MEVZU DERİN

Protokol günlüğüm

          Oldum olası içime bir türlü sindiremediğim bu uygulama; bana ve sosyal yaşamımda az çektirmedi. Bakın neler çektim protokollerden:

 

          Hemen hemen her etkinliğin ve bir çok mekanın olmazsa olmazıdır protokol. İşim gereği birçok seminer ve mesleki kongrelere katıldım. Kimilerine konuk, kimilerine konuşmacı, kimilerine de oturum başkanlığı olarak. Ben bu uygulamaya kökten karşı değilim, abartılmasına ve uygulanış şekline karşıyım. Elbette ki; korunması önemli  üst düzey kişiler ve yabancı konuklar ön sıralarda toplansın ama ayakta kalan yaşlı başlı insanların yerini şube müdür yardımcılarına varıncaya kadar hazırlanan protokol ordusu işgal etmesin.

 

           Düşünebiliyor musunuz; yüz elli kişilik bir salonda elli kişilik protokol koltuğu. İşin daha da vahimi; her an gelebilir düşüncesiyle program sonuna kadar boş tutulan protokol koltukları ve etkinliği sonuna dek ayakta izleyen insanlar gördüm. Şayet protokol insanlarının davete saygısı olsa zamanında gelirdi.

 

           Oturum yönettiğim birçok etkinlikte ev sahiplerinin hoşuna gitmese de boş protokol yerlerinin ayakta kalanlarca doldurulması uyarılarında çok bulundum. Konuk olarak katıldıklarımda yer bulmadığım hallerde ise gelmeyen protokol sahiplerinin boş yerine gidip oturdum. Münasebetsiz görevlilerin gelip bana yaptıkları uyarılarına da “Evladım sen herhalde beni tanımıyorsun ben bu yılın Türkiye vergi rekortmeni İbrahim Baykan’ım” diye sallamışımdır ve görevli de affedersiniz efendim diyerek yanımdan ayrılmıştır.

 

           Zaman zaman il dışı bilimsel etkinliklerde seyahatlerim oldu; birisinde Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde bir kongreye katılacaktım. Yoğunluk nedeniyle Üniversite misafirhanesinin konaklama tesislerinde tek kişilik oda veremediklerinden ve benim de horlama ve horlayanı çekememe sorunumdan dolayı; Orman Bakanlığı’nın misafirhanesinde kalmam için misafirhane müdürü ile görüştüm:

 

           Müdür bana; hocam doluyuz tek boş yerimiz müsteşar protokol odası kaldı dedi. İyi dedim madem boş verin bana. Müdür; aman hocam dedi adam gelir melir, ben o zaman ne yaparım? Sen merak etme hoca zorladı dersin dedim. Müdürüm ikna oldu. Doğruyu söylemek gerekirse hocam dedi emekliliğim yaklaştı müsteşar hayatımda buraya ya iki kez ya da üç kez gelmiştir. Ben odama yerleştim. Akşam yemeğini yedik; ormancı ağabeylerimin hiçbir yerde yayınlanmayan anılarını kafeteryalarında büyük bir keyifle dinledim. Çok geç olmadan yatmak üzere kral dairelerini aratmayan odama çekildim.

 

          Yolculuğumdaki uçak korkusunun verdiği stres’in etkisi ve günün yorgunluğuyla derin uykuya daldım. Huyumdur uykumda top atılsa duymam ama gece yarısı saat 03’te acı acı çalan ve tokmaklanan kapım beni bu ağır uykumdan uyandırdı. Neler olduğunu anlayamadım ama müdürümün hocam kapıyı aç müsteşar bey geldi dediğini duydum. Önce bu bir rüyadır dedim ama rüya olmadığını yüzümü yıkayınca anladım ve duymazlıktan gelerek hiç sesimi çıkarmadım. Birkaç ısrardan sonra ses kesildi ben de uykuma kaldığım yerden devam ettim.

 

          Sabah oldu müdürüm kahvaltı salonunda günaydın hocam diyerek boynuma sarıldı. Başladı anlatmaya gece neler oldu bir bilsen dedi. Her şeyden haberim var ben mahsus açmadım ne işi varmış müsteşarın bu saatte seni de evinden yatağından kaldırmışlar dedim. Sorma hocam dedi; Adam Rize’ye gidiyormuş ve yorulmuş bu gece bizde mola verecekmiş dedi. Eee; ne yaptınız sonra dedim. Valla fırçayı biz yedik; O’da bastı gitti Rize’ye. Sana bir ceza gelirse bana haber ver ben Ankara’da müsteşarla görüşürüm dedim. Müdür beyle uzun bir süre haberleştim ve olayla ilgili hiçbir uyarı almadığını öğrendim.

 

         Öğretmen evlerine gidenler bilir; hem loca da hem de yemekhanede üzerine pirinçten yazılmış protokol levhaları vardır. Ben Ankara’da Başkent Öğretmen Evi’ne en sık gidenlerdenim.  O protokol masalarının  dolu  olduğunu daha hiçbir gün görmedim. Kader orada da bulur beni; yemekhanede yer bulamadığım günler şeytanın da dürtüsüyle masalardaki O meşhur levhayı alıp görünmez bir yere atarım ve otururum. Kat sorumluları benim bu protokol alerjimi davranışlarımdan iyi tanımış olmalılar ki; yanımıza gelir; hocam, yemekten sonra fazla oturmayacaksınız değil mi? Diye sorar ben de; yemek sonrası boş yerlere geçeceğimizi söylerim ve konu tatlıya bağlanır.

 

         Maalesef bu baş belası protokol cenaze namazlarına bile yansıdı. Bir defasında katıldığım bir cenaze namazında hocanın ön sıradaki cemaati kollarıyla iterek; beklenen hatırlı kişilere yer açtığını; hatta onlar gelinceye kadar merhumu beklettiğini bile gördüm.

 

          Protokol konusunda aslında çok söyleyeceklerim var ama yazıyı uzatıp sizleri sıkmak istemedim. Yakamı bırakmayan bu protokol maceralarımla bir başka yazımda buluşmak üzere hoşça kalın.

Yayın Tarihi
16.04.2010
Bu makale 2668 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Sayın Hocam teşekkürlerimle kutluyorum. Bahsettiğiniz konu kanayan yaramızdan biridir, hele ilçelerimizde bu olay adeta kangerandır. Ucundan kıyısından azıcık bir partiyle bulaşığı olanlar ön safa geçmezse sancısı tutar, özellikle iktidar yanlısı kendisi bir yana tüm efradına kıyam bekler.

Yusuf Özcan 17.04.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!