ANKARA'DAN

FesupanAllah!..

Son zamanlarda ülke gündemi o kadar yoğun ki, herkes kendini o kadar çok önemsiyor, yaptığı işi o kadar çok değerli görüyor ki, kimse kibirinden "burnu yere düşse, eğilip almıyor".

--Ne ülke olmuşuz ya!..

--Adam üç kuruşu üst üste koyamazken, birden "siyasi kariyeri" ile birden lüks arabalar ve konforlu yaşama dalı veriyor.

--Hiç kimse kimseyi kandırmasın. Sokak itleri, kedileri, kargalar bile çöplükte bulduklarını tek başlarına yiyemezler.

--Yedirmezler.

--Kimler mi?

--Etrafta kimler var ise Onlar. Adama sorarlar, "bu değirmenin suyu nereden" diye?

--Hani o türki var ya "Anan çarık giyerdi, bunları unuttun mu? diyen. Çünkü, herkes herkesin anasının zıbınına kadar her şeyini bilir.

--Haa "pudra şekeri" çekmesi ya da bilmem ne içmesi ise bir sonuç!

--Hele bir de, çok önemli bir televizyon kanalının "çok önemli bir programcısı" da aklamak için "çanak sorular" ile aklımız ile alay etmiyor mu!.. Yandı gülüm keten helvası.

--Herkes aklını başına alsa iyi olur.

--Etrafına, konusuna, komşusuna baksa iyi olur. Neredeler ve kimdi, kim oldular. Öyle rezidanslarda, villalarda yaşamak kolay değildir. Burjuva değil iseniz, sonradan görme ile olmaz bu işler.

--Ataların bazı sözlerini çok severim.

--"Hazıra dağ dayanmaz!.."

--Ne kadar aklarsanız aklayın, o kişi "mimlendi mi? " Evet.

--Onun iki seçeneği vardır artık, ya vezir olur, ya da rezil, sefil olmak; arası yok, olmaz da. Toplum işte böyle böyle çürür.

--Ülkenin dünyaca ünlü üniversitesinin profesöründen, öğrencisine, mezunundan, ailesine kadar herkes "kayyum rektör istemiyoruz" diye yırtınıyor. Ancak, bir öğrencinin boğazını sıkan birisinin fotoğrafları ile gündeme gelebiliyor.

--Ama, çulsuz iken, çullu, çarıksız ikem, cepli, çipli olanları televizyonlar ile aklıyorlar. Akıllar durgunluk.

--Çoluğu, çocuğu olan insanlar, buna nasıl izin verebiliyor anlamıyorum. Çürüme bulaşıcıdır. Bir gün sizin kapınıza da dayak verir. Hiç kimse kendini, her şeyden arındırılmış sanmasın

--Bir de şu çok maaş işleri.

--Bu devlette, kimlerin kaç ve ne kadar maaş alacağı yasalar ile belirlenmiştir. Açıp okusunlar. Bu bir.

--Yönetimde açığınız var ise, "hayır" sözcüğü, sizin lügatınızda yoktur. Size verirler "talkımı kendi yutar salkımı". Yersen.

--Ben yıllarını kamuya ve kamu yönetimine harcamış birisi olarak, hiç kimsenin maaşı falan ile de ilgilenmem. Hatta daha da fazlasını veririm Amaaaaaaaaaa!...

--O maaşlarına söz ettiğiniz kişilerin, keşke bir de kamuya verdikleri zararları, yanlış ve yersiz uygulamalarını görseniz, bilseniz, dudağınız uçuklar; o maaşları "helâl olsun" bile dersiniz.

--Yönetim, genellikle "Adillik, Şeffaflık, Hesap verebilirlik ve Sorumluluk." olarak tanımlanır. Ben de diyorum ki hadi canım sende

--Neden mi?

--Çünkü, yönetimin temel ilkeleri "planlama, bütçeleme, organizasyon, uzmanlık, denetleme ve hesap verebilirlik"tir.

--Eskiden "bakkal hesabı" derlerdi.

--Bakkal alır malı getirir, satar parasını cebine atar ve o parayı yer. Yok bu paranın bilmem ne kadarı yeni alınacak malın sermayesi, şu kadar algı-vergi-sigorta falan da demez. Ödeme günü gelince, cebinde ne var ne yoksa olanını öder, kalanını da eşten dosttan alır harç-borç öder gider.

--Bir gün gelir ki, borç "bini aşmış" artık yapacak bir şey kalmış.

--"Devren Satılık Dükkan" ilanı.

--Gerçekten, herkes aklını başına alsa iyi olur. Genel yönetimden, yerel yönetime, hesabı, kitabı olmayan, planlaması ve denetlemesi olmayan işler ile bir yere varılamaz.

--Bu devletin, bakkal dükkanı gibi, "devren satalığı" olmaz.

--MORATORTUM diye bir kavram vardır.

--Hatta size kopya bile veryim. Osmanlı İmparatorluğunda 1875'te moratoryum ilan ediliyor ve1881de Duyun-i Umumi idaresi kuruluyor.

--Peki Türkiye Cumhuriyeti'nde pek söz edilmez de, Türkiye Cumhuriyeti devleti 5 Ağustos 1958'de moratoryum ilân etmiştir. Yapılan yeni anlaşmalar ile de borçların 1971 yılına kadar taksitlendirilmesi sağlanmıştır.

--Ya Mehmet Akif Ersoy neredeyse yüz yıl önce yazdı "Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!/ Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/ "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" diye.

--Ben yöneticiler hiç bir şey demiyorum. Hani bir şarkı vardı ya,

"Arkası gelmez dertlerimin bıktım illallah/ Biri biterken öbürü de başlar vermesin allah/ Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım allah/ Yok mu çaresi dostlar fesupanallah

Alemin keyfi yerinde yine maşallah/ Bize de bir gün kader güler güler inşallah/ Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım allah/ Yok mu çaresi dostlar fesupanallah" diye;

--Onların keyfi yerinde de, siz ağzına bir parmak bal çalınanlar, size ne oluyor Allah aşkına!..

--Beni yine deli deli yazdırdınız FESUPANALLAH!..

Yayın Tarihi
03.04.2021
Bu makale 1257 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!