Ellerin gazetelerine, televizyonlarına, halkının yaşamına ve siyasilerine bakıyorum, bu ülkede bu günlere nasıl gelindi hepimiz ayakta uyur, cambaza bakarken diye düşünmeden edemiyorum.
--Bir zamanları Abdi İpekçi'lerin demokrat, tarafsız, günlerin sahibinin sesi diye anılan bir gazete bile, Danimarka Başbakanının haberini şöyle veriyor.
--Danimarka'da "Ana muhalefete düşen Liberal Parti Başkanı Rasmussen’in, görevi Frederiksen’e teslim ettikten sonra, başbakanlık binasını makam aracı ve korumaları olmadan, sırt çantasıyla yürüyerek terk etmesi, ülkede günün konusu oldu. Rasmussen, sosyal medyadan paylaştığı bu fotoğrafına “Bu defalık teşekkürler. Sizlerin başbakanınız olmak hakkına elde etmek bir ayrıcalıktı” mesajını yazdı.
--Gelelim güzel memleketime, ülkeyi 19 yıldır tek başına yöneten "number one political/bir numaralı siyasi" seçimlerin konuşulmaya başladığı günlerde, seçimi kaybederse, yerine seçilecekler için "Memleketi bunlara teslim edemeyiz” diyor.
--Yahu bu ülkenin kurucu babaları Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak, Karabekir vb bile bunu söylememişti.
--Hele hele ülkenin kurucu babalarından "MİLLİ ŞEF" İsmet İnönü, 14 Mayıs 1950 seçimlerini Celâl Bayar ve Adnan Menderes'in Demokrat Partisi karşı kaybedince şöyle diyordu:
--"Milli irade gerçekleşmiştir. Halkın istediği şekilde iktidar devir edilecektir. bunu herkes içine sindirmelidir".
--Neden iktidar, bir başka ülke yurttaşına devir edilmez ki?
--Bu soruyu ilk başta, bu ülkenin sağ kesiminde yer alan, bir zamanlar kendilerinin mağdur olduklarını söyleyenler kendilerine sormalıdırlar.
--İşgal edilmiş Ülkesinin düşmanlardan kurtulması için, tarih kitaplarının "1'inci ve 2'inci İNÖNÜ SEVAŞLARI" olarak adından söz ettiği bir asker, devlet adamı ülke yönetimini, iktidarı büyük bir ağırbaşlılık ile devir ederken, bir zamanların bir şiir okumaya kurban edilmiş, mağdur kişisi, başkan olunca ülke yönetimini devir edemeyecekleri söylüyor.
--Hiç kimse kusura bakmasın ama bu, muhalefetteki siyasilerden önce, halka hakarettir. Ne yani, bu günün "müteahhidi" olanlar, dün "mücahit" olduklarını unuttular mı ne?
--Siyasiler kendi aralarında bir iktidar savaşı veriyorlar, tama bir orta oyunu sergileniyor eyvallah. Hatta kendileri için seçildikleri günden sonra bambaşka bir hayatları olan siyasilerin, bu konfor ve konumu kaybetmek istememelerini anlarım.
--Aynı sokakta, apartmanda, köyde, şehirde aynı konumda yaşayan, hatta hısım, akrabaları ile aynı şartları paylaşan, ama siyasi tercihi o gün için bu iktidardan yana olan sıradan yurttaşların bu "demokrasi" ve "seçim" kepazeliğine izin vermemesi gerek.
--Bu ülkede yaşayan herkes görüyor ve biliyor ki, artık bu iktidar gidici. Hatta, iktidardakilerin söylemleri bile değişti. Hele hele Sedat Peker'in açıklamaları ise, iktidarın bir kanadının, diğer bir kanadını nasıl oyun dışına ittiğini görmemek için saf olmak gerek.
--İnsanlar aynı topraklarda bile her devirde farklı ekonomik, siyasi ve sosyal şartlarda yaşamışlardır.
--Feodal dönemde giyim, kuşam ve kullanılan araç ve gereçler ile 21 yüzyılı yaşadığımız araç ve gereç ile sosyal, ekonomik şartlar çok farklıdır. Demokrasi, ilk çağlardan bu yana konuşulur, felsefe okullarında tartışılırken, gerçek yaşam girdiği zaman ise her ülkenin şartlarına göre olmuştur.
--Bir gerçek vardır ki, bu gün 21 yy'da, artık demokrasi, bütün ülkeler ve insanlar için olmazsa olmaz olmuştur.
--Halkın uyutulacağını, "cambaza bakıtılacağını" biliyorum ama, globalleşiyoruz denilerek uluslararası sermayenin ülkelerin dağına, taşına, suyuna kadar girdiği günümüzde, halkı geçtim her türlü teşvik verilerek kapılarda karşılanan uluslararası sermayenin bu saatten sonra kendisi için bile demokrasi dışı bir seçeneği kalmamıştır.
--O yüzden, sorun seçimlerin mevcut iktidar alternatiflerince kazanılmasına kalmaktadır.
--İstanbul yerel seçimleri göstermiştir ki, hesaplı, kitaplı ve planlı bir seçim süreci, iktidarın her türlü oyunlarına karşın, kazanılabiliyordur.
--Tabi işin içinde "adam kazandı"cılar olmazsa.
--O yüzden, her yönetimin doğal olarak bir entropi süreci vardır. Bu ne kadar uzatılır ise uzatılsın, bir şekilde kendini gösterir. Artık mevcut siyasi iktidar, mevcut olanak, ilişki ve koşulları ile bu sürecin sonuna gelmiştir.
--Burada Unutulmaması gereken ise, Başkan Erdoğan ve Ak Parti kurmaylarının stratejik düşünme ve plan yapma yeteneklerinin oldukça fazla olduğudur.
--O yüzden, halkında, muhalefetinde, iktidarın bu süreçlerine alternatif süreçler geliştirmesi germektedir.
--Yoksa bir kez daha, "atı alanın Üsküdar'ı geçmesi" hayal bile değildir.
--Herkesin başını iki elinin arasına alıp iki, üç hatta dört kere düşünmesi gerekmez mi?
--Ne dersiniz?