Çağdaş bir ülkede yaşamayı öyle özlüyorum ki, üzgünüm ki bizim toplumumuzda bu kafa oldukça da işimiz zor. Hem de o kadar yırtınmamıza, çabalamamıza karşın.
--Durun, hemen bir şey demeyin. Ne umudumu kaybettim, ne de güvenimi. Ama hani "Ağa ile marabanın öyküsü" vardı ya, onun gibi iki ileri bir geri gitmekten bıktım artık.
--Böyle bir değerlendirme yapmak için, olayı taraflarına ayırmak gerek. Olayın tarafları kim?
--Ne güzel bayram, seyran derken tam da yaz geldi tatil başlıyor diye ağzımıza bir tat gelecekti ki, Coronavirus uluslararası salgını gibi orman yangınları yaşamımıza giriverdi.
--Öyle yandı, böyle yandı, kim yaktı, ne nedir bunların hepsi boş.
--Konuyu böyle tartışmaya başlamak da bir işe yaramıyor.
--Yanan ne? ORMAN.
--Peki "Orman" nedir, o zaman.
--Ormanı, ortaokul 2'ci sınıf ders kitaplarında ki gibi mi: "Ormanlar canlılar için yaşama alanıdır, hayvanların yuvalarıdır. -İnsanlar şehirlerde orman alanlarına fazlasıyla özlem duyar, huzurlu ve sakin zamanlar geçirebilmek için yeşil alanları tercih ederler. -Ormanların insan psikolojisi üzerine olumlu etkileri vardır. Huzur verir ve dinlendirir.";
--Bilimsel olarak mı: "Orman, belirli yükseklikteki ve büyüklükteki çeşitli ağaçlar, çalılar, otsu bitkiler, mantarlar, mikroorganizmalar, böcekler ve hayvanlar bütününü içeren, topraklı alanda genellikle doğal yollardan oluşmuş bir kara ekosistemidir.";
--Yoksa Yasal olarak mı: Ormanların korunması ve geliştirilmesi Anayasa Madde 169 – Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka
çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.
BÜTÜN ORMANLARIN GÖZETİMİ DEVLETE AİTTİR. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af
çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce
bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler,
şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz",
--Olarak mı TANIMLAMAK GEREK, BİLEMEDİM.
--Anlayacağımız, ORMAN devletin, Kamunun, Toplumun malı ve koruması altında bir olmazsa olmazdır.
--Hal böyleyken, bir de YEREL YÖNETİMLERİN(Belediyelerin) tanımına bakalım:
--"Ulusal sınırlar içerisindeki değişik büyüklüklerdeki topluluklarda yaşayan insanların, ortak ve yerel nitelikteki gereksinimlerini karşılamak amacıyla kurulan ve hukuk düzeni içerisinde oluşturulmuş olan anayasal kuruluşlardır.
--Merkezin üstlenmediği bazı kamu hizmetlerinin merkeze bağlı olmayan, özerk faaliyet gösteren, ayrı bir mal varlığı ve bütçeye sahip kurumlarca yürütülmesi esasına dayanır.
--Belli bir coğrafi alan üzerinde yaşayan yerel topluluk üyelerinin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ekonomik, sosyal, kültürel zenginliğe ve refaha ilişkin yerel hizmetleri genel yetkiyle, kendi sorumluluğu doğrultusunda yerine getiren, işleyişinde açıklığı, şeffaflığı çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerini hayata geçiren, yetkilerin yerel halka en yakın yönetim birimince kullanıldığı, kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk, demokratik kuruluşlardır."
--Orman Devletin/Kamunun. Yerel yönetimler de, Belli bir coğrafi alan üzerinde yaşayan yerel topluluklara hizmet götüren birim olduğuna göre;
--Her an televizyonlarda "Orman Yangınları" ile ilgili olarak neyin tartışması yapılıyor Allah aşkına.
--Bu tartışmanın sebebini mi merak ettiniz. O zaman bunlar üzerinde bir düşünün.
--Devlet nedir?.
--Demokrasi diye seçimi dayatarak ortaya çıkartılan bir süreç sonunda ortaya çıkan "Türk Tipi Başkanlık Sistemi" nedir?
--Bir yönetimin en önemli ayaklarından birisi de DENETİMDİR. Hoş iktidar pek memnun, Muhalefetin de pek umurunda değil ama, bu gün ülkede "Bakan"ları denetleyecek bir mevki, makam ya da kurum var mıdır? Bakanlar, doğal olarak kendilerini ATAYANA tabidir, ona hesap verirler.
--Peki TBMM, yani seçim ile gelen Parlamento ve Parlamenterlerin işlevi, görevi nedir?
--Bunun adı demokrasi midir?
--Bence olan olmuş, yayan yanmıştır.
--Haydi ormanlar yandı, yurttaşların yüreği yandı. Bari Ülkenin geleceği yanmasın. Şu olayların sonuçlarını tartışmayı bırakalım da, SİSTEMİ bir gözden geçirip, rayına koyalım.
--Yoksa bu sistem şaftı kaymış kamyon gibi savrula savrula gidiyor. Bu hayra alamet değildir. Bu tartışmalardan, ne yapanlara ne de yapılanlara bir sonuç çıkmaz.
--Yine "atı alan Üsküdar'ı geçer", ata baksın dedikleriniz de, "adam atı almış götürmüş" diye size sızlanırlar.
--O yüzden, "henüz vakit varken gülüm" memleket yanıp yıkılmadan bir toparlansak iyi olacak.
--Bakın THK Kayyumunun başında ki zat bile, en sonunda olayı kavradı. Gelin biz kurtarın diyor. Kayyumu kurtaracak aranıyor.
--Ülke yönetimi bir kamusal hizmettir, ticari bir faaliyet alanı değil. Her şeyi bir kez daha gözden geçirsek iyi olacak.