu tür girişimcilerin sayısı çoğalır.
Müsaade aldım; adam uyanık tıraşa da bekleriz Abi diyerek bana da mesajı vermeyi ihmal etmedi. Ben de artık on beş günde bir oradayım.
Not: Ülkemin berber ve kuaförleri sizlere sesleniyorum: Fiyatlarınızı belirlerken az da olsa fedakârlık yaparsanız; halkımız daha bakımlı olacak ve sizleri daha sık ziyaret edeceklerdir.
Sevgi ve saygılarımla.