Anjelina Jolie Rüzgârı…

Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyetinin ilgili makamlarının onayı ile davet edilen çok meşhur bir “hatun kişi” ağırlandı Ülkemin en tepedeki idarecileri tarafından…

Kimdi O?

Sözde resmi adı “BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Özel Temsilcisi” olarak tanıtılan aslı “vitrin güzeli” rolündeki CIA ajanı Angelina Jolie…

Neden Türkiye’de?

Sömürgen Batı emperyalizminin doğal kaynaklarına göz koyduğu Suriye’den ülkemize sığınan “mültecilerin” barındığı kampları (muhalefet partili millet vekillerine yasak edilen kamplar Bayan Jolie’ye serbest!!!) teftiş etmek üzere teşrif etmişler Bayan Jolie…

İç savaş çıkarttırılarak kan gölüne dönüştürülen Suriye sorununa, “ağababalar” kendileri el vurmadan, BOP taşeronları aracılığıyla bu felaketi yaptırıyorlar…

Bayan Jolie’nin Türkiye teftişlerin (!), Ankara’nın çok muhterem ve büyük devlet adamlarıyla görüşmeleri, pembe dizler gibi adeta; renkli camdan ve “ten ticareti” yapan “uşak” kalemlerin arenalarında izlendi, okundu...

Yandaş-besleme basın ise Türkiye’yi teftişe gelen Bayan Jolie’nin her hareketini “bulunmaz haber” olarak hem de magazinleştirilerek verdiler.

**

Bir TV kanalında çıkan bir haber, Bayan Jolie’nin gerçek kimliğini ve amacını net olarak ortaya koydu. İşte o gerçek kimliğin verdiği mesajlar; “Dövmesinin sırrı” olarak verilen haberin detaylarında şunlar yazılıydı; “Jolie’nin kolundaki Romen rakamlarıyla 13.05.1940 tarihinin yer aldığı dövmenin, İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in ‘size kan, gözyaşı ve terden başka hiçbir şey vaat etmiyorum’ sözlerini söylediği tarihi simgelediği belirtildi.”

İlginç olan durum ise, Bayan Jolie’nin bu meşhur “dövmesini” özenerek kameraların objektiflerine göstermesiydi… Bunu da özellikle yapması bazılarının umurunda bile olmamış olabilir… Medya mensupları ve muhterem resmi zevat ise bunun çok farkında değildi… Bu dövmenin ne anlam taşıdığını da… Kaba tabirle; “lay-lay-lom” havasında boy gösterdiler…

**

Bayan Jolie’nin verdiği mesaj çok açıktı… Şöyle ki; Türk düşmanlığı ilke olarak almış Bay Churchill, 1915 yılında, Çanakkale’de, Türk milletinin tokadını yedikten sonra hep kinlendiler, sinsice düşmanlıklarını sürdürdüler…

Egenin serin sularında boğulan Batı emperyalizmi yenilgilerini hiç unutmadılar. Bakınız bu konuda Bay Churchill İngiltere Avam Kamarasında neler söylemiş, ona bakalım;

“Savaş hukukuna göre zehirli gaz kullanmak yasaktır; biliyorum. Amma zehirli gazı insanlara karşı kullanmak yasaktır. Türkler Müslüman’dır. Dolayısıyla da insan sayılmaz hiçbiri! Yani, Türklere karşı rahatça zehirli gaz kullanabiliriz.”

**

İslam Dinine ve Peygamberine düzeysiz ifadelerle hakaret eden bir filmin vizyona sokulması bir plan ve projenin gereği olduğundan hiç şüphem olamaz... İslam’la terörü eşdeğer bir algılama olarak almak için bu fırsat kullanılmıştır...

11 Eylül yıl dönümünde bir tarafta Bay Obama nutuklar atarken bir yandan da işgal ettikleri, iç savaşı körükledikleri Libya’da ABD elçisinin öldürülmesi, bir gerekçe yaratma esasına dayandırılma stratejisi, bahane yaratılarak işgal etme planıdır…

Bay Obama neredeyse gün aşırı Tayyip Bey’le tel konuşması yapar duruma geldi… Bazen sopalı bazen sopasız… Bu konuşmaların içeriğini bilemeyiz elbette ama işin BOP projesinin birincil ve ikincil, belki de üçüncül, eş başkanı olarak “sohbet” etmişlerdir…

Konuşmanın amacı, “rica mı, talimat mı?” bilinmez elbette…

Ortadoğu ve İslam coğrafyasının çok muhterem yeni liderinden acaba bir ricada mı bulundu Bay Obama; “Libya terörünü engelleyin, ABD aleyhine nümayişler yaygınlaşmasın…” Yoksa başka bir şey mi istedi, bilemiyoruz…

Sonra, acaba, Tayyip Bey ne istedi? Onu da bilemeyiz ama bir tahminde bulunabiliriz…

Öyle ya hayal etmek bedava değil mi?

Muhtemeldir ki Bay Obama’ya; “…Muhterem dostum, bizim İslam dünyasını çok fazla üzen ve hakaret noktasında olan provokasyonlara son vermelisiniz. İnanca küfür etmekle fikir özgürlüğü nasıl ilişkilendirilebilir?” dediğini düşünerek, bu satırların haklılığını da ifade etmekte geri duramayız.

**

Gelelim işin, konunun esasına; hatırlarda henüz silinmedi; Bay Obama Tayyip Bey’le telefonda konuşurken “Sopa” göstermiş, elinde sopalı poz vermişti ya, diplomatik dilde, “…aklını başına topla, dediklerimi harfiyen yap, yoksa sopa hazır…” anlamında olduğu dünya âlem yazdı ve yorumladı… Şimdi de Bayan Angelina Jolie ile bir “dövme” sembol-ihtar olarak gösterildi…

Bayan Jolie’nin bu mesaj dolu “dövmesini” basınımız tam odaklayarak duyurdu bize… Sanki güzel hatunun bu “dövme” merakını gençlerimize de referans olsun dercesine…

Ve tabii ki Bayan Jolie’yi yüksek makamda kabul edip gözlerinin derinliğine bakan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de mutlaka gerekeni söylemiştir (!) diye ümitler taşıyoruz…

Bu satırların yazıldığı saatlerde bir telefon geldi vatandaş Mehmet’ten; “…Hocam, gördünüz mü dövmeyi şu felaket habercisi artiz hatunun? O dövme Türk milletine mesajdır, Winston Churchill’in o melun sözlerinin söylediği tarih ve gözyaşından başka bir şeyin vaat edilmediği mesajı… Bakın isterseniz, bu hatun kişi nereye gitmişse orada gözyaşı vardır, kan vardır, felaket, sefalet vardır… Bizimkiler acaba uyandılar mı şu gaflet uykusundan!!!” diye söyledi ve kapattı telefonu…

Angelina Jolie rüzgârı esip gelip geçti Türkiye’den…

**

Evet, vatandaş Mehmet Efendi işin farkında da acaba çok muhterem idarecilerimiz, yüksek makamlarda oturup cumhuriyetle, Atatürk’le, ulus devlet ilkeleriyle kavga eden zevat bunun farkında mıdır?

Yorumu ve cevabı da siz verin lütfen…