ANKARA'DAN

Toplum; birey birey bozuluyor...

Bazı kavramlar var ki, gerçekten anlatmak istediğin ile anlattığın aynı mı oldu diye düşünmeden kendini alamıyor insan.

--Söz ettiğimiz konu toplum olduğuna göre, genel kabul bir toplum tanımına bakmakta yarar olur.

--Toplumun sözlük anlamı:"tarihsel gelişme içinde, aynı toprak parçası üzerinde birlikte yaşayan ve ortak bir uygarlığı olan, yaşamlarını sürdürmek, birçok temel çıkarlarını gerçekleştirmek için işbirliği yapan insanların tümü". diye geçiyor.

--Burada ortak sözcükler neler. "tarihsel gelişme"=zaman, "aynı toprak parçası", "birlikte yaşama", "ortak uygarlık", "yaşamı sürdürmek", "temek çıkar","işbirliği".

--Toplumu genel olarak böyle tanımlarken, ayrıntısına girince, karşımıza bir de "Toplumsal katmanlar" diye bir durum ortaya çıkar.

--İşte işi hamasetten çıkarıp, olaya akılcı olarak bakmaya başlarsak, toplum katmanları hatta marksist söylem ile sınıflar ortaya çıkar.

--Öncelikle bu konu, subjektif yaklaşım gerektiren bir konudur. Kişiler ve yaşamlarında ki her değişim, bu yaklaşım ve tanımlar ile çelişir durum alır. O yüzden konuyu kişilerden soyutlayıp, daha genel hale getirmek gerekirse, günümüz geçişli ve değişken toplum yapısı içinde:

--Toplumsal katman/sınıf soyut bir ayrımdır ve kesin çizgilerle ayrılamaz.

--Türkiye gibi her şeyin çok hızlı değiştiği bir ülkede, öyle uzun vadede bir toplumsal sınıf tanımı yapmak çok zor olsa gerek.

--Örnek, bugün ne der bilemem ama, 1 Eylül 2012 günlü Hürriyet'teki köşesinde Ahmet Hakan böyle diyordu:

--"AK Parti iktidara gelince “Ben çeşme başı tutmayacağım” demek yerine çeşmenin yeni sahibi olmayı tercih etti.

- Para çeşmesinin başını tutma işini üstlenen AK Parti iktidarı, paranın aktarıldığı tipleri değiştirdi.

- Bu zamana kadar para çeşmesinden hiç nasiplenmemiş kesimler, AK Parti sayesinde nasiplenmeye başladı.

-'Hep onlar mı kazanacak, biraz da biz kazanalım' sözü motto oldu.

-Ancak bu yaklaşım, 'adil düzen'e değil, 'yer değiştirme' olgusuna tekabül etti.

-Gitti eski mutlu azınlık, geldi yeni mutlu azınlık.

-'Para çeşmesinin başını tutma anlayışı' ise milim değişmedi.

--Ben de 'Mücahitler müteahhit oldu” sözünü kullananlardanım.'"

--Hele hele konuyu "PUDRA ŞEKERİ" kullananlara kadar getirirsek "tut kelin perçeminden" olur ki, işin içinden çıkılamaz.

--Özellikle Endüstri ve modern toplumlardaki tabakalar daha çok ekonomik ağırlıklıdır ve toplum içindeki her bireyin bir sosyal tabakası vardır. Bu genelde, eğitim, ticaret, üretim gibi etkenlerin sayesinde olurken, çok üzgünüm ki, bizim gibi "az gelişmiş, geri bıraktırılmış" toplumlarda, siyasetin bir gereği haline gelmiştir.

--Bu durum da şu sözler ile taçlandırlmıştır.

--"Bal tutan parmağını yalar", hele hele bu parmağın tuttuğu bal, devletin, kamunun, hazinenin balı ise, o zaman tadından yenmez ve "Devletin Mali Deniz, Yemeyen Domuz" olur çıkar.

--Herkesin "bir gün", "belki" bende diye umutlarını yeşerttiği bir durumda, yozlaşma ve bozulma teker teker kişilerden başlar ve çürüme bütün toplumu etkisi altına alır, yayılır.

--Hatta uzun yıllardır öyle yayılmıştır ki, Neyzen Tevfik bile: "Geldikleri gibi gitmediler. Kimi itini bıraktı, kimi bitini. Kimide piçini bıraktı. Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil."

--Önce kişisel hoşgörüler, sonra siyasi hoşgörüler ile başlayan toplumsal bozulma, ekonomik ve akılcı bir gerekçe üstüne oturmadan değişe değişe gitmektedir.

--Feodalizmin toplumsal katmanları "ağalık, beylik" düzeni üzerine kurulmuştur ve topraklar üzerinde ki mülkiyet hakkından dolayı kaynaklanır.

--Kapitalist sistem içinde ise, yine süreçler "üretim araçlarına" sahip olma üzerine kurludur. Üretim araçlarına sahip olanlar, kapitalist sistemin "ağaları"dır. Geri kalanlar ise, feodal sistemde dizildikleri gibi "kahya, maraba, amele" gibi dizilmezler.

--Buradaki sınıflamının pek çok etkeni vardır.

--Eğitim, siyasi ilişkiler ağı, ticaret süreçleri yönetimi gibi etkenler, kişilerin kapitalist sistem içinde toplumsal katman ya da sınıf değiştirmelerini getirmektedir.

--Aslında Kapitalizm üç temel sınıfa dayanır: Aristokrasi, burjuvazi ve işçi sınıfı. Buna bir ek daha yapmak gerekiyor özellikle 20 yüzyıl sonrası ile birlikte "Küçük Burjuva".

--İşte zurnanın "zırtt dediği yer" de burasıdır.

--Fransızlar, üç nesil geçmeden ne "burjuva ne de Üniversiteli" olunmaz derler. Bu geçiş süreci içinde yer alanlara da küçük burjuvalar deniliyor.

--İşte sorunda burada. Elde ettiği parası, siyasi çevresi sebebiyle toplumsal katmanda ki yerini değiştirmeye çalışanlar, günümüze ne yazık ki çok yaygınlaşmıştır.

--Bu değişim ve dönüşüm, eğitim ve mali üretim, süreklilik gibi süreçler ile de desteklenmeyince, toplumda savrulmalar ve yalpalamaların önüne geçilmez bir hal almaktadır.

--İşte son yıllarda özellikle 2001'lerden sonra Türkiye toplumu çok hızlı bir değişim ve dönüşüm içine girmiştir. Bu değişim ve dönüşümün yaşandığı kişi ve kitlerlerdeeğitimden tutun da ekonomik, sosyal ve kültürel altyapısı olmayanların hızla geriye savrulmaları ile, toplumun "çivisinin çıkması" kaçınılmazdır.

--O yüzden bir takım giyim modalarından tutun da, "pudra şekeri" alışkanlıklarına kadar olan süreçler, artık bireysel bozulmaların toplumsal bozulmalara ve değişimlere kadar gelindiğinin en güzel kanıtlarıdır.

--"Dindar ve kindar neslimiz", hayırlı ve uğurlu olsun.

--Sivaslı Aşık Ruhsati (1835-1911) bu gibi durumlara "Hele bir düşün ki gözümün nuru/ Bu kadar parayı sana kim verdi/ Bazı fukaraya bulma kusuru/ Mesti kundurayı sana kim verdi

Anadan doğunca kürkün var mıydı/ Üryan gelmedin mi börkün var mıydı/ Torba torba mecidiyen var mıydı/ Tükenmez parayı sana kim verdi" diyor da!..

--Siz boşverin yazılanları, "Adamını bulun, bulamazsınız madamını bul" hayatınızı kurtarın!..

Yayın Tarihi
01.04.2021
Bu makale 1084 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!