9 Mart tarihli Cumhuriyet haberi; “Milas/Muğla Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Hizmet İçi Eğitim Seminerinde, konuşmacı ‘Besmeleyle kesilen ette mikrop olmaz’ dedi.”
Bugün ağır silahlarla yerle bir edilen, her gün onlarca insanın yok yere öldüğü Ortaçağ İslam Aydınlanması’nın dillere destan kenti Halep’in güneybatısındaki Maara’da yaşayıp ölen âmâ bilge Ebu ula el Maari(öl.1057) der ki; “Dünyada yaşayanlar ikiye ayrılır/Beyni(aklı) olup dini olmayanlar/Ve dini olup beyni olmayanlar...”
Matta İncil’inin girişinde yer alan “Önce logos(söz) vardı” ayetindeki “logos” sözcüğüne değişik anlamlar yüklenir; bunlardan biri, “tanrı gerçeğinin insan sözüyle dile gelmesidir...” Azra Erhat meraklıları için başyapıt olan Mitoloji Sözlüğü’nde “...insanda bir Logos bulunduğu gibi, doğanın da Logos’u vardır. Logos insanda düşünce, doğada kanundur; her yerde ve her şeyde vardır, ortaklaşa ve tanrısaldır. Düşünürün asıl ödevi, Logosu bulmak, sırlarını göz önüne sermek, insan sözüyle dile getirmektir” der ve ekler “Logos’u aramak, insanı bilime götürür...”
İslam tasavvufunun doruğu olan İbn-i Arabî’nin geliştirdiği “Vahdet-i Vücut” öğretisi tam da budur... İnananları O’nu “Şeyh-ül Ekber”(Büyük Şeyh) diye anarken, düşmanlarının “Şeyh-ül Ekfer”(Kâfir Şeyh) diye adlandırması bundandır...
Refahyol’un iktidarda olduğu ‘90’lı yıllar; basında, bilge Maari’nin bin sene önce “dini var ama beyni yok” diye tanımladığı kadın-doğum uzmanı bir Tıp profesörünün, “hastalarına giysilerinin üzerinden iğne yaptığına” ilişkin bir haber yer almıştı... Gazeteciler Hoca’ya(!) “bu şekilde iğne yapmasının nedenini” sorduklarında verdiği yanıt şok yaratmıştı; “bir Müslüman’ın, eşi olmayan bir kadının mahrem yerlerine bakması günahtır da ondan...” Tıp fakültelerinin girişlerine büstlerini yerleştirdiğimiz; Batı’nın felsefeden Tıbba ilham kaynağı olan “Kanunu Fı’t Tıp”ın yazarı akılcı İbn-i Sina(öl.1037), bizim bu dini bütün(!) Tıp profesörünün yanıtını duysaydı ne yapardı dersiniz...
Bir öğrencisi İbn-i Sina’ya “insanlar size o kadar inanıyor ki, eğer Peygamberim deseniz bile, inanır ve arkanızdan gelirler” der... Soğuk bir kış gününde kuyudan çektiği suyla abdest alan o öğrencisini gören İbn-i Sina “Abdestini sıcak suyla almalısın, yoksa hastalanırsın” diye uyarır, ancak öğrenci dinlemez ve hastalanır... Öğrencisinin hastalandığını öğrenen İbn-i Sina ziyaretine gider; “bak” der “hastalanırsın diye uyardığımda bana inanmamıştın, kalkmış peygamber olduğunu söylesen insanlar arkandan gelir diyorsun...”
“Din akıldır” diye başlayan Hadis şöyle sürer “aklı olmayanın dini yoktur...”