“Ben Halkın Sanatçısıyım Devlet Sanatçısı Unvanını Kabul Edemem.” (Neşet Ertaş)
Birçok hak etmeyen sözde sanatçılara verilen Devlet Sanatçısı unvanını bu sözleriyle değerli usta kabul etmemişti.
Büyük usta; geride binlerce eser ve sevenlerini bırakarak On yıl önce bugün aramızdan ayrıldı.
O şimdi aramızda değil ama ülkemize kazandırdığı eserler inanıyorum ki; dünya durdukça yaşayacaktır. Tıpkı asırlar öncesinin Karacaoğlan’ı gibi.
Nasıl yaşamasın severek dinlediğimiz tüm türkülerin altında onun adı var. Onun türküleri bizleri hem ağlatır hem oynatır. Gönül Dağı´nı her dinlememde şahsen benim tüylerim diken, diken olur. Her Türk erkeğinin içerisinde bir Zahide olduğunu Zahide türküsüyle bize O hatırlattı. Onun türkülerinde herkes kendini bulur ve yaşar. Çünkü O tüm türkülerinde yaşanmışları dile getirmiştir.
Nurlar içerisinde yatsın; 2009 yılında Nevşehir- Avanos´ta gittiğim bir açık hava konserinde çevre il ve ilçelerden gelmiş genç ve yaşlı hayranlarına saatlerce okumuş ve onları hem ağlatmış hem de oynatmıştı.
Neşet Ertaş; müzik ustalığının yanında oldukça mütevazı ve merhametli bir kişiliğe de sahipti. Bunun en güzel kanıtı ve örneğini yine büyük üstatlarımızdan merhum Mahsuni Şerif bir televizyon programında şöyle anlatmıştı:
Mahsuni Şerif ve Neşet Ertaş Eskişehir´de bir konsere giderler. Konser sonunda organizatör Komünist diye saçma bir bahaneyle Mahsuni Şerif´in ücretini ödemez. Bunu gören Neşet Ertaş Mahsuni´ye dönerek: “Al Gardaş” bu benim paranın yarısı. Der ve ücretini paylaşır.
Bu davranış Neşet Ertaş´ın insanlığı ve kişiliği için yeter de artar bile. Şimdi bu örnek davranışı günümüzde kaç sanatçı yapar?
Ey büyük usta; bıraktığın eserler dünya durdukça gönüllerimizde ve dillerimizde yaşayacaktır. Sen ışıklar içerisinde rahat uyu.
Sevgi ve Saygılarımla