Televizyonlar; yaptıkları dizilerle hayatımızı esir aldıkları gibi işin de iyice cılkını çıkardılar.
Nasıl mı?
Bakın yakaladıklarıma:
*Öncelikle tüm dizilerde ortak arıza kimin eli kimin cebinde olduğudur. Bunlar içerisinde yengesine asılanlar bile oldu,
*Yayın sonuna doğru verilen “Reklamlardan sonra devam edecek” anonsu ile on saniye bile sürmeyen yayınla insanları adeta enayi yerine koymaları,
*Dizilerin hemen hemen hepsinde kapı dinlemelerin gayet doğalmış gibi gösterilmeleri,
*Türk romancılarından alınan eserlerden yapılan uyarlamalar; aslına sadık kalınmayarak günümüz fırıldaklıklarına malzeme yapılmaları,
*Pahalı sofralar kurularak halkın çoğunun mahrum olduğu yiyecek ve içeceklerle tıkınmaları,
*Güzelim Türkçemiz abuk sabuk şivelerle katledilerek çocuklara kötü örnek teşkil etmesi,
*Büyüğün küçüğün sevgi ve saygısının ayaklar altına alındığı,
*Geçmişteki atalarımızın yedikleri, içtikleri, giyindikleri ve cinsel hayatları ile adeta alay eder halde senaryo yaratmaları,
*Diyalog yerine şiddeti ön plana çıkartarak; kırıp dökmeyi olağan saymayı, Bir matahmış gibi önümüze koyuyorlar ve toplumu maalesef dizi bağımlısı haline getirdiler.
Korkarım bu bağımlılık birçok çocuğun emzirilmediği, altına bakılmadığı ve ateşteki yemeğin yandığına vesiledir.
Buradan RTÜK yetkililerine ve sorumlularına sesleniyor ve göreve davet ediyorum:
Bir yayın illa küfür ve hakaret içerince mi cezalandırılır. Alın size yukarıdaki olanlar küfrün de hakaretin de daniskasıdır.
NOT: *Mıhlama adlı siteme koyduğum yazılarımı; her isteyen benim adım altında dilediği yerde yayınlayabilir.
Sevgi ve Saygılarımla