Bugünden bakılınca, "30 Mart" sıradan bir günmüş gibi görünür ama, altını kazıyınca kocaman bir tarih çıkar.
--Nedense bizim toplumumuz "hamaseti" mi seviyor, yoksa "hamasete" mi alıştırıldı anlamadım gitti.
--Hani Pir Sultan Abdal'ın o dizelerinde ki gibiyim.
--"Gönül niçin ahvalimi bilmezsin/ Yürekte yaralar türlü türlüdür
Öğüt versem öğüdümü almazsın/ Yürekte yaralar türlü türlüdür ... ...
Ah n'eyleyim karşımızda ölüm var/ Ölüm dedikleri kanlı zalim var
Ne ağlayıp ne gülecek halim var/ Yürekte yaralar türlü türlüdür ... "
--Taaa yüzyıllardan bu yana ne bu toprakların acısı, ölümleri, yiğit insanları bitiyor, ne de sömürüsüz bir dünya için onurlu savaşımları
--Dünya, 2'inci Paylaşım Savaşını bitmiş, Kapitalist Dünya bu kez de karşılarında daha güçlü bir Sosyalist Blok ile karşılaşmıştır.
--Kapitalist Sistem, Sosyalist Bloğun eşitlikçi, özgürlükçü, hak ve hukuktan yana insanca yaşam için süreçlerini görünce;
--Onlarda, yaşanılası insanca haklar ve emekten yana tavırlar ile çalışanların ücretlerinin iyileştirilmesi, özgürlükler gibi tavırlar sergilemişler, bunun sonucunda da 1960'lardan başlayarak tüm dünyada bir özgürlük ve refah ortamı oluşmuş, ve dala dalga yayılmıştır.
--ABD dahil bir çok Kapitalist ülkede, özellikle sisteme karşı, aykırı hareketleriyle Devrimci Sosyalist ve Hippiler gibi özgürlükçü akımlar tüm dünyada yayınlaşmıştır.
--Türkiye'de özellikle 9 Temmuz 1961'de kabul edilen ve bugüne kadar en özgürlükçü çağdaş Anayasa olan "61 Anayasası"nın sağladığı hak ve özgürlükler ile toplumsal muhalefet özgür bir örgütlenme olanağına kavuşmuş ve ilk olarak DİSK, TÖS gibi devrimci sınıfsal tabanlı sendikal örgütlenmeler başlamıştır.
--Sorbonne(Fransa) Üniversitesi'nde 68 Kuşağının ilk öğrenci eylemi başlar ve tüm dünyaya dalga dalga yayılır.
--Latin Amerikalı devrimci Ernesto Che Guevara, La Higuera'da 9 Ekim 1967'de yakalanıp, Bolivya Askerlerince işkence ile öldürülmesi ve bunun duyulması ile dünya çapında protesto eylemler başlar.
--Türkiye'de ki anti-Emperyalist, Sosyalist 68 kuşağının ilk eylemleri de bu dönemden sonra başlar.
--Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan gibi sol, sosyalist gençlerde bu çerçevede kendi içlerinde farklı felsefi ideolojik ayrımları olsa da birlikte, devrimci eylemleri ve örgütlenmeleri yapmışlardır.
--Osmanlı'da, Özellikle Fransa'ya giden öğrenci ve aydınları arasında yaygınlık kazanan ilk örgütlenme çabaları 1916 yılında kurulan Millî Türk Talebe Birliği (MTTB)dir.
--Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdürür ve 1936'lara kadar Türkçü, Milliyetçi ve Atatürkçü görüşleri temsil etmiştir.
--İkinci Paylaşım Savaşının ardından Çok Partili Siyasi Sisteme geçiş ile birlikte, 1946'lardan 1960'lara kadar Atatürkçü-Milliyetçi çizgisini devam ettiren Birlik, farklı siyasi görüşlerin mücadele alanı olmuşsa da, 1980'den sonra Siyasal İslamcıların eline geçmiş ve 2008'den bu yana Milli Talebe Birliği Federasyonu (MTTB) olarak çalışmaktadır.
--Üniversite ve Yüksek Okullardaki örgütlü gençliğin, MTTB içinde 1960'lardan sonra farklı siyasi grup örgütleleri olmuş ve 68 kuşağı devrimci gençliği de, Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu'ndan (TDGF), Fikir Kulüpleri Federasyonundan (FKF) Dev-Genç'e uzanan bir süreci yaşamışlarıdır.
--Bütün bu olanlardan ve gelişmelerden rahatsız olan emperyalizm ve işbirlikçileri, elbette ki karşı örgütlenmeleri de yapmışlardır.
--Sol-Sosyalist kesimde olanlara karşı, sağ kesimdeki gençleri Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin (CKMP) bünyesinde "Ülkücü Gençlik" olarak örgütlenmişlerdir.
--Sağ kesimde Milliyetçi ve İslamcı olarak örgütlenen ilk yapılar, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Gençlik Kolları,
--Komünizmle Mücadele Derneği, Türk Ocakları, Kuvayı Milliye Derneği, Milliyetçiler Birliği, Türkiye Milliyetçi Gençlik Teşkilatı, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği, Türkiye Milli Talebe Federasyonu, Milli Türk Talebe Birliği gibi örgütlenmelerdir.
--Türkiye'de 1960'lara gelindiğinde en büyük işçi eylemi "15-16 Haziran 1970"de, İstanbul'da başlayan işçi eylem ve protestolarıdır.
--Özgürlükçü "61 Anayasası" ile sağlanan haklar, sermaye kesiminde rahatsızlıklar yaratmaya başlayınca, çalışma yaşamını ve sendikalar mevzuatını düzenleyen "274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası"nda;
--işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlayacak, sendika değiştirmeyi güçleştirecek değişikliği yapan tasarı, Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin işbirliğiyle önce Millet Meclisi ardından Senato'da kabul edilir ve 11 Haziran 1970'de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın onayı yürürlüğe girer.
--Yasal düzenleme, işçilerin kazanılmış haklarına karşı yeterince ses çıkarmayan Türk-İş'ten DİSK'e işçi geçişi artınca, bu yasa kabul edilir. Bunun üzerine DİSK'li sendikalı işçi ve yöneticilerin tepkileri 15 Haziran 1970'deki eylemleri ile "15-16 Haziran Şanlı Direnişi" olarak bilinen, o süreç başlar.
--Olayların üzerinden bir yıl bile geçmemişken, artan toplumsal ve sınıfsal muhalefet, "12 Mart 1971, Askeri Muhtırası" olarak bilinen "darbe" ile bastırılır ve muhtırasından sonra yakalanan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idama mahkum edilirler.
--İdamları engellemek için 27 Mart 1972'de, Ünye'deki NATO üssünde görevli --İngiliz Gordon Banner, Charles Turner ve Kanadalı John Law-- Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi kurucularından Mahir Çayan, Dev-Genç Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Dev-Genç MYK üyesi Hüdai Arıkan, THKO'dan Cihan Alptekin, Fatsalı Nihat Yılmaz, öğretmen Ertan Saruhan ve Ünyeli Ahmet Atasoy tarafından NATO üssünden kaçırılır.
--Bugünkü adı, Ataköy olan Kızıldere'de Dev-Genç Genel Sekreteri Sinan Kazım Özüdoğru, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği yöneticisi Sabahattin Kurt, THKO'dan Ömer Ayna ve Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü'nün kurucusu Üsteğmen Saffet Alp ile buluşurlar.
--Köy Muhtarının evinde saklanırlar. İhbar edildiler, izleri sürüldü gibi farklı söylentiler olmakla birlikte bir şekilde, etrafları 30 Mart'da Askerlerce çevrilir ve rehineleri bırakmaları halinde kendilerine zarar verilmeyeceği, ancak teslim olmaları şartıyla diye bildirilir.
--Teslim olmayı kabul etmeyen Mahir Çayan ve birlikte olduğu;
--THKP-C, THKO, HK PDÖ, Dev-Genç üyesi Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna, Saffet Alp ile birlikte, üç yabancı rehine olmak üzere 13 kişi, Çatışma sırasında ve kullanılan roketler ile öldürülür, patlamalar sonucu yıkılan evin samanlığına düşen Ertuğrul Kürkçü, yaralı olarak sağ kurtulur.
--Bugünden bakılınca, Kızıldere katliamı ve ardından gelen idamlar, Türkiye Devrimci Mücadelesini derinden etkilemiştir.
--Devrimci önder ve gençlerin bu kahramanca eylemleri, gençlerin gözünde birer efsaneye dönüşmelerine yol açmıştır
--1970 ve bütün yaşanlara karşın 1980 gençliği ve aydını fedakârca eylemlerinin, halkı devrimle sonuçlanacak bir sürece götürceğine yürekten inanamktaydı.
--Ülkelerinin bağımsızlığı ve yurttaşlarının özgürlüğü için savaşan bu öncü, önderlerin aydınlattığı ışık, her şeye karşın yinede sönmemiş ve ülkenin geleceğini aydınlatırken, yurtsever gençlerin umutlarını yeşertmekte, onlara bir umut, bir yol olmaktadır.
--Kızıldere'ye iki kelam olurda, Aşık Sinem Bacı'dan iki dize olmaz mı:
--"Oy dere kızıl dere/ Böyle akışın nere/
Bizde halmi bıraktın/ Sana can veren ele oy oy oy!.."