Galerici yeni aldığım arabamdaki teknik sorunun çözümlenememesi halinde yenisi ile değiştirileceğini söyledi. Bu durumda ben de yaklaşık bir hafta kadar arabasız kaldım. Keşke kalmaz olsaydım.
Ankara-Kızılay’dan hareket eden özel halk otobüsüne bindim; zaten ilk durakta dolan otobüs birkaç durak sonrasında boşluklarına varıncaya kadar doldurdu.
Arada bir biletçi delikanlının yarı kadın yarı erkeksi sesiyle; “Bu arabanın arkası da gidiyor beyler arkaya ilerleyelim” naraları, bir taraftan; fordcuların önüne düşmüş bayanların cıyak cıyak “ Utanmaz adam ne sürtünüp duruyorsun” çığlıkları. Sizin anlayacağınız paçalardan akan rezillik otobüsten akmaya başladı. Tüm bu olanlar için yapacak bir şey yoktu ama şoförün yaptığı hıza dayanamadım. Bunca insanı adeta ölüme götürüyordu. Zaten bu otobüsler fazla sefer yapmak uğruna teknik bakımları ihmal edildiğinden birçok ölümcül kazalara neden oldukları da biliniyordu.
Bu duygular içerisinde kaptanı birkaç kez uyardım, ama taştan ses geliyor kaptandan gelmiyordu. Bu arada birkaç kez acı frenlerle balık istifi de olduk. Maalesef vatandaş halinden memnun olmalı ki; kimseden çıt yok. Bu duruma daha fazla tahammül edemedim; bu kez biraz daha sert bir şekilde kaptanı yeniden uyardım. “Ne yapıyorsun kaptan; hayırdır topluca intihara mı gidiyoruz?” Kaptandan yine çıt yok. Ben kaptandan bir yanıt beklerken; arkamdaki biletçi bana “ Ulan senden başka bu otobüste adam yok mu ne söylenip duruyorsun” derken bir de arkamdan okkalı bir yumruk yedim. Ben de O’na karşılığını verdim ve bu sıkışıklık içerisinde rahat bir kavga edemedik.
Bir otobüs dolusu insandan bir Allah’ın kulu bana arka çıkmadı. Benim bu olay sonrasında yapacağım iki şey vardı; birincisi bu olayı ya sineye çekecektim; ya da; yasal olan hakkımı arayacaktım. İkinci yolu tercih ettim ve otobüstekilere seslenerek: Gördünüz olanları ben bunları şikayet edeceğim; ancak yanıma iki tanık arkadaş lazım dedim. Ben sanki ölülere seslendim. Kimseden aradığım desteği bulamadım. Kendi başıma da bunu yapamazdım; daha önce benzeri bir olayı yaşayan arkadaşımdan otobüs içerisinden tanık istendiğini duymuştum.
Bu duyarsız vurdumduymaz topluma da söylenecek bir tek söz vardı onu da inerken kaptana söyledim. “Kaptan; bildiğin gibi git”. Bu kez ne kaptandan ne de toplumdan çıt yok. Aslında; kaptanın ne söyleyeceğini çok merak etmiştim ama kısmet olmadı.
Korkarım bu kaptan ya sağırdı ya da dilsiz.