İzmir'in Dindarlığı...

      Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İzmir’de yaptığı konuşmada “İzmir’in farklı bir dindarlığı var; bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var” deyiverdi... Görmez’in sözleri birkaç yıl önce başbakanın, İzmir’in, öteden beri dinci sağ’a; özellikle de AKP’ye yüz vermeyen siyasi tercihi yüzünden yaptığı “gâvur İzmir” imasına, hani “tüy dikti” denir ya aynen öyle oldu... Diyanet İşleri Başkanı aldığı tepki üzerine “İslamiyet bölgeden bölgeye değişir, bu eksiklik anlamına gelmez” diyerek, güya düzeltme yapsa da, söz ortaya düştü bir kez...

       Mezhepler, halkların, yaşadıkları coğrafyanın elverdiği üretim esasında oluşmuş; birbirinden farklı yaşam biçimi ve hasletleri çevresinde, bir tür bütünleşme ihtiyacından doğar... Hangi dinde olursa olsun, mezheplerin yayıldığı coğrafi alanların; üretim ve yaşam biçimlerinin benzer olmaları bundandır...

      Avrupa’nın kuzeyinde Protestan, güneyinde Katolik, ortasında Kalvinist; okyanus ötesinde Cizvit, doğusunda Ortodoks öğretilerin yayılmış olmasının altında bu gerçek yatar... Bu İslamiyet’te de böyledir; Anadolu Sünniliği, Türk asıllı Ebu Hanife’nin görece akılcı öğretisi çevresinde inanç geliştirirken, Arabistan, Suriye, Mısır kendi üretim ve yaşam koşullarına uyan mezhepleri benimsemiş; örneğin İran bu mezheplerin dışında yarattığı Şiiliği bir tür milli inanç olarak kabullenmiştir... Her üretim çevresinin dili, edebiyatı, dansı, hukuku ile kendi irfan(anlayış) dairesi vardır; Araplarda bir Yunus Emre’nin yetişmemiş olmasının nedeni, bu irfan farkıdır...

       AKP, ABD’nin BOP’un(Büyük Ortadoğu Projesi) olmazsa olmaz ortağıdır... Bu projenin başarısı, bir uçtan bir uca bütün Ortadoğu coğrafyasının Sünni İslam’da birleştirmek olduğu öngörülmüş... Baksanıza, yola Marksist/Leninist olarak çıkan Abdullah Öcalan bile hidayete ermiş ki, çarenin “İslam’da” olduğunu söylüyor... BOP’un önündeki engeller, çıkartılan iç savaşlarda kardeş kardeşe kırdırılarak, olmadı ülkeler işgal edilerek aşılmaktadır... Irak, Kimyasal silahı ürettiği gerekçesiyle işgal edildi, petrolüne el konuldu, müzeleri yağmalandı; egemenler, her şey olup bittikten sonra hiç utanmadan “Irak’ta kimyasal silah olmadığını” açıkladılar...

      İzmir, ta Smyrna gününden beri, Ege’nin ihraç limanıdır; her biri bir tarak dişi gibi denize koşuşturup duran akarsuların Afyon’dan Manisa’ya, Kütahya’dan Aydın’a bire yüz veren topraklarda yeşerttiği bin bir çeşit ürünün ve de tekstilden buzdolabına bir o kadar sanayi malının ihraç edilerek değerlendirildiği binlerce yıllık liman... Limanlar, sadece malların el değiştirdiği yerler değil, inanç ve fikirlerin harman olduğu; tolerans ve empati duygusunun alabildiğine geliştiği yerlerdir...

Demem o ki; Mehmet Görmez’in irfanı, İzmir’in irfanını yargılamaya yetmez...

 

 

Yayın Tarihi
04.04.2013
Bu makale 4298 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!