Aşağıdaki yazdıklarım; görevini layıkıyla yerine getiren memurları değil; hak etmeden haksız kazananları ilgilendirmektedir.
Konuya önce bir kıssadan hisseyle girelim:
Devlet; Hayvan Üretme Çiftliği için erkek boğa arıyormuş. Köyde ilanlar verilmiş ve Ali dayının dillere destan en güçlü ve verimli tosununu kadrolu olarak çiftliğe alınmış. Ne yazık ki; bu meşhur tosun; çiftlikte üretkenlik görevini bir türlü yerine getirmiyormuş. Yani bu azgın ve meşhur tosundan; çiftliğe geleli tık yok.
Çiftlik yöneticileri tosunun sahibi Ali Dayıyı apar topar çiftliğe çağırmışlar ve Ali dayıya: “Senin tosun söylendiği gibi çıkmadı Ali dayı bu ne iş?” Diye itirazda bulunurlar. Ali dayı da nasıl olur ben Onunla bir görüşeyim der. Birlikte tosunun yanına varırlar. Ali dayı tosunun kulağına eğilerek: “Hayırdır ne oldu sana böyle?” Der. Tosun ise Ali dayıya cevaben: “Ben artık memur oldum” Der.
Hikâye bir yana; yurdumuzda bunca insan memur olmak için ne badireler atlattıkları ve ne taklalar attıkları bilinen bir gerçektir. Özel sektör ehliyetli bir elektrikçi bulamazken devletin açtığı on kişilik itfaiyeci kadrosuna iki bin kişi müracaat ediyor. Bunun altında yatan gerçek; işsizlik kadar sırtı devlete dayama arzusudur.
Bu gün birçok devlet kurumlarımızda memurlarımızın günlük mesaisi; asıl işleri yanında internette sörf yapmakla ve gereksiz rapor almakla geçmektedir. Siz bu tip memurların harıl, harıl çalıştıklarını sanmayın. Sota bir yöne konuşlandırılmış bilgisayar ekranı her şeyi anlatmaktadır.
Burada bu tip memurları suçlamanın da haksız olacağını düşünüyorum. Siz adamlara günlük iş yükü sağlayamaz iseniz veya bir kişinin yapacağı istihdama üç kişi alırsanız olacağı budur.
Bunlar da büroda beş taş oynayacak değiller ya elbette teknolojinin nimetlerinden yararlanacaklardır. En azından Ali dayının tosunu gibi yan gelip yatmıyorlar ya.
Sevgi ve Saygılarımla.