“Hayatımda hiç kimseyle sidik yarıştırmadım; benimle yarıştıranlar hep üzerlerine işediler”
Değerli okurlarım; “SIRADIŞI VE AYKIRI BİR ADAM” adlı hayatımın romanını yazmakta olduğum kitabımdan; sizlere bölümler halinde yayımlama kararı aldım. Umarım okurken keyif alırsınız.
NOT: “Yazılanlar hayal ürünü değil; bizzat yaşadığım olaylardır.”
SÖZDE ÖĞRETMEN EVLERİ
Öğretmenevlerine gidenler çok iyi bilir. Kalacak oda sorarsınız bazen her an protokol ve hatırlılar gelebilir diye yok derler. Ben bilirim ki; bu cevap üfürükten teyyare selam söyle o yare türündendir.
İtirazımı şöyle yaparım: Lütfen siz bana bu gün için hiç yerimiz yok diye yazılı bir kâğıt verin derim. Veremeyiz yanıtını alırım ve ben de bunun üzerine locadaki kanepeyi göstererek ben burada sabahlarım derim ve gider koltuğa otururum.
Çoluk çocuk gittimse onları da koltuklara yerleştiririm. Resepsiyon görevlisi arada bir beni göz takibine alır ve herhalde aklından şöyle geçirir: “Valla çattık bu hocaya ama; haydi hayırlısı.”
Ben de bu arada görevliyi izlerim bir çeşit karşılıklı kesişiriz. Görevli aradan çok geçmeden tahminim müdürüyle istişare eder ve bana dönerek nazik bir şekilde: “Hocam bir gelir misiniz” der.
Ben de yanına giderim ve bana: Hocam yeni bir çıkışımız oldu sizi alalım der. Bunu bildiğim ve her zaman yaşadığım için ben de nazik bir ifadeyle teşekkür ederim.
Öğretmenevlerinde olay bununla da bitmez; gerek yemekhanede gerekse kafeteryada protokol masaları vardır. Pirinç metal üzerine yazılmış; PROTOKOL levhaları bu masaların üzerine konuşlandırılmıştır.
Diğer masaların tamamı dolsa dahi siz O masalara oturamazsınız; ancak onlar boşalınca kullanırsınız. Ben buna hiç tahammül edemem giderim O levhayı alır görünmez bir yere atar ve O masaya otururum.
Sevgi ve Saygılarımla