ANKARA'DAN

Bayram... Bayram... Bayram mı?

Kendi kendime sık sık sorar oldum, acaba ben mi yanlış bir dönemde dünyaya geldim, yoksa dünya hep böyle idi de, ben mi biraz garip, uyumsuz ve huzursuzum.

Sorun kendim olsa, karar vermek kolay, toplar, çıkartır ve faturayı kendime keser, işin içinden çıkarım. Burada sorun benim dışımda. Hatta o kadar çabalamama karşın, çaresiz kaldığım, bazen umutsuz kaldığım durumlar bile var artık.

Bugün 1 Mayıs.

Çocukluğumda "1 Mayıslarda", "Bahar Bayramı" diye, "6 mayıslarda", "Hıdırellez" diye pikniklere, kırlara giderdik.

Ne oldu o güzel ve mutlu günlere ya? Gerçekten, "Biz büyüdükte" mi, "kirlendi dünya".

Murathan Mungan'ın bir bildiği varmış meğer. "Sakın çıkma patika yollara/ O dağlara kırlara o karlı ovaya/ Yenik düşüyor herşey zamana/ Biz büyüdük ve kirlendi dünya", derken.

Evet ya, itiraf ediyorum, biz zamana yenik düştük. Hem de o kadar mücadelemize karşılık. 68'liler, 78'liler olarak neyimizi esirgedik ki.

Ve sonrası da var. Tek tek saymakla bitmez. Berkin Elvan, Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, ..... .... daha ne sayayım ki!

İçim yanıyor, içim kanıyor. Hepsi emek ve emekçi hakları ve halkları için kurban oldular, kurban edildiler. Yazıktır, günahtır gencecik fidandı bunlar. Denizler, Mahirler, İbolar. Geriye git Pir Sultanlar, Sabahattin Aliler. Yetmedi acı çekme kervanına Nazım Hikmet, Cem Karaca ve hala Avrupa'da ve dünyanın dört bir yanına savrulan yüzlerce, binlerce yurtsever insan.

Ne oluyor bu ülkeye ya, aklını mı yedi. Yoksa, aklını mı yedirdiler. Hani bu topraklara Nazım Hikmet dizeleri gibi "Yar'ın yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber" olup, her şeyin paylaşılacağı ülke olacaktı..

Oysa hepimiz sağcısı, solcusu Şeyh Bedrettin Yiğitleri Börklüce Mustafa, Torlak Kemal gibi dalamıştık bu topraklara, açlık, yokluk, yoksulluk yok olsun diye.

Öğrencilik yıllarında, Beytepe sırtlarına gider-gelirken yolda otobüste hep birlikte söylerdik; Süreyya Berfe’nin ağıta dönüşen dizlerini Rahmi Saltuk'un sesinden: “Mezarlardan çıktılar / Bayram benim neyime / Çekip Şerif’i vurdular / Kan damlar yüreğime.”

Yer İstanbul Topkapı, bir Elektrik Motorları Fabrikası’nda işçiler ücretlerini alamadıkları için gösteri yaparlar. İşçilerin gösterilerinde güvenlik güçleri arbede yaşanır ve gencecik yaşta işçi Şerif Aygün oracıkta vurulur ve ölür.

Bazen umutsuz olup, "Bayram Benim neyime" diyorum; sonra da, ne umutsuzluğu öyle, Yahya Kemal Beyatlı "Boşuna mı çekildi onca acılar" diyen dizeleri dizeli neredeyse yüz yıl oluyor deyip, susuyorum.

Haydi ben kendimi toparlıyorum da, bir de ortalığı toparlasak ne güzel olurdu. Pazardan çıkanların torbalarının boynu bükük, çünkü içi boş. Kafalarda onlarca sorun. Market kasalarında avuçtaki paraya göre alınan, iade edilen mallar da, koyanlar da, yürek taşıyanlar da per perişan.

Kim yürek yangını olmaz ki bunlar karşısında?

İşin kötüsü, akşam televizyonlar açılınca, bu boynu bükükler bile bir hoş olup çıkıyorlar. Üstelik pazar torbaları bir kenarda onların bu haline üzülüp, için için ağlarlarken, onlar "huşu içindeler", ne acı!..

Gerçekten, ne mahlukların biz öyle ya.

Bu gün yine her taraf güvenlik kokacak. Ajite edilmiş genç görevliler anası, babası, bacısı yerinde insanlara acı katacaklar. Biz çok unutkan bir toplumuz.

Gel de şu Rize türküsüne yanma:

"Mısırı kuruttun mu/ Ambarda duruttun mu/ Nenen çarık giyerdi/ Bunları unuttun mu?"

Öte yandan, muhteşem makam odalarından ve yine muhteşem arabaları ile bir zahmet meydanlara gidecek ...... ağaları olacak. Biraz üzülecekler, belki de canları acıyacak ama, eeeee o kadar da olacak.

Bu ülkenin mi, insanın mı kaderidir anlamadım gitti de!.. Tevfik Fikret (1867-1915) şu sözleri ise sanki bugün söylemiş:

"Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,/ Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!" Buyur burdan yak.

Artık bu toplum aklını başına almadıkça, bizlere huzurlu ve güvenli bayramlar yasak. Ağız tadı yok.

Sorunlar, halkımızın seçtikleri ve onların seçtiklerinin seçtiklerinin karar ve uygulamalarından kaynaklanıyor. Eeee, yönetim de böyle bir şeydir. Herkes işini kendi işi gibi yapar ,davranır ve seçer ise, sonuç bir başka; yok "ağa gibi davranıp", işlerini birlerine havale ederler ise, o zaman bir başka olur: "el, elin eşeğini türkü söyleyerek arar"mış da!...

Bugün bayram. Hatta başka bir bayramında komşusu. İki gün sonra da Ramazan/ ŞEKER Bayramı.

Şeker alamayanların, "şeker bayramı".

Emeğinin farkında olunmayanların ve kendi aralarında da dayanışmayanların "Emek ve Dayanışma" Bayramı.

Yazıyı nasıl bitireyim derken, Elazığ yöresinin bir atasözü geldi aklıma ve çok güldüm. Size da yazayım da, ne yaparsanız yapın.

İster bugün "bayram deyip" gülün oynayın, isterseni de ağlayın, orası da size kalsın. O Atasözü ne mi? O da bu:

Eğer, "Karın güzelse ne işin var düğün evinde, düğün senin evinde, gir oyna çık oyna./'Eğer' Karın çirkinse, ne işin var ölü evinde ölü senin evinde, gir ağla çık ağla".

Burada sözcüklerden çok ironiye kafa yorup, "aklın var ise" diye yorarsanız ne güzel olur değil mi?

Benim ki bazen gezmelere gidiyor da!..

Anlayan ve Hak edenlerin "emek, emekçi ve dayanışma" Bayramı kutlu olsun!..

Yayın Tarihi
01.05.2022
Bu makale 1032 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!