Toplum içerisinde bir grup var; Üç koyup Beş alma hayaliyle tarih boyunca hep dolandırıldı.
Dünya var oldukça da dolandırılmaya devam edecekler; bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Geriye dönüp hatırlatmak gerekirse:
Sülün Osman İstanbul’da saat kulesinin işletmesini vatandaşlar sattı,
Bankerler halkın parasını; yüksek faiz vaadiyle iç etti,
Selçuk Parsadan adlı bir dolandırıcımız da zamanın Başbakanı Tansu çilleri; kendisini emekli paşa gibi lanse ederek devleti dolandırdı,
Jet Fadıl lakabıyla anılan Fadıl Akgündüz; yerli otomobil ve konut yapma projeleriyle halkın parasını toplayıp yurt dışına kaçtı. Bu yetmedi ülkeye döndü halkı yine defalarca kandırdı,
Tosuncuk lakabıyla anılan sıpa; Çiftlik Bank adıyla; bu halka hayali inekler ve tavuklarla oluşturulmuş hisse satarak dolandırdı. Şimdi yurt dışında dolandırdığı paralarla gününü gün ediyor,
En son günümüzde güncel olan Kripto Para dolandırıcıları; bu zincirin şimdilik son halkası oldu. Bu sektörün aktörleri de Milyarlarca Dolarla soluğu yurt dışına kaçmakla buldu.
Ben şahsen hatanın büyüğünü bunlara kanan sözde mağdurlarda buluyorum. Arkasında devlet güvencesi olmayan böyle oluşumlara nasıl itibar ediyorlar anlamak mümkün değil. Burada herhalde köşeyi dönme ve kolay para kazanma hırsı ağır basıyor. Ben bu yüzden kusura bakmasınlar bunlara mağdur diyemem desem, desem keriz derim. Hiç mi geçmişten ders alınmaz. Ortada galiba; sosyolojik bir sorun var.
1980 li yıllarda bankerzedelerle ilgili tanığı olduğum bir anımı anlatmak isterim:
Yıl 1984. Hacettepe Üniversitesi’nde akademisyenim. Bir akademisyen arkadaşım bana; gel dedi bu ayki maaşımızı bankere yatıralım Üç ay sonra İki katını veriyorlarmış.
Ben; bunun mümkün olamayacağını kendisine ne kadar anlattımsa da ikna edemedim. Bana; tamam dedi sen yatırma ama gel benimle durumu gör dedi.Tamam geleyim dedim ve sözleştik. Şimdi adını hatırlayamadığım bir bankere gittik. Ankara- Necatibey caddesinde bir binanın en üst katına çıktık. İçerisi hayli kalabalıktı. Salona İki tane masa koymuşlar birinde kayıt ve para alış kuyruğu var, diğer masada da vadesi gelenlere para ödemesi kuyruğu var.
Arkadaşıma sıra gelince yanına iliştim; paraları masaya koy dediler. Arkadaşım paraları masaya koydu bir de çantasından epeyce bozuk para çıkardı onu da paralarının yanına koydu. Ben hayırdır bunlar da nedir dedim. Kulağıma sessizce bebelerin kumbaralarından dedi. O yıllarda bozuk paranın da değeri vardı.
Masadaki görevli arkadaşıma; burada toplam kaç Lira var diye sordu. Şimdi hatırlayamadığım bir değeri söyledi. Tamam dedi görevli Masanın kenarına bir poşet getirdi ve paraları eliyle kürüyerek poşete koydu ve yanındaki yardımcısına dönerek deftere işlemesini söyledi ve arkadaşıma bir makbuz kesip verdiler.
Ben içimden eyvah dedim gitti paralar. Çünkü adamlar nasıl olsa ödeme karşılığı olmayacağı için sayma gereği bile duymadılar. Eminim ki diğer masadaki yapılan sözde kâr payı ödemeleri de senaryonun bir parçasıydı.
Sonunda kar payı umuduyla bekleyen arkadaşım ve binlercesi hüsrana uğradı. Yıl 2021 değişen bir şey yok; dünya durdukça insanlarda bu beleş para kazanma ve servet hırsı hâkim olduğu sürece bu döngü devam edip gidecektir.
Sevgi ve Saygılarımla