Tarih bazen susar, ama vicdanlar konuşur. Biz de o vicdanın sesini her 10 Kasım’da biraz daha yakından duyarız. Yine aynı soruyla başlarız güne: Gazi Paşa’yı gerçekten anladık mı, yoksa sadece andık mı?
Atatürk, bir milletin yeniden doğuşunun sembolüydü. Ancak o, yalnızca bir kurtarıcı değil; bir düşünce devrimcisiydi. Bugün hâlâ adını saygıyla anıyoruz, fakat acaba fikirlerini ne kadar yaşıyoruz? Onu anlamak, resmini duvara asmakla, sözlerini ezberlemekle bitmez. Onu anlamak; aklın, bilimin, adaletin ve özgürlüğün yanında durmaktır. Çünkü Gazi Paşa, sadece bir dönem için değil, geleceğin vicdanı olarak konuşmuştur.
***
“Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.” demişti. Bu cümle, aslında bir çağrıdır. Körü körüne inanmamayı, sorgulamayı, öğrenmeyi öğütler. Fakat biz, bu mirası kimi zaman törensel bir alışkanlığa, kimi zaman ezberlenmiş cümlelere indirgedik. Oysa Atatürk’ün istediği, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerdi. Bugün bu üç kelimeyi ne kadar içselleştirdik, hiç düşündük mü?
***
Gazi Paşa, modernleşmeyi bir kimlik arayışı değil, bir özgürleşme süreci olarak görüyordu. Çağdaşlaşmak, kendi değerlerinden vazgeçmek değil; o değerleri evrensel bir anlayışla yeniden yorumlamaktı. O, milletine sadece bir devlet değil, düşünen bir toplum olma bilinci bıraktı. Ama biz bazen o bilinci, günlük siyasetlerin ve yüzeysel tartışmaların içinde yitirdik.
***
Atatürk’ü anlamak, sadece geçmişin hatırasına saygı göstermek değil; bugünün sorumluluğunu üstlenmek demektir. Bir öğretmenin sınıfta yaktığı merak kıvılcımında,
bir bilim insanının gece yarısı laboratuvarda sürdürdüğü deneyde, bir sanatçının cesurca söylediği sözde, bir kadının kararlılığında yaşar Atatürk’ün fikri mirası.
***
Onu anlamak, o mirası taşımak demektir. Cumhuriyet’i sadece kutlamak değil, her gün yeniden inşa etmektir. Çünkü Gazi Paşa, “en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i bir heykel gibi dondurulmak için değil, düşünceyle, emekle ve adaletle büyütülmesi için emanet etti. Bugün hâlâ sorulması gereken en sade, ama en derin soru şu: Biz Gazi Paşa’yı gerçekten anladık mı, yoksa sadece andık mı?