Günler geçtikçe anlıyorum ki, "dünyanın en zor işi insan olmakmış" diyecekken, beynim soruyor: "Hangi İnsan?
--Hani derler ya:" Buyur buradan yak!.."
--Evet ya, hangi insan?
--Her gün biraz daha fazla bu soruyu soruyorum, "evet ya, hangi insan?" Çünkü, o kadar çeşit insan olmuş ki!..
--Onurlu kazanan, onurlu kaybeden, onurunu kaybeden, onurunu kazanan. Say say bitmez. Evet ya, hangisi?
--2000'li yıllar. Çalıştığım Bakanlığa bir telefon geldi ve sekreterim; "Yener ULUSOY diye birisi arıyor efendim, ne için aradığını sormadım, sesi yoğun ve sizi tanıyor gibiydi" dedi.
--CHP 19 Nisan 1999 seçimlerinde Baraj Altı kalarak TBMM'ye girememişti ama, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığını Dr. Bekir Kumbul kazanmıştı. Bekir Bey'de bana da "Yener Bey, seni arayabilir, bilgin olsun demişti"
--Hemen telefonu aldım ve Özal'ın en kuvvetli bir kaç kurmayından biri, Antalya'nın ünlü Avukatı, Önceki Antalya Belediye Başkanlarından ve de sınırlarını kendisinin bile bilmediği, Antalya-Manavgat Irmağı arasında ki, kuzeyi Toroslar, güneyi Ak Deniz olan TUGAYOĞULLLARI Çiftliğinin mirasçısı Tek Kızının oğluydu arayan. Ne yalan söyleyeyim heyecanlandım
--Buyurun Sayın Başkanım dedim.
--O hayalimde ki ihtişamlı adam yorgun ve bitkin bir ses tonu ile Bakanlıklarda O yıllar henüz Emekli Sandığı'nın olan bir otelde kaldığını ve kendisine uğrarsam sevineceğini söyledi.
--Başka zaman olsa, görüşmek için randevu istesem alarmıydım hiç düşünmedim ama, hemen gittim otele yanına.
--Lobiye inemeyecek kadar hasta, odasına çıkın dediler.
--Odası TBMM'ye bakıyordu.
--Yener Başkanı, Odayı, Odadan görünen TBMM'yi görünce içim "cızzzz etti."
--1987 Genel Seçimleri için Belediye Başkanlığından istifa etmiş ve ANAP Antalya 2'ci Bölgeden Milletvekili adayı olmuştu ama;
--Kaderin cilvesi bu olsa ve böyle başlasa gerek. ANAP, o bölgede Milletvekili çıkartamadı. Demirel ve DYP rüzgarının estiği o günler, CHP'de 1'inci Bölgeden sadece Deniz Baykal'ı gönderebilmişti.
--Astım Hastasıydı, rahat nefes alması için makinelere bağlıydı. Kesik kesik zorla konuşuyor ve öyle ezilerek sözcükleri seçiyordu ki; benden istedikleri için. Ben, o kocaman ihtişamlı adamın haline üzülerek konuşuyordum.
--Benden bazı ricaları oldu. Zaten Başkan Bekir Kumbul'da "bir isteği olur ise gereğini yaparsan sevinirim" demişti.
--İlaç vb bazı şeyler istedi.
--Yaşamımda ilk olarak, benden istenilen, zevkle yapacağım bir işten utanmış, üzülmüş, ezilmiş ve dünyayı sorgulamıştım o an.
--O koskoca Onur Abidesi, anlı şanlı Tugayoğulları’nın Torunu, Eski Başkan, Ünlü bir Avukat benden adeta dilendiğini düşünerek ezilerek bir şey istiyordu. Oysa ben, onun bu onurlu tavrı karşında kendimi mahvolmuş hissediyordum.
--Tamam iyi bir ailenin oğlu, devlet-i Aliye'de makamı mevkii olan birisi idim ama, karşımda ki dev gibi bir adamdı, ama adeta benden rica ettikleri karşında eziliyordu. Oysa ben onun bu onurlu ama çaresiz hali karşında yerin bin kat dibine giriyordum.
--Belki birileri için övünülecek bir şey gibi olabilir ama, ben yaşamımda severek, içtenlikle yaptığım bu istek ve adam karşında kendimi çok kötü hissediyordum.
--Sonra, sık sık görüşür olduk.
--Artık her şey kötü gidiyordu onun için. Siyaset, İlişkiler, aklınıza gelecek her şey. Onun gibi bir adamın yaşamayabileceği en kötü şey bile demek, derdimi anlatamazdı.
--Sonra Bekir Kumbul ve Başkanı Olduğu Belediye ona sahip çıktı. Ve o onur abidesi, soylu adam son günlerini Ağası olduğu, Patronu olduğu, Beyi olduğu Antalya’sında sessiz sedasız sonsuzluğa gitti.
--Yaşadığı ekonomik sorunlar, tam bir feodalizmin çöküş öyküsüdür. Azgın kapitalizm, sömürü, mafya v.s, v.s.
--Antalya'ya gelince hiç geçmek istemediğim bulvar, adının verildiği ULUSOY BULVARIDIR. Herkes ne düşünür bilmem ama, ben ne zaman o bulvardan geçsem, hep o onurlu adamın bir yerlerini inceltiyormuş gibi, bir yerlerini acıtıyormuş gibi, sevgi ile bana "Ankara'dan Hoş Geldin" dediği duyar gibiyimdir. Öyle Hissederim de.
--Eğer Yener Ulusoy, o yıllar istese, siyasi ilişkilerini kullansa bu son böyle olmazdı. belki ben hiç bir zaman onu tanımazdım bile.
--Onur, Yener Ulusoy ya da benzer insanımsı şeyler aklıma gelse, duysam hep emekli bir İngiliz Maliye Bürokratının öyküsü ve sözleri gelir.
--Yanına fazla para almadığı için her zaman gittiği barda bir kadeh daha viski isteyince.
--Barmen parayı peşin ister.
--Barmene, Her zaman geldiğini, borcunu sonra vereceğini, kendini de tanıdıklarını söyler.
--Barmen kızar ve adamlarını(bodyguard) çağırır. Yaka paça döverek bardan atılırken: "ben eski maliya müsteşarıyım,." dese de, dövülerek çöplüğe atılır.
--Ayazın etkisi ile uyanan adam her tarafı sızlayarak ayılır ve çöplükte olduğu, etrafından kediler ve köpeklerin biri birleri ile dalaştıklarını görür ve ayağa kalkarak,
--"DEMEK Kİ, BU MEMLEKETTE ONUR, BİR KADEH VİSKİ BİLE ETMİYORMUŞ" der.
--Onur, onurlu olamak bir seçim değil, bir yaşam tarzıdır.
--Bazıları onurlu olur, bazıları ise "...mış gibi yapar."
--Bu günler birçok kişiye, tanıdığıma öyle çok gülüyorum ki, sormayın gitsin.
--Anladınız siz onu!..
--Onur, bir kadeh viski etmese de, şerefe!...