Hiçbir şey değişmedi. Ne dün dünde kaldı, ne de bu gün yeni şarkılar, türküler var dillerde. Değişen cambazlar ve seyredenler. Oyun yine aynı oyun, ip de, sırık da, cambaz giysisi de.
--Parti kurultayları, popüler olmuş siyasilerin niyetleri, siyasilerin kimin ne işine yaradığı açık ama, görülmek istenmeyen icraatları.
--Gördük ki, her zamanki gibi herkesin bir önceliği, bir iyisi, bir de kötüsü var. Neredeyse ortak hiç bir şey kalmamış gibi.
--Atatürk ve bir avuç yurtseverin ilkeleri uğruna canlarını feda ettikleri, idealleri Cumhuriyet ve güzelim Anadolu ve Rumeli toprakları bu gün bambaşka amaç ve idealler için sermaye.
--"Baba", AP-DYP-Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, "Dün dündür, bugün bugündür" sözü bile başka bir anlam içerirken;
--Modern siyasi düşüncenin kurucusu olarak kabul edilen Floransalı düşünür Niccolò Machiavelli’nin (Makyavelli), orijinal adı “IL Principe” olan kitabı Latince “Prenslikler Üzerine” anlamına gelen “De Principatibus”, İngilizce “The Prince“, Türkçe “Hükümdar” olarak da yayımlanan yapıtının gerekçesi, DEVLET ve BEKASI için yapılacakların başka bir açıdan değerlendirilmesi gerektiğidir.
--Bir kere, 1500'lü yıllardır ve ortada ne bir İTALYAN DEVLETİ ne de MİLLETİ vardır. Machiavelli, The Prens/Hükümdar adlı yapıtını da, İtalya'nın Toskana bölgesinde kurulmuş ve 1115-1532 arasında var olmuş Floransa cumhuriyeti(Şehir Devleti) Kralına, İTALYAN BİRLİĞİ kurulsun, İTALYAN MİLLETİ oluşsun diye yazmıştır.
--Burda vurgulanan şey, kutsal bir amaç için yapılanların doğru ya da yanlışlığı, bilinen ve algılanan değerler içinde olmayacağıdır.
--Yapıtta erdem, ahlak ya da dindeki anlamının ötesinde bir anlam taşımaktadır. Erdem, bir amaca (Kutsal Devlet) ulaşmak için uygun araçları kullanma yetisidir; bu yaparken, elverişli fırsatlardan yararlanabilir, şansın olumsuz etkilerinin üstesinden gelinebilir.
--…Devletin yararına olacaksa Prens acımasızlığa ve dürüst olmayan yollara başvurabilir. Ama erdem gibi, erdemsiz davranışlar da, kendi içinde bir amaç değil, amaca götüren birer araçtır. Prensin her eylemi, taşıdığı ahlaki değer açısından değil, devlet üzerindeki etkisi ışIğında değerlendirilmelidir.
--Machiavelli için Erdem, başkalarının övgüsünü kazanan şeydir.
--Gerek Demirel'in gerekse de Makyavel'in sözleri ile vurguyu özellikle yapmak istedim. Çünkü, gerçeği bilmeden, herkes kendi gerçeğini yapma ve yaratma derdine düşmüş.
--İşte bilmek, öğrenmek, bilgi bu yüzden çok önemlidir. Bunlarda doğma olmaz, her şey sorgulanır. Akıl sağlığı yerinde ve vicdanlı insanlar için "mutlak doğru" diye bir şey yoktur. Çünkü, insanın bir hücreden başlayan bilinen serüveni gibi, her şeyin de bir serüveni vardır. İşte bu gerçeklik, dün radyo, televizyon, telefon vb teknoloji "gavur icadı" günah iken, bu gün en çok bu anlayışın kullanımında.
--İşte bu da herkesin karşı koyamayacağı bir gerçeklik ve doğru.
--Bilgi temeli üzerine oturtulmayan hiç bir şey uzun süreli olmaz. Olmaz ama, artık "atı alıp, üsküdarı geçenler" de kendi amaçlarına, birlerinin sorumsuzluğu, bilinçsizliği yüzünden ulaşmaktadır.
--Ülkede sorun var mı yok mu artık ilgilenmiyorum. Herkesin keyfi yerinde ise, "Allah ziyade etsin", yok sorunlar var ise de azıcık ayaklarını kıçlarının altına alıp, otursunlar ve düşünsünler.
--Neler oluyor ve nereye gidiyoruz diye.
--Bana mı soruyorsunuz. Valla ben, yeterince yapmam gerekenleri yaptım. Bürokraside "çirkin ördek yavrusu" olarak çalıştım, kendimce başarılı da oldum.
--Siyaset bir yaşam biçimidir. Okur, yazar ve düşünme bağlamında da elimden gelenin ötesinde bir şeyler yapmaya çalışıyorum.
--Aktif siyaset bazında milletvekilliği aday adaylığı da dahil boyumun ölçüsünü verdiler. Hem de, herkesin saygıyla isimlerini andığı kişilerin: "İbrahim Uysal, sen herkesin ibrahim uysal'ı oldunda, senin ibrahim uysal'ın olmadı" sözleri kulaklarımda çınlar.
--Ben güneye, koronavirüssüz sahillere gideceğim. Okuyup, yazacağım da. Her zaman söylüyorum söyleyeceğim de.
--Ben Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, Muhalefet Partileri Genel Başkanlarına, Milletvekili ve Belediye Başkanlarına, yani sizlerin "özen ile seçtiklerinize" tek söz söylemeyeceğim.
--Ama size çok sözüm var. Hem de "bu yazda yine güneye giderken". Bütün özen ve önlemler ile bu yazında tadını çıkaracağım hem de COVID-19'a ve aranızda ki sorumsuzlara inat.
--Ya Allah aşkına, hayat pahalılığı almış başını gidiyor, maaşlar malum, okullar açılacak mı, açılmayacak mı belli değil ama, ben söylemeyeceğim. Ama şu kadarını söyleyeyim, bu kış da çocuklarınızın öğretmeni, sizsiniz!..
--"Sürü bağışıklığı" olsun diye ortalıkda insanlar sürü sürü dolaşıyor. Yaz bitip, herkes ayaz ile birlikte evine kapanınca "Hanya'yı, Konya'yı görecek".
--Eğer bu ahalide bu sorumsuzluk ve bilinçsizlik, üstüne üstülük de "goy goyculuk" sürdüğü sürece, bizim başımızdan bela eksik olmaz. Cebimiz para, sofralar da kurban payları dışında et görmez.
--Yeni partiler, eski partiler, yeni yıldızlar, eski yıldızlar.
--Nasrettin Hocaya sormuşlar, "Hocam, eski ayları ne yapıyorlar?"
--Hoca da "Kesip kesip yıldız yapıyorlar".
--Siz ahali olarak, kendinizi, çoluğunuzu-çocuğunuzu, geleceğinizi düşünmeden "günü bün etmeyi" sürdürdüğünüz sürece, buradan bakınca tünelin ucunda pek ışık görünmüyor da.
--Herkese, "hayırlı Günler!.."