“Ben Romanlardan başka hiçbir Irkın Dünya Gününün olduğunu duymadım. Bu da bunların ne kadar değerli ve önemli olduklarını gösterir.”
Romanlar; aslen Kuzey Hindistan kökenli olup günümüzde ağırlıklı olarak Avrupa'da yaşayan göçebe bir halk. Türkçede Roman sözcüğü de sıklıkla Çingene anlamında kullanılır. Hindistan'ın Pencap-Sind nehir havzası boyunca Pakistan ve Afganistan'ın da içinde bulunduğu bölgelerden M.S. 420 civarında İran ve Anadolu üzerinden dünyaya yayılmış bir Hint-Avrupa halkıdır.
Halk ağzıyla ve biraz da aşağılanarak, “çingeneler” olarak bilinen Romanların tarihi ve kültürü, klişeler ve yanlış adlandırmalarla doludur ki hiçbiri, “Notre Dame’ın Kamburu“ndaki Esmeralda’nın lanetlenmesinden daha yaygın olmamıştır.
Kitle iletişim araçlarının yanlış anlamalarıyla yayılan bu imajları yüzünden, Romanların genellikle korkulması veya kaçınılması ve sürgün edilmesi gereken insanlar olduğuna inanılır. Bu görüşün tam tersi ben romanları çok sevdim. Renkli ve neşeleri yanında ırkını satmayan tek topluluktur. Ve onlar benim değerli esmer vatandaşlarımızdır. İtiraf edeyim çoğu kez keşke bir Roman olarak dünyaya gelseydim değişim olmuştur.
“Çingene” terimi, birçok bölgede Romanlar ile eşanlamlı haldedir. Bu terim kabaca, gömleğinin kolundan kurnazca oyunlar çeviren ve parmağının ucuyla sihirli numaralar yapan, egzotik kökenli gezginleri anlatır.
Bu tip yanlış inanışlar, Romanların sürekli seyahatleri sırasında yaptıkları işlerden dolayı ortaya çıkmıştır. Göçebe yaşadıklarından, işleri de kendileri ile birlikte hareket etmek veya kolaylıkla geride bırakılacak cinsten işler olmak zorundaydı.
Bu bağlamda, pek çoğu, çiftlik hayvanları ticareti, hayvan eğiticiliği ve oynatıcılığı, tamircilik (metal eşya ve kaplar), müzisyenlik gibi işler yapar, kadınlar fal bakar, iksir satar, dilencilik ve komedyenlik yaparlardı.
Tüm dünya Romanlarının Dünya Romanlar Gününü kutlar; dünya durdukça yüzlerindeki neşe ve tebessümlerin devamını can-ı gönülden dilerim. İyi varsınız.
Sevgi ve Saygılarımla