BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Cahilin Cesareti!

PROF. DR. RAMAZAN DEMİR

Bir ülkenin dünyadaki itibarı, evrensel değerlere olan bağlılığı ve uyumluluğu ile uygulayabilirlik derecesi oranıyla ölçülür. 
Bu evrensel değerlerin başında hak ve hukuk kurallarının eksiksiz işlediği adalet, insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü, güvenirliktir ki bu devlet adına söylenen sözüne güvenirlik anlamına gelir. Bu değerler bağlamında ülkeme hem içerden hem de dışarıdan bakıldığında görüntüsü hiç "iyi" değildir! 
Birilerinin ülkedeki 30 TV kanalının 28'inde eş zamanlı olarak aynı "lakırdıları" yalan yanlış tekrar etmesiyle ülkenin ne dış itibarı artar ne halkın ekonomik feryatları biter ne de insanlar söylenenlere inanır! 
En basit bir örnekle Türkiye'yi idare eden siyasi iktidarın sözüne güvenin olup olmadığının matematiksel hesabını yapıp ona göre Türkiye'ye yatırım yapıp yapmamak ya da seyahat edip etmemek kararını veriyor uygar ülkelerin insanları.
Güncel konu olan salgın (pandemi) konusundaki siyasi iradenin tutumunu örnek alalım: 17 milyon nüfusu olan bir Orta Avrupa ülkesinde günlük vaka sayısı 40 bin civarında iken, 80 milyon nüfuslu Türkiye'de günlük vaka sayısı 60 bin olarak ilan ediliyor olması bir güvensizliğin sadece bir sebebidir. Yabancılar nüfusa göre bir oranlama yapıyor ve düz mantıkla 17 milyonda 40 bir vaka varsa 80 milyonda kaç vaka olmalı, diye orantı kuruyor, bulduğu rakam 188 bin civarında olduğu gerçeğini görüyor! Peki, Türkiye'deki muhteremler ne diyor, 60 bin günlük vaka! 
Devlet idaresinde hiç bir şeyin şeffaf olmadığı işlemler bütünündeki bulanıklık bu örnekten belli oluyor. Böyle bir ülkeye Avrupa dahil hiçbir ülkeden kimse yatırıma gelmez, seyahat etmez!
***
Devletlerin itibarı bilim ve bilgiye dayalı gelişebilir ancak. Cehaletin, mürailiğin, yobazlığın itibar gördüğü bir zihniyetin egemen olduğu devlet idaresinde bilgi, bilim, kültür, liyakat yer bulur mu? 
Nitekim ülkemde bulmuyor!.. 
Çünkü ülkem örgütlü cehaletle yönetiliyor! 
Muhteremlere göre insanlar ne kadar cahil kalırlarsa ne kadar hurafelere inanırlarsa ne kadar merdiven altı kurslara, tarikat ve cemaatlere devam ederlerse o nispette kirlenmiş beyinler ve kinlenmiş yüreklerle "biat köleleri" çoğalır.  
Dolayısıyla midesinin emrindeki beyinleriyle devleti idare ettiklerini sanırlar. Devlet kaynaklarını dağıttıkları "sosyal troller" bilgi ve bilim, akıl ve düşünce merkezli bilim insanlarına "çamur" atarak ya da yalanlarla iftiralar atarak önemsizleştirme saldırısına geçerler. 
Bunlar devlet kaynaklarını haksız paylaşan siyasi iradenin yanaşma çeteleridir. Önlerine atılan yalın azlığına çokluğuna bakmadan güzel olan, gerçek olan, insani olan her şeye saldırırlar. Çünkü aldıkları emir öyledir. 
Kendileri halka en galiz küfür ve hakaretleri yaparlar ama halktan biri "gözünün üstünde perçemin var ya da midende haram lokma var, cebinde çaldığın devlet malı var" dediğinde derhal "görevlendirilmiş partili yargıçlar" derhal o insanları kodese tıkarlar! İşte bunlar için ülkemin dışarıdan ve içeriden görüntüsü "iyi" değildir diyorum!
Kıl suratlının teki çıkmış sosyal medyada “hırlayıp” duruyor; “…ne kadar eğitimli insan varsa o kadar “kafir” var, eğitime, okumaya gerek yoktur, cahillik Tanrı’ya yakınlıktır” mealinde ifadeler kullanabiliyor. Ve o din konusunda kendilerini son derece yetkili sayan başka kıl suratlıların sesi çıkmıyor. Hâlbuki Tanrı’nın kutsal kelamında ilk emri “oku” olmasına rağmen “din” adına konuşanlar cehaleti, yobazlığı telkin ediyor!
Ülkemin insanı bu "biat köleliği" hegemonyasını yıkıp, örgütlü cehalet zihniyetini sorgulamadıkça ülkemin itibar görüntüsü düzelmez.
Cehaletin teşvik edildiği, cahillerin çamurlaştığı ve pervasız güruhlar halinde kaba varlıklar olarak ortaya çıktığı bu milletin tarihinde bu kadar olmamıştır.