Tarihçi Yazıcıoğlu Ali, Antalya’nın Selçuklu sultanı I. İzzettin Keykavus tarafından 1216 yılında ikinci kez fethedilmesinin ardından “sahraların ve bişelerin(ormanların) İğdir’den Yörük evi ile dolduğunu” yazar...
İğdir, Oğuzları oluşturan 24 boydan biriydi... Evliya Çelebi’nin(öl.1671), “Finike ile bitişik” olduğunu bildirdiği “İğdir Kazası” ile bugünkü Kumluca ilçesi ve çevresini kastetmektedir... Kumluca çevresi, ilçe olduğu 1958 yılına kadar İğdirmakardiç adıyla anılmıştır... Kardiç, daha çok Alakır kaynakları ve çevresini tanımlarken; İğdir, sahile yakın yerleri tarif ediyordu... Finike Körfezi’ni güneydoğudan kuşatan Gelidonya Burnu’nun doğusundaki koya adını veren; Evliya’nın, “İğdir nahiyesinde” olduğunu belirttiği Adrasan’a batıdan bakan Belen Köyü’nün eski adı İğdirbeleni, önündeki Yazır Köyü’nün ise İğdiryazırı idi... Bu bilgiler, Yazıcıoğlu’nun “Antalya’nın ova ve ormanlarını doldurduklarını” bildirdiği Oğuz asıllı İğdir Boyu’nun yayıldığı bölgelerden birinin de Kumluca ve çevresi olduğunu göstermektedir...
Kumluca, MS II. Yüzyıl Likya’sının ünlü varsılı Opramoas’un kenti Rhodiapolis(Sarıcasu), hemen altında Corydella, güneyinde ise yakıldığında saldığı koku ile yılanları kaçırtması ve de birçok hastalığı sağaltmasının yanında; bir Antik Çağ şairinin “düzeltir kadınların aybaşlarını tütsüleme yoluyla” diye andığı Gagates Taşı ile ünlü Gagai(Karaöz) kentlerinin ortasındaki düzlükte yer alır...
55 yıl önce ilçe olan Kumluca, özellikle son birkaç on yıl içinde gelişerek büyüdü...
Kumluca’da olmadığı için Finike ortaokuluna gelip giden arkadaşlarımız vardı; Hidayet Turan, Veli Özkent, Durmuş Karagünlü, rahmetli Sabri Sungur; hafta sonlarında Alakır üzerinde kurulu tehlikeli “vargel” ile gidip gelirlerdi ana babalarının yanına... Alakır’ın kabardığı yağışlı günlerde; ana babaları kadar Finikeliler de kulakları tetikte haber beklerdi Kumlucalı öğrencilerden...
Geçen hafta gazeteler, Kumluca’nın, Avrupa İş Konseyi’nin(EBA) “En iyi şehir, en iyi Belediye Başkanı” alanında verdiği Sokrates Ödülü’ne aday gösterildiğini yazdı... Kumluca, ana uğraşı tarım olan bir üretim merkezinin kent ölçeğinde modernleşebileceğini gösteren ve de model alınması gereken yetkin bir örnek oluşturmuştur... Haberi okuyunca, yaz aylarında adamakıllı boşalan dünün yolsuz, ışıksız, okulsuz Kumluca’sı; şimdi üzerinde gelişli gidişli köprülerin yer aldığı Alakır’ı vargelle geçen ortaokul arkadaşlarım; babamın bir süre görev yaptığı, gaz lambasıyla aydınlanan, toprak damlı izbe PTT binası ve de seçim çalışmalarında nefes tükettiğimiz Hasırlı Kahve günleri geçti gözlerimin önünden...
Sokrates ödülüne aday gösterildiğine ilişkin haber, salt Kumluca için değil; Antalya için de onurdur... Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya’nın şahsında; geçmişte görev yapmış tüm belediye başkan ve meclis üyelerini; kentin bugünlere gelmesinde yapıp ettikleri taşlara kazınmış Rhodiapolisli Opramoas’tan; hatıraları canlı ya da unutulmuş; velhasıl gelmiş geçmiş ve de bugün hayatta olan tüm Kumlucalıları kutlamak gerek...