Türkler Neleri Yaptı, Neleri Yapmadı?

Türk milleti tarih boyunca farklı toplumlarla iç içe yaşadı, onlarla temas kurdu. Bu süreçlerde coğrafyalar değiştirdi, fetihler yaptı, yeni devletler kurdu. Temas ettiği, egemenliğine aldığı toplumları izole edip onları yok etmedi, hep açık-serbest bıraktı, kendisi de hep açık oldu. Varlığını sürdürürken de başkasının yok olması temeline dayandırmadı…

Bu girişten sonra sıra ile ‘Türkler neleri yaptı, neleri yapmadı’ sorusuna yanıt arayalım. Önce neleri yapmadı ya da neleri olmadı Türklerin?

*Sömürgeci olmadı… Bazı sömürgeciler gibi, örneğin Belçika gibi, sömürdüğü ülkede insan cesetleri ile dolu ırmakları asla olmadı…

*Bir soyu yok etme amacıyla gaz odaları da kurmadı…

*“Saf ırk yaratma” amacıyla mavi gözlü bireyler oluşsun diye insanların gözlerine ilaç enjekte eden Dr. Mengele gibi sapıkları da olmadı Türklerin…

*“Neslin sağlıklı devamı” için ‘toplumdaki sağlıksız fertlerin öldürülmesi gerektiğini’ savunan ne bilim insanlar ne de düşünürler yetiştirdi Türkler...

*Yenidünya denilen kıtanın keşfiyle orada yaşayan yerli halkların soyunu da kurutmadı. Batı emperyalizminin yaptığı katliamları “onların insan bile sayılamayacak kadar ilkeldi” diyecek kadar aşağılık örneği de olmadı...

*Bugün, sadece isimlerinden başka eseri kalmayan Aztek, Maya, İkna, Kızılderili, Murmor adıyla anılan toplumları da yok etmedi Türkler…

*Osmanlı coğrafyasında isyanlar çıkararak, sırf Müslüman ve Türk oldukları için zülüm yapan etnik unsurların (Ermeni, Bulgar, Rum) Anadolu’nun belli yerlerinde yoğun olan diğer soydaşlarından intikam almayı düşünmedi, üstelik onları korumaya aldı…

*Fethettiği coğrafyalarda bir asimilasyon yapmadı, dil ve din değiştirtmedi. Örneğin Güney Amerika’daki ülkelerin tamamına yakını İspanyolca konuştuğu gibi Türkçe konuşan büyük bir coğrafyası da olmadı Türklerin…

*Güney Amerika’da yaşayan toplulukların dillerine ne oldu? Bilindiği kadarıyla 200 milyon nüfusa yakın Brezilya, neden sadece Portekizce konuşur?

Bunların tamamı sömürgeciliğin ve yok etme felsefesine dayalı Batı emperyalizminin ürünü oldu, ama Türklerin böyle ürünleri hiç olmadı…

**

Türkler Neleri Yaptılar?

*Başkasının insan yerine koymadığı topluluklara şefkatle kucağını açtı, kimlik sahibi yaptı, dahası onlara “bakan, paşa, müsteşar, genel müdür” olmaları için tüm kanalları açık tuttu.

*En güçlü olduğu dönemlerde dahi mağdura, aman dileyene kılıç kaldırmadı; aksine yardım elini uzattı, himaye etti…

*Adaletten, haktan, hukuktan hiç ayrılmadı…

*Dünyaya nizam vermek için kendini feda etti...

*Dünyada bir başka eşi olmayan; Fatih Sultan Mehmet Han’ın çıkardığı “Bosna Kanunnâmesi” dünyaya örnek oldu. Bu belge, Batı emperyalizminin ırkçılık ve haçlılık ruhunu işleyen gaddarlığa darbeli ders oldu…

Çünkü Türk’ün ana hedefi ve amacı, her şart ve durumda adaleti sağlamaktı…

*Mazlumlara, düşkünlere el uzattı, himayesine aldı.

Bazı dikenlileri da “Yarın canıma batar mı, batmaz mı” diye hesaplamadan dikenli varlıkları kucağında taşıdı. O kadar özgüveni vardı ki bugün himaye ettiği, bilinen ifade ile ‘beslediği karganın yarın gözünü oyacağını’ düşünmedi hiç...

*Bu öz güven nedeniyledir ki fethettiği coğrafyalarda savunma için kale inşa etmedi, şehirlerin ismini de değiştirmedi, ama cami, çeşme, kervansaray, köprü yaptı…

*Batının gaddarlığının örneği olan saldırılar karşısında bile “insan” olmayı önde tuttu, vahşetin yaşandığı Çanakkale’de düşmanlarına su verdi, can çekişen düşman yaralısını sırtında taşıyarak düşman mevzilerine ulaştırdı, esirlere insanca davrandı… Bunları yaparken savaş esiri ve sivil haklarını anlatan Cenevre Sözleşmesi’nin adı bile yoktu…

*İspanya’nın sınır dışı ettiği Sefarad Yahudilerine kucak açtı Türkoğlu; ‘biz varız, gelin himayemize, size de yer var’ dedi…

*1991 Körfez Savaşı’nda Saddam Hüseyin’in kimyasal silahlarından kaçan Kürtleri topraklarında misafir etti, ekmeğini, otağını paylaştı…

*Şu günlerde, sebep ne olursa olsun, politikalar ne kadar yanlış olursa olsun, Suriye’den gelen 650 bin mülteciye sıcak aş veriyor, barınma sağlıyor Türkiye…

*Dikkatinizi çekmiştir; Türkiye Güney Asyalı ve Afrikalı kaçak mültecilerle dolu… Hâlbuki bu kaçak göçmenler Adriyatik’te veya Ege’de Batı Haçlı zihniyetin topraklarına ayak basmaları halinde kurşunlanıyorlar… Ama Türkoğlu bunu hiçbir zaman yapmadı, mağduru bağrına bastı…

*Zulüm gören, soy kırımına uğrayan toplumların kurtuluş kapısı hep Türklerin egemenliğindeki topraklar oldu. Çarlık Rusya’dan kaçanlar da, Balkanların her bölgesinden gelenler de Anadolu’ya sığındı. Göçenler sadece ‘misafir’ olmadılar vatanın sahibi, yaşamın ortağı oldular, ötelenmediler, ayırım yapılmadı, varlıklar paylaşıldı, yoldaş, kardeş olundu…

Sonuç

Şimdilerde bazı gafiller çıkmış ‘Türk’ kelimesini “ırk” karşılığı olarak algılıyor, ‘Türküm’ diyene “ırkçı” diyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Türk kelimesini silmek istiyorlar, Atatürk’ü unutturmak istiyorlar, Türk olan, Türkçe olan her değere saldırıyorlar… Türk’e karşı geniş bir cephe ile “ırkçılar” saldırıya geçmiş durumdalar…

Her varlık kökü-köçeği ile değerdir, varlıktır.

‘Türk’ kelimesine, ‘Türk milleti’ söylemine, ‘Türk milliyetçiliği’ düşüncesine saldıranlar birinci derecede katıksız “ırkçı” kriptolar, dönmeler ve devşirmelerdir.

Bunların ortak yanı, Batı emperyalizmine kuklalık görevini eksiksiz yerine getirmek, Türk milletini sindirmek, sömürgenlerin emellerine hizmet etmektir. Bunu yapanlar başta kiralık beyinler, satılık kalemler, hain lafazanlar, pespaye köşe kapıcılarıdır.

Varlıklarını borçlu oldukları Türk milletine hakaret olarak algılanacak “ırkçılık” yaftasını yapıştırmaya kalkanlar şunu çok iyi bilmeliler ki Türk milleti tarihin hiçbir döneminde lanetli vasıf olan “ırkçı” olmamıştır, olamaz da… Türk milleti çok hoştur, hoş görülüdür, sabırlıdır. Ama son damla taşınca da önüne çıkan tüm mahlûkatı solucan gibi ezer, siler geçer…

Bu millet şu an sessiz duruyor diye kimse “cesaret” abidesi kesilmemelidir, bu bir hatırlatmadır…

Herkes söylemini ona göre seçmeli, düşünmeli ve hesabını yapmalıdır…

27.1.2013 (www.r-demir.com)