İnsan hayatında başına nerede, ne zaman, ne geleceği bilinmez. Geçirilen bir kaza, doğuştan ve sonradan yakalanılan bir hastalığın sonucu organlardan birinin kaybedilmesi veya fonksiyonunu yitirmesi engelli olma nedenleridir.
Bizler her an engellilerin durumuna düşebileceğimiz düşüncesiyle onlara üzülmek ve acımak yerine; onların hayatlarını kolaylaştıracak koşulları oluşturmalıyız. Sokakta gördüğümüz bir engellinin koluna girerek karşıya geçmesini sağlamak başta insani görevlerimizden olmalıdır. Onlara karşı kesinlikle sakat, özürlü ve eksik gibi onur kırıcı sıfatlar kullanmamalıyız. Tüm bunların yerine engelli terimini kullanmak en uygunu olacaktır.
Aslında onların kimi zaman biz sağlıklı insanların yapmakta zorlandığı işleri inanılmaz bir yetenek ve çabuklukla yaptıklarına tanık olmuşuzdur. Ayak parmaklarıyla harika resimler yaratan anadan doğma ressamlar; kör olduğu halde çalıp söyleyen başarılı müzisyenler görmüyor muyuz? Bu örnekler bize ; engellilerin merhamete ihtiyacı olan aciz kimseler olmadığını; sadece desteğe ve ilgiye ihtiyaçları olduğunu göstermektedir. Önemli olan yüreğimizde ruhumuzda yer eden ve bizi esir alan zihnimizdeki engelleri yok edebilmektir.
Onların da ülkemizin kaynaklarından eşit yararlanma hakları vardır. Bugün için sağlıklı olabiliriz; ancak bir saniye sonra engelli olmayacağımızı kim garanti edebilir. Bakın bunu denemesi bedava; kapatın gözlerinizi beş dakika, evinizin içerisinde bir dolaşın bakalım. Kapatın kulaklarınızı beş dakika bakalım etrafta neler konuşuluyor. Bağlayınız bir elinizi veya ayağınızı giysilerinizi giyip çıkartın. Bana bunu canlı canlı yaptılar. İbret için anlatayım:
Haftanın üç günü Başkent Yaşam Merkezi’nde spora gidiyorum. Bu merkezde engelli vatandaşlarımız da var. Ben spor salonuna her gidişimde onların eğitim aldıkları salonun önünden gelip geçiyorum. Onlar tekerlekli koltuklarında toplu halde başlarındaki öğretmenleriyle söyleşiyorlar. Bir gün; yine önlerinden geçerken öğretmenlerinin dikkatini çekmiş olacağım ki; bana; beyefendi bir gelir misiniz? Diye seslendi. Buyurun dedim ve beni keyiflerinden çağırmadıklarını öğretmenin yüz ifadesinden hissettim. Korktuğum başıma geldi; öğretmen beni boş bir tekerlekli koltuğa oturttu ve bana bir çay içimi kadar bizimle oturun lütfen dedi. Öğrendim ki; bunların önünden gelip geçen herkes bunlardan bir selam ve günaydını esirgiyorlardı; bunların da hayli zoruna gitmiş olmalı ki; bizlere bir ders vermek istemişler helal olsun bu ihale de bende kalmış.
Hatanın telafisi için hocalığın verdiği gevezelikle bildiğim tüm komik fıkraları anlattım. Onları epey güldürdüm. Bir daha da önlerinden geçerken hatırlarını sormadan geçmedim.
Bu yaşanmışlık bana asıl engellinin kendim olduğunu hatırlattı. Ayrıca onlardan da çok öğreneceğimiz şeyler olduğunu öğrendim.