ANKARA'DAN

Turizm; mevsimlik bir çiçek midir?

Nedense son zamanlarda sık sık söz eder oldun Cem Karaca'nın "entel demokrat" şarkısından, "bu yaz da yine güneydeyim" diye.

Evet Ankara'da şimdilik yaşayıp, memleketiniz de Antalya olunca, insan ister istemez "entel demokrat" gibi yazları, bayramları, seyranları hep güneyde oluyor. neyse bu başka mevzu.

Gelelim TURİZM konusuna.

Turizm konusuna gelirken, Turizmin resmi kurumsal sürecine bakar isek, ülkemizde ki Turizm anlayışını da daha iyi anlarız.

İlk olarak Basın-Yayın ve Turizm Bakanlığı (1957-1963) olarak kurulur ve bakanlık bünyesinde Müsteşarlık olarak faaliyete başlar.

Daha sonra Turizm ve Tanıtma Bakanlığı (1963-1981) olur.

Sonra Ülke, bir de KÜLTÜRÜNÜN olduğunu fark eder ve Kültür Bakanlığını (1971-1981) kurar.

Ülke bir 12 Eylül Darbe sürecini yaşar ve darbe öncesinin de Başbakanlık Müsteşarı (3 Aralık 1979 - 22 Eylül 1980) olan Turgut ÖZAL, darbe sürecinde de önemli görevler üstlenir.

Darbeni hükümeti olan, 23'cü dönemin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (20 Eylül 1980 - 14 Temmuz 1982) olur.

Turgut Özal'ın girişimleri ile Kültür ve Turizm Bakanlıkları birleştirilir ve tek bakanlık (1981-1989) yapılır. TURİZM, ilk olarak Bakanlık düzeyinde bir örgütlenme yapısına sahip olur.

Bazen siyasetin "Bakanlık" kadrosuna çözüm için bazen de öncelik için Turizm Bakanlığı (1989-2003) bağımsız olarak teşkilatlandırılır.

AKP'nin iktidar olması ile birlikte, Kültür ve Turizm Bakanlıkları 2003 yıldan yeniden birleştirilmiş;

Türkiye, 16 Nisan 2017 Referandumuyla birlikte Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmiş ve Recep Tayyip Erdoğan da 9 Temmuz 2018'den bu yana Cumhurbaşkanı ve Bakanlıklar gibi, "Kültür ve Turizm Bakanlığı"da, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Bakanlığı" olarak hizmet etmektedirler.

Tarihi süreci vermemin sebebi, ülkede TURİZMİN ne olarak algılandığını göstermektektir.

İlk başlangıçta "Turizm", ülkenin tarihi ve turistik yörelerin tanıtımı yapılarak, ülke tanıtımına yarar sağlayacak bir argüman olarak görülmüştür.

1980'li yıllardan sonra, dünyada da turizmin bir ticari sektör olmaya başlaması ile birlikte, ülkemizde de turizm bir sektör olarak görülmüş ve Dünya Bankasının da destekleri ile Akdeniz (Antalya) ve Ege (İzmir, Muğla) yörelerinde su ve kanalizasyon altyapılarına parasal kaynaklar aktarılarak teşvik edilmiştir.

Özellikle 1990'lı yıllar, batı sermayesi ve ülkeleri, kendi yurttaşlarının tatil gereksinimleri için Türkiye'de turizm altyapısını oluşturarak, TÜRKİYE'NİN bir turizm yöresi, bölgesi olması için ellerinden geleni yapmışlardır.

Özellikle "Turizm Bölgesi" ilan edilen alanlarda, turizm yatırımcısına ücretsiz arsalar tahsisi edilmiş ve yapılan binaların da "Turizm Teşvik Kanunu" çerçevesinde bedelleri de, "Turizm Teşvik Fonu"ndan karşılanmıştır.

Bu süreçlerden sonra, özellikle Avrupa ülkeleri, Türkiye'de bir TURİZM HİZMET SEKTÖRÜ oluşması ve her türlü olanağını kullanmıştır.

Turizm amaçlı olarak başlatılan bu çaba ile ilk olarak sahil yörelerinde ki tarım alanları ve çiftçilik tasfiye edilmiş, kırsaldan bir çok kişinin, turizme iş gücü olması sağlanmıştır.

Özellikle 2010'lardan sonra Avrupa ve Dünya Bankası kaynaklı ve destekli fonlar ile çiftçi ve köylü ekmediği tarlasına teşvik alarak, ülke tarımın bugüne gelmesine sebep olmuştur.

Bu farklı bir süreç. Sebebini gidin seçtiklerinize sorun, bana ne!..

Ülkenin bir çok alanda yaşadığı ucuz hizmet sektörü ve işgücü olması yönündeki çabalar sonuç vermiş, bugün tarımda, sanayide ve dönen dönem de turizmde yaşanan ekonomik ve ticari sorunlara gelinmiştir.

Ülke turizm için o kadar kaynağını seferber ederken, yurtdışına bağımlı hale gelmiş, yurtdışında yaşanan her türlü sorun ülkemiz açısından bir ekonomik sorun, kriz haline dönüşür olmuştur.

Bir gözlem.

Sahilde bir lokantada yemek yiyorum. Karşı masada bir genç çift de yemek yemişler, içmişler hesabı da ödemişler kalkacaklar.

Garson masaya bir kap içinde para üstünü getirmiş, para üstünü sayıyorlar, metal paralara kadar. İçimden ne hoş hesabı yuvarlamamışlar diye düşündüm. Yabancı turist çift çok mutlu idi, bir espri yapıp gülüştüler.

Yemek sonrası, yol kenarındaki döviz bürosundan döviz bozduranları gördüm, onlar da çok mutluydu.

Sonra olanları arka arkaya düşündüm.

Mutlular. Yabancı hiçbir şeyden habersiz döviz bozduruyor, kurun esnekliği de işe yaramış, oldukça düşük bir fiyattan dövizler bozduruluyor, "Döviz Bürosu" mutlu.

Yiyecek veren işletmeler mutlu.

Ülkesinde bir hamburger fiyatına, içkili lokantada bir öğün yemek yiyen turist mutlu.

Sahil kenarında giyim, kuşam ve tavırlarından ülkelerinin alt ve orta sınıf yurttaşları olan yaşlı, tombik teyzeler, tekerlekli sandalye ve arabalarda taşınan yaşlı amcalar mutlu;

Zorunlu olarak, benzer kişilerden ev temizliği ve bezer hizmet satın alan orta sınıf ülke yurttaşı mutsuz.

Şimdi anladınız mı, "Vehbi'nin kerrakesi ile Hanım'ın feracesi" arasında ki farkı. Elin oğlu yavaş yavaş seni kendine, senin seçtiklerinin de katkısı ile kendine muhtaç ediyor.

Keşke ülke turizmi, tarımı ve sanayisi mevsimlik çiçekler gibi açmasa da, asırlık çınarlar gibi dimdik ayakta kalsaydı da elalemi kendimize güldürmeseydik!..

Yayın Tarihi
16.06.2022
Bu makale 1216 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!