İnternet icat olduktan sonra, "mert mi, olundu", yoksa "mertlik mi, bozuldu" bilemiyorum ama, aklına eseninin iki kelâm döktürdüğü, mikrofana iki cızırtı bıraktığı;
--Milattan önce bakanlık yapmış birinin dediği gibi "at izinin, it izine karıştığı" günlerde, devlette umur görmüş, deneyimi olmuş, devlet terbiyesi almış, devletinden kazık yemiş ama, yine de devletine aşık, sadık birisi olarak, iki söz etmeye karar verdim.
--Peki, konu "devlet" olduğuna göre, "Devlet nedir?" diye sorarak işe başlamak gerekmez mi?.
--Herkesin tanıdığı "Devlet"i, yaşasaydı rahmetli Alparslan Türkeş'e sorun derdim ama, yine de siz, sizin bildiğiniz o devlete iyi bakın, anlamaya çalışın. Ne olur, olmaz. Bir sabah uyanıp, iki kelâm edip, hükümetleri, sistemleri tangur tungur edebilir. Boş adam değildir.
--Ama ben size, benim bildiğim "Devlet"i anlatayım.
--Mehmet Erdem'in, "Laf uçar gider, yazı iki cihanda" anlamında ki dizeleri gibi, ben size yazılı tarihin ilk devletinden söz edeyim.
--Sümerlerin, harfleri tabletlere yazmağa başladığı MÖ 3000’lerden başlar yazılı tarih. Burada da bilinen ilk imparatorluğun/ devletin Akadlar (MÖ 2334-2150) olduğu yazılıdır.
--Peki, Türkler ilk devleti ne zaman kurmuşlardır.
--Asya'da Hunlar (Hun Türkleri), Teoman Han tarafından M.Ö 220 yılında ilk Türk Devletini kurmuşlardır. Orta Asya'da kurulan ilk Türk devleti olma özelliği de taşıyan Asya Hun İmparatorluğunun Başkenti de "Ötüken"dir.
--Araştırmalar 36 Türk Devletinin kurulduğunu söylese de, biz resmi olan kısmına bakalım ve 17 Devlet kurup, 16'sını yıkmayı becerdiğimizi dedikten sonra, yaşasın "Türkiye Cumhuriyeti" diyelim.
--Sözlükler Devleti: "toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal örgütlü bir ulusun ya da uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık; Toplumun siyasal örgütlenmesi, örgütlerinin tümü"olarak tanımlarlar.
--Yani devlet, toplum ya da toplumların bir toprak parçası üstünde yaptıkları, kurdukları ve yaşattıkları siyasal bir örgüttür.
--İdeal bir devlet için, iyi yönetimler kadar, kurallar (Yasa, Anayasa) ve kurumların(Devlet/ Kamu kurumları) da olması gerekmektedir.
--Devlet, siyasal bir birlik olup, bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birliğin olması gereklidir.
--Ancak, tarih göstermiştir ki, yaşanan iç savaşlar ve karmaşalar, kültürel birliğin, devletin yaşaması için tek başına yeterli değildir.
--Özellikle Feodalizmden, kapitalizme geçiş ile devletler şekil değiştirmiş, varlık gerekçeleri farklılaşmıştır. Amerikan iç savaşı ve Osmanlının yıkılışı, bir devlet için anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli ve önemli olduğunu bize göstermiştir.
--Amerikan Bağımsızlık Savaşı olarak anılan, 1775–1783 yılları arasında Büyük Britanya ve Kuzey Amerikadaki 13 Koloni arasında iç savaş yaşanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, “Virjinya İnsan Hakları Bildirgesi”nin 1776'da yayımlanmasından sonrası kurulmuştur
--Amerika'da ki bu yaşananlar, Fransa'da da burjuvazinin öncülüğünde yurttaşları etkilemiş, özgürlük ve bireysel haklar konusunda uyanışların sonunda, 1789 Fransız Devrimi yaşanmıştır.
--26 Ağustos 1789'da Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edilen 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, 1791′de kabul edilen Fransız Anayasasına, önsöz olarak eklenmiştir.
--Başlangıçda 13 Eyalet tarafından kabul edilen yürürlükteki ABD Anayasası, 23 Mayıs 1790'da kabul edilmiştir.
--Diğer ülkelerin aksine Birleşik Krallık(İngiltere)'da, bilinen anlamda yazılı bir anayasal metin bulunmamaktadır.
--İngiliz Anayasası olarak, kanunlar, mahkeme kararları, uzman çalışmaları ve antlaşma metinleri kabul edilmektedir.
--Osmanlı Devleti, başlangıçta beyliğin gelenek ve görenekleri ile yönetilmiştir.
--Hilafet meselesi ise biraz karışıktır. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi'nde (Cilt 2, Say1, 2004, 113-131);
--"Osmanlı Sultanlarının HİLAFETİ ne zaman ve nasıl üstlendikleri sorusu henüz net olarak cevaplandırılabilmiş değildir. 1517’de Mekke ve Medine'nin Osmanlı yönetimine girmesinden önce de sultanların halife unvanını kullandıkları malumdur, ancak tüm Müslümanların halifesi anlamındaki "HİLAFET-İ UZMÂ"unvanını ne zaman üstlendikleri tam olarak bilinmemektedir. .... ....
--Bu genel çerçevede zuhur eden Osmanlı hilafeti meselesi mevcut literatüre göre iki dönem halinde ele alınabilir.
--Birincisi, meselenin doğuşundan yani 1540’lardan 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasına kadar gelen dönem;
--ikincisi, Küçük Kaynarca Antlaşmasından II. Meşrutiyet’in sonuna kadar olan dönemdir."
--Görüldüğü gibi, işin hamasetin dışına çıkarılıp, adam gibi tartışılması boyutunda karmaşalar vardır. Hilafet ile yönetilen bir devletin, Halifesi ve Şeyhülislamı var ama, dönemine uygun bir yönetim şekli bile yok.
--Bazıları "şeriat yasaları bellidir" diyebilirler ama demesinler, o zaman da adama sorarlar, 23 Aralık 1876'da kabul edilen KANUNU-I ESASİYE Kanun-ı Esasi /"temel kanun" nedir diye sormak gerekir.
--Kanun-ı Esasi, 1876'da "temel kanun" ya da "anayasa" anlamında kullanılmıştır. Bu Osmanlı İmparatorluğu'nun tek anayasasıdır.
--23 Aralık 1876'da kabul edilmiş, 1878'de II. Abdülhamid tarafından askıya alınmıştır.
-- İkinci Meşrutiyet yeniden ilân edildiği, 24 Temmuz 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiştir.
--Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra, 23 Nisan 1920'de açılan TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olacak bu uygulamayı "1921 Anayasası (Teşkîlât-ı Esâsîye Kanunu) olarak, 20 Ocak 1921'de kabul eder ve "1924 Anayasası"nın 24 Mayıs'ta yürürlüğe girmesi ile birlikte kısmen yürürlükte kalmıştır.
--1924 Anayasası, güçler birliği (yasama, yürütme, yargı) bakımından 1921 Anayasası'na göre daha esnek ve parlamenter rejime yönelik atılmış önemli bir adımdır.
--Bu anlamda 1924 Anayasası'nın kuvvetler birliği, görevler ayrılığı ilkesini benimseyen bir meclis hükûmeti sistemi ile parlamenter sistem arasında karma bir hükûmet sistemidir.
--1924 Anayasası, 1961 yılına kadar yürürlükte olup, 9 Temmuz 1961'de yapılan halk oylaması ile, 27 Mayıs İhtilalini yapan Milli Birlik Komitesi tarafından hazırlanan "1961 Anayasası" kabul edilmiştir.
--Daha sonra, 12 mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbeleri ile yeni anayasalar hazırlanmış ise de, "1961 Anayasası" hep en özgürlükçü anayasası olmuştur.
--2002'den sonra AKP'nin yaptığı yasa ve anayasa değişiklikleri ile, hem Anayasada, hem Yasalarda birçok değişiklik yapılmış ve en sonunda da, 16 Nisan 2017'de gerçekleşen, PARLAMENTER SİSTEMDEN, BAŞKANLIK SİSTEMİNE geçişe ilişkin halk oylaması ile BAŞKANLIK SİSTEMİ kabul edilmiştir.
--Ne yazık ki, yapılan bu değişikliğe uygun yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmamış, muhalefetin etkisizliği ve Başkanın kişisel karizma ve şahsi yönetim uygulamaları ile bugüne kadar gelinmiştir.
--Konuyu polemik boyutuna taşımadan sadece okuyanların düşünmelerini sağlamak açısından, bir kaç konu başlığı sayacağım.
--Arif olan anlar.
--Sedat Peker videoları. Ağar "çökmeleri". Pudra şekeri yerine konulan eroinler, hesabı sorulamayan yolsuzluklar ve kaynağı belirsiz zenginleşmeler.
--Niye üzülüyorum biliyor musunuz. 17 Devlet kurup, 16'sını yıkan bir milletin fertleri olarak, eşi alçakça bir saldırı sonucu öldürülen bir kadının, Rakel Dink'in cenaze töreninde herkese okuduğu "Sevgiliye Mektup"unda sözünü ettiği;
--"Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim..." sözünün hâlâ anlaşılmış olması ne acı.
--Bataklığı kurutmadan, sivrisinekler ile mücadele olmaz.
--Anayasa, yasa ve yönetmelikler görmezlikten gelinir iken, konunun özünde çok, yayınlanan videolerın, televizyonlara verenlen demeçlerin konuşuluyor olması ne acı.
--Artık hiç bir şey eskisi gibi olmaz. Ama, bir deneyimli bürokratın dediği gibi, yerlerine gelecek "devleti, anayasa, yasa ve yönetmelikleri, uygulamaları bilmeyenler ile de sorun ne kadar çözülür ki?"
--Aklınızı başınıza almazsanız, daha ne çok enseniz kızaracak be halkım!..
--Bizden söylemesi, uyarması.