Yaşamın son bulması olarak tanımlanan ölüm bizlere Allah’ın sunduğu en büyük ve kutsal bir icattır. Öyle bir icattır ki; insanoğlu ne yaptıysa ölüme çare bulamadı ve bulamayacaktır. Aslında O bize Allah’ın bir lûtfudur.
Her ne kadar sözü ve yüzü soğuk da olsa ölüm temizliktir, kurtuluştur ve mutluluktur. Burada önemli olan insanın ölümle yerinde, zamanında ve hayırlısıyla tanışmasıdır.
Bilindiği gibi her canlı ölümü tadacak ve tabi ki; kısmeti varsa bir de mezarı olacaktır. İnsanoğlu yaşarken ve özellikle gençken bu gerçeği hep göz ardı etmiştir. Dünya telaşına kendisini o kadar kaptırmıştır ki; bu gerçeği aklına bile getirmez. Otuz yaşlarımda böyle bir yazı yazmak aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama insan yaşını başını aldıkça bunları düşünür oluyor.
Nerede ve nasıl öleceğimizi bilemediğimiz gibi ne zaman öleceğimizi de bilemeyiz. Bu yüzden kışın Eksi Otuz Derce ve toprağın donduğu soğuklukta ölen bir kişiye mezar kazmak kadar zor bir iş olamaz. Ayrıca yaz aylarının Artı Kırk Derece sıcağında da mezar hazırlamak hiç de kolay değildir. Her iki şartlarda da olsa ortada kalmazsınız ama size bu şartlarda mezarınızı hazırlayanlarla nasıl helalleşirsiniz bilemem. Bunun acı örneklerine şahsen kendim birkaç kez tanık oldum ve kendimin de ihmal ettiği bu konuyu bu yaz kısmet olursa rahmetli anamın ve bacımın yanına ayırdığım yere kendimin de iş gücü katkısıyla mekânımı hazırlayacağım.
Bunu birinci dereceden yakınlarımıza da yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Bu hazırlık belki yaşarken hiç işimize gelmese de getireceği zorluklar kaçınılmazdır. Aksi halde arkamızdan Fatiha okumak yerine: “Ulan ne aksi adammış ölecek zamanı da nasıl bulmuş” Derler ona göre ha.
NOT: *Mıhlama adlı siteme koyduğum yazılarımı; her isteyen benim adım altında dilediği yerde yayınlayabilir.
Sevgi ve saygılarımla.