BİLİMSEL DÜŞÜNCE

İmralı Öcalan Akademisi

Tarihte bir Bizans adası olan İmralı, Osmanlı topraklarına katılan ilk ada olarak bilinmektedir. Padişah Orhan Bey zamanında Kaptanı Derya Emir Ali Bey komutasındaki donanma, 1308 yılında Kalolimnos adlı adayı feth etmiştir. Komutanın adından dolayı adanın adı dilimize İmralı olarak yerleşmiştir. Coğrafi yapısına bakıldığında 10 bin kilometre kare oldoğu ve üzerinde üç köy bulunduğu görülmektedir. Ada Cumhuriyet tarihi boyunca hapishane olarak kullanılmış, mahkumlara sabun ve konserve üretimi yaptırılmıştır. Ayrıca Yassıada da idama mahkum edilen Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın infazları İmralı da yapılmış olup, mezarları 29 yıl boyunca burada kalmıştır. Söz konusu ada bütün bu yönleriyle ele alındığında önemli bir vatan toprağı olarak bilinmektedir.

1999 yılında Abdullah Öcalan ABD tarafından Kenya da paketlenerek, Türkiye'ye teslim edildikten sonra, İmralı Adası boşaltılmış ve yüksek güvenlikli hapishane haline getirilerek buraya konulmuştur. Zamanın Başbakanı Bülent Ecevit, Abdullah Öcalan'ı ABD neden bize teslim etti buna bir türlü anlam veremedim demiştir. Halbuki ABD, öldürülmemek koşulu ile Öcalan'ı Türkiye'ye vererek, Mesut Barzani'nin Kuzey Irak'ta yolunu açmıştır. Çünkü Celal Talabani'yi de Irak Cumhurbaşkanı yaparak Mesut Barzan'yi tek müttefik olarak tercih etmiştir. Barzani bölgesini Çekiç Güç, yani Huzur Operasyon bölgesi ilan ederek, her türlü güvenliklerini sağlamıştır. Barzani bir yandan Kandil'e lojistik destek sağlarken, diğer yandan da bugünkü Suriye Demokratik Güçleri (SDG)'ye gerilla yetiştirmiştir.

Irak'ın üçe bölünüp parçalanma operasyonu tamamlandıktan sonra sıra Suriye'ye gelmiştir. Rusya'nın desteği ile Suriye Uzun süre direnmeyi başarmıştır. Ancak daha sonra ABD ve Avrupa Birliği, Rusyayı Ukrayna ile savaşa sokarak, Suriye üzerindeki desteğini kırmışlardır. Türkiyeyi de Beşar Esat'ı düşürmekte kullanarak, Barzani beslemesi SDG'ye Suriyenin doğusunu işgal ettirmişlerdir. Büyük Ortadoğu Projesi planlandığı gibi yürümüştür. Suriyenin düşmesinden sonra İsrail Hamas'ı kullanarak Gazze'ye saldırmıştır. Daha sonra da Lübnan ve İran'a saldırarak Hizbullah'ı adete yok etmiştir. Böylece Büyük İsrail'in kurulmasının önü beklenenden de kısa sürede açılmıştır.

Sıra Türkiye ye gelince, ABD yıllardır beklettiği Abdullah Öcalan kartını açmıştır. Abdullah Öcalan İmralı da hapis yatmamış, adeta eğitilmiştir. Söylendiğine göre on yılda bin kitap okumuştur. Bizi yönetenlerin doğru dürüst kitap okuduklarına bile inanmakta zorlanıyorum. Öcalan kendi istediği kitapları değil, CIA'nın verdiği kitapları okumuştur. ABD'nin isteği doğrultusunda İmralı adeta, "İmralı Öcalan Akademisi"ne dönüştürülmüştür. Verilen kitaplar arasında öyle bir kitap varki, Öcalan'ı ABD'nin istediği çizgiye getirmiştir. Söz konusu kitap, Leslie Lipson'ın yazdığı "Demokratik Uygarlık" adlı kitaptır. Kitabın okunması PKK örgütüne talimat olarak verilmiştir. Bu kitabın Öcalan'a verilmesi tam da Doğu Bloku'nun dağıldığı döneme rastlamaktadır.

Merak eden dostlarım bu kitabı İş Bankası Kültür Yayınlarından alabilirler. Abdullah Öcalan bugün ne talep ediyorsa tamamını bu kitapta bulmak mümkündür. Söz konusu kitabı okuduktan sonra Öcalan, ayrı kürt devleti kurmaktan vaz geçmiş, Türkiye içinde ayrı Parlamentosu ve Ordusu olan özerk yapı kurmaya yönelmiştir. Açık açık söylemese de "Demokratik Konfederalizm"dediği tam da budur. Bunu TBMM üzerinden yapmayı hedeflemektedir. Bu nedenle Komisyon kurulmasını Öcalan istemiştir. Komisyonun kendisini ziyaret etmesini istemesi, çözüme siyasi boyut kazandırmak ve kendisinide siyasi aktör durumuna getirmek içindir. Bunu başarmıştır. Milletin tepkilerinin çığ gibi büyümesini önlemek için, CHP'yi bilerek ve isteyerek komisyonda tutmaya çalışmaktadır. Özetle CHP de çözümün bir parçası olarak görülmektedir.

İmralıya giden üç milletvekilinin 15 sayfalık tutanağın altına imza attıklarını, DEM'li Gülistan Kılıç Koçyiğit basına ifade etmiştir. Ancak komisyona 4 sayfalık bir özet sunulmuştur. Yapılmak istenenler bırakın milleti, Meclisten bile saklanmaktadır. Öcalan açık ve net olarak, Lozan Antlaşması bitti, Devleti dönüştürüyoruz demektedir. Hedef, ayrı parlamentosu, ordusu ve dili olan "Özerk Kürt Bölgesi" kurmaktır. İşte bu tam da Lozan Antlaşmasının bitmesi, Sevrin geri gelmesi anlamına gelmektedir. Şimdi söyleyin bakalım Ey millet. Lozan Antlaşmasına sahip çıkıp Türkiye'yi bölünmekten kurtaracakmısınız? Yoksa
"Özerk Kürt Bölgesi" kurulmasını kabul mü edeceksiniz? Buyurun seçim sizindir.

Gelelim siyaset kurumuna. Tek Adam Rejiminde Meclisin bir karar alma yetkisi yoktur. Komisyon kurulması nafile arayıştır. Çözümün Meclise ihale edilmesi, Devletin bu işe sıcak bakmadığını göstermektedir. Bu durumda Devlet, Lozan Antlaşmasından ve Montrö Boğazlar sözleşmesinden taviz vermeyiz demelidir. Devletin alacağı pozisyon bu olmalıdır. Atatürk yaşamış olsaydı Lozan ve Montrü'yü deldirmezdi. Bu doğrultuda tavır alan siyasi partileri kutlarım. Hem komisyonda yer almak, hemde Atatürkçüyüm demek mümkün değildir. Gün bu gündür, yarın kalmamıştır. Türk Milletinin Lozan Antlaşmasına sahip çıkması ve ses yükseltmsi şarttır. Aksi takdirde "İmralı Öcalan Akademisi" Türkiye'yi dönüştürecektir. Başka nasıl ifade edelim!!

Yayın Tarihi
12.12.2025
Bu makale 28 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!