Amerika'ya, Beyaz Adam gelene kadar her şey güllük gülistanlık,
Afrika'ya, Beyaz Adam gelene kadar dağlar, ovalar, nehirler kendi halinde "gül gibi" akar durur.
--Asya'ya, Beyaz Adam gelene kadar Ahali eker, biçer yer içer, işin felsefesini de yapar geçerdi.
--Avusturalya!.. Allah evreni yarattı, Dünyayı yarattı; Dünya'da da bütün mahlûkatı yarattı deyip, Allah'ın yarattığı mahlûkata, Allah'ın suyunu çok görecek ve devleri öldüreceksin. İnsaf ya?
--Yok efendim, tarım diyeceksin, ders kitaplarını bile 20'inci yüzyılın başında sanayileşen ilaç sektörüne bağlı yazdıracaksın; sonra da GDO, yok kimyasal ilaçlı sebze meyveyi masum halka yedirip hasta edeceksin, onca tedavi için parasını aldıktan sonra, "Allah Rahmet Eylesin, Başınız Sağ Olsun" deyip birilerimizi aşağı dünyaya, diğerlerimizi de acıların dibine çakacaksın.
--Ortadoğu.
--Ortadoğu, sözün bittiği yerdir.
--Dünyanın var oluşundan bu yana sanırım her zaman en çok insanın yaşadığı bölgedir. Onlarca kültür, medeniyet, din, devlet, millet yaşamış ve günün birinde çoğu yok olmuştur.
--Ne hikmet ise, dünyada insanın yaşamadı, hatta az yaşadığı yerler sakin, savaşsız, temiz ve güzel.
--Bir de "“Allah Âdem’i kendi suretinde yaratmıştır” derler ya. Şimdi ben, bu söz ile kimin yüceltildiğini anlamdım. Benim gibi akademisyenlerin de kafası karışmış
(bkz:https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/160577)
--Yahu insanoğlu olarak bir şeyi düzeltir iken bir şeyi de bozmak zorunda mıyız?
--Thomas Habeş’in "İnsan, insanın kurdudur (Homo hamini lupus) dediği gibi, biri birimizin kurdu olmak, bir birimizi yemek zorunda mıyız?
--Evet, insanoğlunda bu akıl ya da bu kadar akıl var iken, dünya bozulacak, zavallı Adnan Yücel gibiler de:
"Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
Bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! " Evet, "yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek, mücadele edecekler?
--Ama niye, kimin için?
--Karısını hoca kılıklı adamlar ile cennet gitsin diye yatıran adamların yaşadığı dünya için mi?
--Birileri vatanı, insanları için her şeyini can-ı gönülden verirken, parçalarken; yurdunu, milletini birilerine peşkeş çeken için mi?
--Bize gözümüz ile, kulağımız ile hatta boğazımdan yutturulan bu zehir zıkkım yalanlara daha ne kadar daha inanacağız, göz yumacağız?
--NE ZAMAN UYANACAĞIZ YAAAAA?
--Bu topraklarda acılar hep aynı. 1500'lerde:
"Gönül niçin ahvalimi bilmezsin
Bende ki yaralar türlü türlüdür
Öğüt versem öğüdümü almazsın
Yürekte yaralar türlü türlüdür" diyen Pir sultan Abdal'ın yaraları, acıları ile benim yaralarım ve acılarım hep aynı ya!..
--Dizeleri bir kez daha yazmayayım, siz okuyun. Ne demek istediğimi anlarsınız. "Yürekte yaralar türlüdür, türlü"
--Ben, bana yapılan bir haksızlık karşında, eğer yapan kişi bunu kişisel olarak yapmış ise, onu suçlamam, kendimi suçlarım. Ben potansiyel salak olduğum sürece, o değil bir başkası yapar aynısını. Çözüm, bunların olmaması, yaşanmaması, kendimi korumam için, çözüm üretmemem gerekmektedir.
--Sorun olan yaralar toplumsal ise, benim çaresizliğim başlıyor.
--Çaresiz miyim? ASLA!..
--Mahsuni Şerif'in dediği gibi: “Zalimin zulmü varsa mazlumun AllahI var!.."
--Aklımız var ya Aklımız. İşte ne zaman kullanacağınız bunu?
--Ya da bu aklı ne zaman kendimiz için, insanlığımız için, ülkemiz için kullanacağız ya?
--Ne zaman, Ülkem, İnsanım desem, düşünsem içim yanıyor. Ve, yandığım insanların seçimi, tercihi yüzünden, onların acılarını göre göre daha da canım yanıyor, acıyor.
--Sanırım ben biraz "Mazoşist/acı çekmekten zevk alan kişiyim galiba. Bu olağan bir ruh hali değil.
--Oturduğum yerden bana huzur batıyor ve derdim olmayan şeylere dertleniyorum.
-- Anlayacağınız, Bende ki yaralar türlüdür türlü; hangisine yanayım?