Bilgeye “zaman nedir?” diye sormuşlar... “Biliyorum” demiş; “ama ‘anlat o zaman’ derseniz, anlatamam...” Zaman; varlığın/maddenin değişme ölçüsü mü?
19 Ocak’ta Cumhuriyet’te bir haber yer aldı... Görülmekte olan 12 Eylül Dava dosyasına giren dönemin Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantı tutanaklarında dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in “16 ay geçtiği halde -sıkıyönetim mahkemelerinden- tek idam kararı gelmedi. Elime bir karar geçse Meclislerin karşısına (onaylatmak için) dikileceğim...”
Beklediği idam kararları solcu gençler içindi; nereden mi biliyorum? Demirel’in, her gün sağcısından solcusuna halk çocuklarının birbirini kırdığı o yıllarda “bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz” sözü belleklerdedir...
Demirel’in, bugün bırakın idam cezasını, tutuklanmaları bile söz konusu olmayacak suçlardan yargılanan üç gencin idamını öngören Sıkı Yönetim Mahkemesi kararının infazı için TBMM’de yapılan oylamada “evet” oyu verirken sergilediği heyecan, o günleri yaşayanların aklındadır... İdamı istenen üç genç insan, 1972 yılının Hıdrellez gününde; çoluk çocuk, kız kızan, âşık maşuk, varsıl yoksul Anadolu halkının, dileklerini yazdıkları kâğıt parçalarını gülfidanlarının dibine gömdüğü; her birine dualar okuduğu zeytin yapraklarını, pirinç tanelerini “hacet kapısına” ulaştırsın diye sulara bıraktığı sabah saatlerinde asılarak infaz edildiler...
Gariptir, kararı veren mahkemenin Başkanı Ali Elverdi, Demirel’in Genel Başkanı olduğu Adalet Partisi(AP)’den milletvekili olmuş; geçtiğimiz yıllarda nefes borusuna kaçan lokma yüzünden boğularak ölmüştü...
Süleyman Demirel siyaset yasaklısı olduğu 12 Eylül yıllarının ardından ciddi bir değişim geçirdi... Türk Halkı, Demirel’in gitmesi için “defol” sloganlarıyla sokağa dökülen üniversite öğrencilerinin, 12 Eylül sonrası yıllarda tıka basa doldurdukları amfilerde aynı Demirel’in yaptığı konuşmalara bu kez “kurtar bizi Baba” sloganları ile tempo tutmalarına tanık oldu... Aziz Nesin, Demirel’deki bu müthiş değişimden etkilenmiş, duyanları bıyık altından tebessüm ettiren o ironik saptamayı yapmıştı; “Adam” demişti, “bir ihtilal daha görse, komünist olacak...”
Kendisinin de gidişatından yakındığı ülkeyi bugünlere taşıyan yolun taşları, Demirel’in, alnında kurban kanı, elinde kuranla çıktığı miting meydanlarında “bayrak inmez, ezan susmaz” söylemleriyle döşendi...
Zaman soyuttur, değişmez; her şeyi olduğu gibi değişen zamanı da belirleyen üretim esasında maddedir... Madde ve zaman; Tanpınar’ın şiirde söylediği gibi, “Yekpare geniş bir anın, parçalanmaz akışında” sürer gider...
Demirel, değişimi yıllar önce o hinlik kokan kolaycı üslubunda söylemişti, “Dün dündür, bugün bugündür(!)...”