Tohumun üremedeki rolünü öğrenen insanoğlu, içinden çıkamadığı dehşetli bir varoluş merakına kapıldı; sonunda, üremeyi zihinde var ettiği doğaüstü güce bağlayıp rahatladı... Ardından o güçle özdeşleştirdiği canlı veya cansız bir nesneyi, yaratıcı belleyip; tapındı... Tapınma zihinde başladı; beden tapınma sürecine dansla dâhil oldu...
Tapımın zihin temelinde dallanıp budaklanmasıyla diyanet oluşurken; dans giderek estetik kazandı ve giderek din dışına çıktı, sekülerleşti; sonunda sanata dönüştü “bale” doğdu...
Küçüğünden büyüğüne, Dünya tarihindeki kültürel akımları ve de büyük savaşları tetikleyen temel etken üretimdir... Nazım’ın “birikip sıçramalar” dediği tam da budur...
Kültürel akımların, büyük savaşların üretimdeki dönüşüm anlarına denk gelmesi rastlantı değildir... Bunu görmek için, dünya savaşlar tarihine ve de sanat akımlarının kronolojisine bakmak yeterlidir...
Son Büyük Savaş’ın en önemli sonucu, dünya egemenliğindeki ağırlık merkezinin Avrupa’dan Amerika’ya taşınması oldu... Büyük Savaş’ın hemen ardından Kore Savaşı geldi... ABD, hani derler ya “Yörük sırtından kurban kesmek” diye, öyle yaptı; Kore Savaşı’nı, “NATO havucunu” göstererek yanına çektiği Türkiye’nin gönderdiği Anadolu çocuklarının de aralarında olduğu müttefik(!) askerleri ateş hattına sürerek kazandı; dünya efendiliğini tescil ettirdi... “Sallanıp yuvarlanan dünyanın” halini yansıtan “Rock’n Roll” o yıllarda doğdu...
Vietnam Savaşı’nın eli kulağında olduğu lise yıllarımız; twist (kıvırtma) salgını başlamıştı... (O güzel kız, her “yahu bu nasıl bir dans?” diye sorduğumda, “gel göstereyim” der, ben garibi kara tahtanın önüne götürür; “twist” öğretirdi...)
Vietnam Savaşı Batı’da, İslam Ortaçağ’ında dünyayı bir pula satan kalenderleri dervişlerine benzeyen Hippileri (Çiçek Çocukları) yaratmıştı... Ne giyim kuşamı, ne geleneği, ne eğitimi, ne cinselliği umursamayan Hippiler; bir yandan “savaşa hayır” eylemleriyle dünyayı ayağa kaldırırken, öte yandan taş, taş üstünde kalmayan Hindi-Çini’nin yanı başındaki Katmandu’ya (Nepal) esrar çekmeye giderlerdi...
Şimdi, “Gangnam” zamanıdır...
Sovyetlerin dağılmasının ardından Balkanlar’da, Doğu Avrupa’da yeni haritalar çizildi... Cebeli Tarık’tan Afganistan’a haritalandırma işi aşağı yukarı tamam...
Yalnız, yoksul Kuzey Kore uyarılara aldırmıyor; bir yandan uranyum zenginleştirirken, öte yandan uzaya uydu gönderiyor... Tam da bu günlerde, yoksul Kuzey Kore’nin düşman kardeşi, Batı’nın varsıl ve uslu çocuğu Güney Kore’nin başkenti Seul’den yeni bir dans dalgası kabardı ve sardı dünyayı...
Dans, adını Seul’un varsıl ama şımarık Gangnam semtinden alıyor; Gangnam Dansı...
Cumhuriyet Akdeniz/ 09 Ocak ‘13