ANKARA'DAN

Kerrake mi, Ferace mi?

İnceden inceye, derinden derine öyle bir yol alıyoruz ki siyaset yollarında, bakalım kim "Vehbi'nin Kerrakesini" görecek, giyecek!..

İlim irfan görmüş, kadılık, müderrislik yapmış "Sümbülzade Vehbi Efendinin" kerrake öyküsünü anlatmadan, konuya girilmez.

Padişah III. Selimin, bir gece aklına bir şeye takılır, düşünür taşır ama işin içinde çıkamaz. O da, Sümbülzade Vehbi Efendiyi sarayına gelmesini emir buyurur.

Gecenin geç vaktinde Sümbülzade Vehbi Efendinin Konağının kapısı çalınır ve padişah hazretlerinin kendileri emrettikleri söylenir.

Eeee gecenin bu vakti çağrılma pek hayra alamet olmaz. Vehbi efendi, konak ahalisi telaşlanır, Vehbi Efendi korku ve telaşla giyinir

Dedim ya "yönetim" sakat bir iştir. Ne başı bellidir, ne sonu. Neresinden tutsanız elinizde kalır ya da vehbi gibi ferace giyersiniz.

Bizde genellikle, yönetim konuları hep "idare" ya da "idare etmek" olarak tanımlanır.

Bir de hal hatır sorulunca, "eh işte, idare edip gidiyoruz" der geçeriz. Pek de keyifli bir şey tanımlamaz bu durum.

Yöneticilik, ya seçimle ya da atanarak gelinen bir görevdir. Haaa darbe yaparsanız da, orasına karışmam.

Atanma, tayin(yeterlilik koşullu) ya da seçim ile gelinmelerde, liyakat(yeterli, layık olma) ile de, torpil(kayırlan, arka çıklan) ile de olabilir. Bu, sizin maharet ve ilişkilerinize bağlıdır.

Deneyimlenmiş ya da kaşarlanmış olanlar için durum idare edilir de, bu durum ilk ve yeniler için muhteşem bir duygudur.

Bir gece öncesi gözlerinize uyku girmez, yatakta bir o yana bir bu yana döner durursunuz. Sabah olur, "Vehbinin Kerrakesi" olmaması için akşamdan hazırladığınız giysileri giyer, hazırlanırsınız.

Pencereden yan gözle baktığınız ve beklediğiniz siyah araba evin önüne gelir, ahvalinize (durum) bağlı olarak da ya araçtan tek şoför ya da ek olarak sağ ön koltuğun olmazsa olmazı kurumanız araçtan iner ve sizi uygun güvenlikler bir yerde bekler.

Siz ihtişamlı bir şekilde çıkarsınız konuttan ve açılan araç kapısından sağ arka koltuğuna kurulursunuz. Tertemiz yıkanmış, parfümler sıkılmış araç sizi, yöneticisi olduğunuz makama götürür.

İlk gidiyorsanız tüm üst, üst altı, altı üstü karışık herkes oradadır. Araç durur durmaz kapınız açılır, ön koltuktaki korumanız azıcık yan gözle sitem eder ama, ahali çoktan sizi almış ve makamınıza uçuruvermiştir.

Uuu, kimler kimler. Sekreterleriniz, hizmet elemanlarınız, herkes odanıza bir girer bir çıkar. İlk gün gelen çiçek sepetleri, çikolata paketlerinden ve önceleri tegraflar varken telgraftan, bu günlerde, eş-dost-tanıdık-tanımadık-tanımadık tanıdık telefonundan geçilmez

Toy iseniz bu durum bir kaç gün sürer, kaşarlanmış iseniz de, bir kaç saat sonra üst düzey yönetimden bir brifing (kurum hakkında bilgi) alırsınız.

Tabi herkes çoktan hazırlamıştır siz sunacağı dosyaları.

Telefonlar, talep yazıları, bakan, siyasilerin, ekabirlerin istekleri ile ilk şafak atar ve gerçeklerle yüzleşmeye başlarsınız.

Sonra, uyanık personelin sizin "sazan" olup olmadığınızı test etmeleri. Kakalayabiler ise, bir iki bekleyen imza.

Adil olacağım derken, bakan, siyasi, yerel yönetici derken kapınızdan giren ya da gelen bir telefon ile adaletin pek de "matah"" bir şey olmadığını öğrenmeniz çok sürmez.

Atama talepleri, iş ve ihaleler, işlem hızlandırma istekleri, çalışanların sorunları, gazete ve televizyoncular, sivil toplum ve temsilcileri, yönetimde olan iktidar partisi yönetici talepleri.

Görevdeyken vaya ayrılsanız bile yıllarca sürecek soruşturmalara ve mahkemelere konu olacak attığınız imzalar.

Bir de bakarsınız ki, işleri ve işlemleri pek bilmiyorsanız boğazınıza kadar batmışsınız.

İlk günler sabah yan gözle beklediğiniz aracınız, bekler de bekler; görevlilerin "bir sorun mu var efendim" telefonları ile uyanırsınız ayaktaki uykudan.

Gelirken, yanlışlıkla kerrake yerine ferace giymemek için onca çabanız, bir de bakarsınız ki, başınıza ördüğünüz onca çorap ile uykularınız kaçmaya başlar.

Bu yöneticilik yok mu, bu yöneticilik çok muhteşem bir duygudur. Hani o bakanın, "Şu okullar olmasa, ne güzel de yönetirdim bu maarifi" dediği gibi;

Talimatlar, seçmen istekleri, partili talepleri, bakanlar, milletvekilleri derken herkes.

Şafak atar ama, artık çoktan kerrake yerine feraceyi giydirmişlerdir size. Anladığınız da, şafağınız attığında ise, artık atı alan üsküdar'ı çoktan geçmiştir. Yazıyı bu kez, Anderson masalı gibi bitireyim mi?

Kaç kişi bilir ki "az tamah, çok zarar verir"i.

Seçimler yaklaşıyor, siz iktidarın dosyalarını muhalefetin, muhalefetin belediyeler dosyalarını da iktidarın elinde nasıl savrulduğunu bekleyin, görürsünüz.

Yönetmek, savaşmak gibi ciddi bir iştir.

 

*Kerrake: Araplara özgü bir cübbe.

**Ferrace:Kadınların sokakta giydikleri, yakasız bol giysi.

Yayın Tarihi
26.12.2021
Bu makale 813 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!