Sizin, turistik gezidir diye afralar ile tafralar ile gezip dolaştığınız "tarihi eser/yer"lerin hep mi "tarihi", harp, harabe olduğunu sanıyor, düşünüyorsunuz?.
--Eğer öyle düşünüyor iseniz, yanılıyorsunuz!..
--Neden mi, Mısır Piramitleri gizemini korusa da, o çağların en gelişmiş bilgi ve teknoloji kullanılarak yapılmıştır.
--Ya BABAİL'İN ASAMA BAHÇELERİ?
--Tarik boyunca bir medeniyet çizgisi izlemiş Bölgeler ve Devletler, bu gün isimleri pek anılmasa da, tarih kitaplarında ve Evrenin Dünya Mahallesinde, her türlü aptalığa ve cehalete karşı yerlerini bilgi, anı ve harabe olarak korumaktadılar.
--Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliğini bitirince 1978'lerde IRAK'da İnşaat işi yapan bir şirkettte çalışmak için gitmiş ve o yılları ve sonrasını yaşamış bir Mühendis ile konuşur iken; o anlattı, bu günün Türkiye'sine üzüntüleri ile, O günün IRAK'ını.
--Bağdat'da büyük bir inşaat şantiyesi var. Şehrin yapıları muhteşem, renkli yayın yapan 4 tv kanalı var, tüm dünya ile konuşulabilen telefonları ve lüks araçların hesabı yok.
--Ben Ankara'da ki aileme mektup yazıyorum, buraya gelen işçilere veriyor, onlarda PTT ile postalıyor ve aile ile tek taraflı iletişim içinde oluyoruz. Onlardan haber almak, Iarak ile Türkiye arası haberleşmek ise bir hayal. Posta yok, telefon yok, yok, yok!
-Orada Sigara, çikolata, içki, ne ararsan en lüksü, en kalitelisi var
--Ülke yönetimi ise Askeri bir Darbe ile ülke yönetimini ele geçiren Saddam Hüseyin'in elinde. O dönemin SSCB ile ilişkileri iyi ama ABD ile kısıtlı bir gerilim yaşıyor.
--ABD'nin Silah Fabrikalarının depolarında paslanacak Silahlar, Irak ve İran'ında Merkez Bankalarının kasalarında da petrolden elde edilen ağzına kadar dolu ABD Dolarları.
--İran Şahı Rıza Pehlevi, 16 Ocak 1979’da İran’dan kaçar ve Paris'de yaşayan Humeyni İran’a Devlet Başkanı olarak döner.
--Bir tarafta İRAN İSLAM DEVRİMİ ile İran'ın başına geçen HÜMEYNİ, diğer yanda Askeri bir darbe ile Başa geçen Saddam Hüseyin. Her ikisi de karşı karşıyaymış gibi görünseler de ABD ve batı emperyalizmi ile ilişkilerini el altından sürdürürler.
--Ve ülkesine "devrim ihrac" edileceği kuşkusunu yaşayan Saddam, bir bahane bulup Arapların yoğun yaşadığı İran'ın Huzistan eyaletinin iki önemli kenti Abadan ve Hürremşehr'e 22 Eylül 1980'de saldırmasıyla 8 yıl süren anlamsız bir savaş başlar
--Aslında anlamsız savaş olmaz.
--Kenya'nın kurucu lideri Jumo Kenyatt'nın o ünlü:”Beyaz adam geldiğinde bizim topraklarımız, onların elinde ise İncil'leri vardı. Şimdi ise, bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız kaldı" sözü aklıma geldi.
--Evet, 1980'lerde ABD'nin ve emperyalistlerin depolarında silahlar, İran ve Irak'ın kasalarında ABD Dolarları varken, 8 yıl savaştan sonra, o kadar ölü/kayıp/şehit üstüne, Irak ve İran'ın askeri depolarında silahlar, ABD ve emperyalistlerin kasalarında ise ABD Dolarları vardı.
--Irak bu anlamız savaştan yorgun çıkmıştı ama, ülkenin her yerinde batının emperyalist ajanları cirit atıyordu.
--Saddam, Küveyt'ten ham petrolü alıyor ve rafinerilerinde işleyip, kat kat üstüne Küvet'e geri satıyordu. Kralların harcamaları, şatafatlarına elbette ki para gerekti. Halka da ücretsiz benzin ve ekmek vermenin de bir sakıncası da yoktu.
--Derken Irak/Saddam, Küveyt'ten paralarını tahsil etme bahanesi ile el altından ABD'nin de onayı ile Küvet'e saldırır. Buyurun 8 yıllık savaştan sonra, I. veII. Körfez savaşları.
--Sonra birden, ABD ve Emperyalistlerin aklına Arapları özgürleştirmek geliyor ve Araplara bir "ARAP BAHARI" armağan ediyorlar. Fas, Tunus, Cazayir, Libya derken Saddam en aşağılık bir şekilde öldürülüyor ve Suriye'de de güçlü BASS Yönetimine rağmen, Esad'ların yönetimleri sallantıya giriyor ama, dediğim gibi güçlü BAAS GİZLİ BERİN DEVLETİ Ülkeyi ayakta tutuyor.
--Ve 2020'lere gelindiğinde ise, Babil'in Asma bahçelerinden sonra, neo Bağdat'ın ihtişamlı yapıları ne de o halkın (en azından bir bölümünün) refah içinde ki yaşamı kalıyor.
--Her yer, ateş, barut ve kan kokuyor. ADB ve Emperalist ajanlar Büyük Orta Doğu Projesi(BOP) ile bölgemize geldiklerinde depolarınıda çürüyen/çürüyecek olan silahları, bölge halkının ise belki batı kadar özgürlükleri yoktu ama, sahip oldukları Ülkeleri, bir yaşam biçimleri ve yaşamları vardı.
--Bu gün ise, emperyalizmin elinde bölgenin ipleri, şirketlerinin kasalarında sattıkları silah ve petrolden elde ettikleri Dolarları, bölge halkının ise, hayal satan liderleri ile ellerinde safaletleri kaldı.
--Ha bu süreç daha ne kadar daha böyle "iyi" gider bilemem. Tersini düşünmek bile istemiyorum. Ama ....
--Harap olan Babil'in Asma Bahçelerinden, bu gün harabe olan ihtişamlı Aspendos Tiyatrosondan, Dünyanın merkezi sayılan, İsa Paygamberin Anası, Meryem Ana'nın bile huzur içinde ölmek için geldiği Efes bile artık "EFES ANTİK ŞEHİRİ" olmuş ise;
--Kimse bana;
--Bu ihtişamlı sarayların, gökdelenlerin, AVM'lerin hep böyle kalacağını;
--Emeklilerin emekleri aylıklarının, kimisine "Allah Rızası" denilerek, kendi alın terleri ile kazanıp, ödediği vergilerinden geri bedava "kömür, yemek, bilet" denilerek verilen yardımların yarında süreceğini, anlatmasın.
--En azından kendiniz için olmasa da, çoluğunuz-çocuğunuz için:
--Henüz vakit varken gülüm, Paris yanıp yakılmadan;
--Henüz vakit varken gülüm, Neron Roma'yı da yakmadan;
--Basra Harap olmadan,
--Halep orada, arşın da elimizde iken, uyanın be kardeşim.
--Uyanın artık. Mehmet Akif Ersoy, 1'inci Dünya savaşını gördükten sonra boşuna demedi "KISSADAN HİSSE" diye:
--"Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi!.." Safahat: Yedinci Kitap