4 Nisan 2012 günü 12 Eylül darbecilerinin yargılama günüydü. Ben de O gün bir davanın bilirkişisi olarak raporumu vermek üzere Ankara Adliyesi’ndeydim.
Adliye önüne; basın ve bir kısım siyasi parti araçları konuşlanmış sonuna kadar açılmış hoparlörlerden çıkan ve kimin ne dediği anlaşılamayan sesler Sıhhiye meydanını inletiyordu. 12 Eylül’de canı yanan mağdur yakınları 32 yıl sonra yakalanan fırsatın tadını çıkarıyorlardı. Haksız da sayılmazlardı. Ateş düştüğü yeri yakarmış; kolay değil bağıranların belli ki; canları çok yanmış.
Bunlar burada acılarını dillere getirirken; siyasi partiler de mağduriyetlerinden dolayı müdahil olma kuyruğuna girmişler. Şimdi adama sormazlar mı? 32 yıldır aklınız nerelerdeydi? Yine sormazlar mı? 12 Eylül’den hesap sorulması ile ilgili Anayasa referandumunda neden hayır dediniz? Madem hayır dediniz şimdi ne yüzle müdahil oluyorsunuz. Deve kuşuna uç demişler: Ben deveyim uçamam demiş. O halde şu yükü taşı demişler: Ben kuşum demiş. Buradaki manzara gerçekten trajikomik bir manzaraydı. Mahkemede sanıklar yok dışarıda mağdur çok.
Genç neslin anlaması için 12 Eylül’ü yaşamış bir kişi olarak kısaca özetlersem:
Dış ve iç hain güçlerin tertip ve desteği ile Türk halkı ve bilhassa gençleri birbirine kırdırılarak ülke yönetimine 12 Eylül 1980’de el konuldu. Ne olduysa 13 Eylül sabahı terör bıçak gibi kesildi. Birçok vatandaşımız fişlendi, işkenceler gördü, vatandaşlıktan çıkartıldı, işinden oldu. Yine olan garibanlara oldu; hatırlılar, paralılar ve siyasetçiler bir süre tutuklu misafir edilirken yine garibanlar farelerin kedilerden büyük olduğu hücrelerde süründüler. Bunlardan kimileri hayatını kaybetti kimileri de ömür boyu sakat yaşamağa mahkûm oldular
Gelelim madalyonun diğer yüzüne: Şayet zamanın kaprisli ve basiretsiz siyasileri; bu iç ve dış hainlere böyle bir müdahale fırsatı vermeselerdi hiç bunlar yaşanmayacaktı. O günleri yaşayanlar bilir; mecliste Seksen tur atıldı bir Cumhurbaşkanı seçilemedi; dünyaya rezil olduk. Başsız bir ülke konumuna girdik. Asayiş sağlanamadı günde ortalama Otuz kişi terörden hayatını kaybediyordu ve toplu katliamlar başladı. Bu durumda belki müdahale kaçınılmazdı ama sonu böyle olmamalıydı. Sapla saman karıştı.
Bir ifadesinde Kenen Evren “Gaza geldim astım” Diyor. Bu nasıl bir itiraf anlaşılır gibi değil. Keşke gaza gelip de bu fırsatta toprak reformunu yapsaydı bugün doğudaki ağalık düzeni kırılır en azından bugünkü sıkıntılar yaşanmazdı. Bugün bir ağanın cebinde yüzlerce tapu ve binlerce oy varsa siz nasıl demokrasiden ve sosyal adaletten bahsedersiniz?
Bizim kuşaktan çok arkadaşlarımızın canı yandı ve birçoğunun psikolojisi bozuldu. Ben de O yıllarda çıkan öğrenci olaylarında iki kez ölümün eşiğinden dönmüş bir kişi olarak bu darbeye sebep olan, çanak tutan ve yapanların ancak ilahi adalette hesap vereceklerine inanıyorum.
Umarım bu meclis 12 Eylül’ün sicili bozuk anayasasından bir an önce kurtulur da yeni 12 Eylüller yaşamaz bu ülke. Maalesef 12 Eylül’ün darbe anayasası 32 yıldır gelmiş geçmiş iktidarlar için balı ve kaymağı ile bulunmaz bir nimet olarak kullanılmıştır ve halen kullanılmaya devam edilmektedir.
NOT: *Mıhlama adlı siteme koyduğum yazılarımı; her isteyen benim adım altında dilediği yerde yayınlayabilir.
Sevgi ve Saygılarımla.