MEVZU DERİN

Sana ne!!

Toplum olarak nemelazımcı ve duyarsız bir yapıya sahibiz. Ancak benim gibi nesli tükenenler var ki; istese de istemese de bana ne diyemiyor.

 

Alın size yaşadığım birçok olaydan bazıları:

 

Olay:1-

 

Arabamın serviste zorunlu olarak kaldığı on gün süresince toplu taşıma araçlarından dolmuşa bindiğim bir gündü.

 

Dolmuşun şoförü arkaya dönerek:

 

“Beyler bir kişi parasını vermedi lütfen versin” Dedi. Ayakta birkaç kişi dâhil tam dolu olan dolmuştan hiçbir yanıt ve hareket gelmedi. Az gittik şoför tekrar döndü ve biraz daha öfkeli ve sitemkâr bir şekilde:

 

“Beyler duymadınız mı bir kişi parasını vermedi vermiyorsa hakkımı helal etmiyorum” Dedi. Yine benim aziz vatandaşlarımdan tık yok. Sanki sağır ve dilsizler dolmuşu.

 

Dayanamadım: “Kimse versin adamın parasını kardeşim adam ikidir uyarıyor” Dedim ve demez olsaydım. Tüm dolmuştakiler sanki parasını vermeyen benmişim gibi gözüme öyle bir baktılar ki; hayatım boyunca O bakışları unutamam. Hatta içlerinden bir lüzumsuz: “Yoksa O sen misin” Demez mi?

 

 

Olay: 2:

 

Askerdeyim; temel eğitimlerimizi tamamlıyoruz. Eğitimden arda kalan epey süremiz boş ve miskinlikle geçmekte. Alayımızın geniş alanını kaplayan çok sayıda elma ağaçlarının dip topraklarının kabartılması işleminin mevsimi gereği yapılması gerektiği dikkatimi çekti.

 

Konuyu birkaç arkadaşımla paylaştım ama onlar yan gelip yatmayı tercih ettiklerinden bu önerim kabul görmedi. Duramadım konuyu bölük komutanına ilettim. Komutan aynen şöyle dedi: “Hay aklınla bin yaşa sizinkiler yata, yata kuduruyorlar; hiç olmazsa bir işe yarasınlar dedi” Ve ertesi gün tüm bölük elma ağaçlarının altına konuşlandırıldık. Elmaları kurtardık ama olan yine bana oldu. Tüm arkadaşlarım bana cephe aldı. Her an kulaklarım çınladığı gibi bir hafta konuşacak kimse bulamadım.

 

 

Olay: 3:

 

Bir akşamüstü evimde otururken; arada bir kavga yapan üst komşum O akşam ölçüyü fazla kaçırmış olmalı ki; “Kalk hanım yukarı çıkalım; iş büyümeden şunların aralarını bulalım, bu kez olay büyük dedim”

 

Eşimle çıktık kapı zillerine bastık ve uzun bir süre kapı açılmadı ve bu arada karşılıklı kavga da şiddetini arttırarak devam ediyordu. Biz ısrarla zile uzun bastık ve kapı açıldı. Adam kapıyı açtı. Ben: “Hayırdır komşu yapabileceğimiz bir şey var mı? Dememe kalmadı ağzı yüzü kan içerisinde olan hanımı da yanına geldi ve ikisi de aynı tepkiyi vererek sanki biraz önce kavga eden onlar değilmiş gibi bize: “Hayret bir şey size ne oluyor, size ne bizim sorunlarımızdan” Demezler mi? Biz de ağzımızın payını aldık.

 

 

 

NOT:  *Mıhlama adlı siteme koyduğum yazılarımı; her isteyen benim adım altında dilediği yerde yayınlayabilir.

 

Sevgi ve Saygılarımla

Yayın Tarihi
26.09.2011
Bu makale 5530 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Harika bir yorum Sayın Dost; teşekkür ederim.

Yrd.Doç. Dr. İbrahim Baykan 05.10.2011

İbrahim Bey size bir La Fontaine'den bir hikaye anlatayım; Ormanlar kralı aslan bir gün bütün ormana haber salmış; Bütün kullarımı sarayımda bekliyorum, beraber oturalım şu ormanda neleri daha iyi yaparız diye tartışalım demiş. Bütün hayvanlar şaşkın ama bir o kadar da ümit dolu olarak toplanmışlar söylenne yer ve saatte. Biraz sonra Aslan belirmiş sarayının kapısında; Ey kullarım, gelin bakalım girin sarayıma, bugün benim misafirimizsiniz demiş. Hayvalar sevinçle girmişler saraya. Ama ne görsünler etraf pislik içinde. her tarafta hayvan leşleri, aslanın pislikleri, sinek, böcek ve dayanılmaz pis bir koku. Ayı biraz cissesine, biraz da Aslanın hoşgüüörüsüne güvenerek 'aman kralım bu ne biçim saray. her tarafı pislik götürüyor. Hele bu koku daha da beter. Size hiç yakışmıyor bu saray. Ne derler aslan yattığı yerden belli olur' deyivermiş. Ayının bu küstahlığına kızan aslan kükremesiyle beraber bir pençede devirmiş ayıyı ve kopartı vermiş boynunu. Bunu gören maymun titrek ve ince sesi ile elinden geldiğince bağırarak 'Aman kralım siz bakmayın o Ayıya. Adı üstünde ayı işte, o ne anlar saraydan. Bu leşler sizin ihtişamınızı gösteriyor, bu koku ise ormandaki en güzel çiçekleri bile kıskandırır. Lütfen kızmayın, Bir ayının lafı ile kralımızın şanı düşmez' demiş. Aslan yine kükremiş ve bir pençede devirmiş maymunu sonra da yerde yatan ölü maymuna bakıp bağırmış; 'hiç sevmem böyle yalaka dalkavukları'. Aslan sonra dönmüş Tilki'ye ve sormuş; Eee tilki söyle bakalım sen nasıl buldun sarayımı; 'Tilki gözlerini kısarak cevap vermiş, yaşlı gözlerim artık önümü bile görmüyor kralım, siz lütfeder de bana biraz tarif ederseniz fikrimi severek söylerim' demiş. Aslan aynı edayla 'Peki kokuya ne diyorsun' diye sormuş. Tilki sakince cevaplamış; 'vallahi, kulunuz bir haftadır ağır nezleden muzdarip, ne avın kokusunu alabiliyorum, ne evin. Buranın kokusunu lütfedip tarif ederseniz, fikrimi severk söylerim' Aslan, tilkinin başını okşayıp misafirlerini ziyafet sofrasına oturtmuş. kıssadan hisse, her ortamda ayı gibi ağzına ilk geleni söyleme, maymun gibi her döveni övme, bil Tilki gibi ne zaman kör ne zaman sağır olacağını.

Birsen Dost 26.09.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!