Biz, Bizi anladık da; Biz, kendimizi anlatamadık!..
Değil mi Sevgili Dostum, Arkadaşım Vali Veysel DALMAZ!..
Biz, bir günlük yol mesafesinin "ihicik" diye sanki beş dakikalık yol diye tanımlandığı yörenin çocuklarıyız. Değil mi sevgili Veysel.
--Yıllar önce Antalyalılar Ev’inde başlayan Antalyalı tanışması, yıllardır aralıksız hep sürdü.
--Bir gün telefon ile aradı, (bazen birader, bazen de ağabey derdi) abi yanına gelmek istiyorum diye.
--O zaman Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkünde, sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in yanında çalışıyorum.
--Ben de gel dedim ve uzun uzun sohbet ettik. Sonrada konu bir atama beklentisine getirdi. Mülkiye Başmüfettişi idi ve haklı olarak Valilik beklentisi vardı.
--Ama kafasında bir soru işaret vardı. Sonra konuyu açtı:
--Bak birader, biliyorsun ben Kumluca’nın bir dağ köyünden, köylü çocuğuyum. Babam yoksul. Çiftçilik, çobanlık yapıyor.
--Ve beni, bu yoksul hayattan kurtarmak için çabalıyor ama çıkış yok. Bulamıyor. Kumluca’da ne ev tutacak paramız var, ne bir yanında kalacak tanıdığımız ne de Devletin bizlerin kalacağı bir yeri yurdu vardı.
--Tek seçenek ilçedeki, bizim gibi yoksul köy çocuklarının kalacağı İmam Hatip lisesinin yatılı yurdu. Ve ben de orada kaldım. Orta okul, İmam Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi.
--Kaymakam adaylığı, Vali Yardımcılığı ve şimdi de Bakanlık Merkez Teşkilatında Mülkiye Baş Müfettişi.
--Vali olmak istiyorum, sayın Bakanda atayacak ama, sayın Cumhurbaşkanımız, ne der diye düşünüyorlar.
Herkes sayın Cumhurbaşkanımız sayın Ahmet Necdet Sezer'i, öyle bir yere yerleştirmişler ki, inanılmaz. Elbette ki Laik, Demokratik Cumhuriyetin yılmaz bir savunucusu idi. Ama yufka bir yüreği vardı, Afyonun Kaymağı kadar yumuşak, ak ve tertemiz.
--Kendisine ve bilgi vermem gereken tüm yetkililere her şeyi bütün açıklığı ile anlattım.
--Tamam Veysel benim arkadaşım. Hemşerim. İmam Hatip Lisesi mezunu, ama demokrat aydın bir Türk genci, Yörük/Türkmen delikanlısı; Mütedeyyin bir insan/kişi diye.
--Ve İç İşleri Bakanlığından Gümüşhane Valiliği için atama teklifi geldi ve sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayı ile ataması yapıldı.
--Toros dağlarının bir Yörük/Türkmen delikanlısı Vali olmuştu. Bir çobanın oğlu Vali olmuştu. İşte demokratik Cumhuriyet bu idi. Atatürk bu Cumhuriyeti, Kimsesizlerin Kimsesi Olsun Diye kurmuştu.
--Ve kimsesiz çobanın çocuğu Veysel, Gümüşhane Valisi Sayın Veysel Dalmaz olmuştu. Sonra, Sivas Valiliği, sonra, bürokrasinin klasik hastalığı Merkez Valiliği.
--Derken bir gün 15.Temmuz gerici kalkışması, allak bullak olan hayatlar.
--Veysel'de o dalgalanmalardan nasibini aldı ve görevinden uzaklaştırılıp cezaevine girdi.
--Sonra çıktı.
--Bir süre içine kapandı, kırıldı, küstü.
--Uzun bir ara görüşemedik.
--O gün gelen bir telefon mesajı şok etti.
--Veysel, dün anjiyo olmuş ve bu gün sabah saatlerinde yaşam mücadelesini kaybetmişti. Belki de koyuvermişti yaşama direnmeyi..
--Torosların o yalçın tepelerinden ovalara yeşermek için serpilen tohumlar gibi, Ankaralara, Gümüşhanelere, Sivaslara giden YÖRÜK/TÜRKMEN delikanlısı, her şeye direnen onurlu insan, adam gibi adam VALİ Veysel Dalmaz artık yoktu.
--Ardında gölgesi olan sevgili Sıdıka’yı ve iki oğlunu bırakıp gitmişti
Yoksul ülkenin, yoksul insanlarının yoksul yaşamları hep aynı.
--Ya bir dal gibi kırılıp bir kenara atılıyor, ya da sigara izmariti gibi bir nezaketsizin sözleri ile ezilip, çiğnenip geçiliyordu.
--Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesi idi,
Cumhuriyetin de artık kimsesi yok ki.
Artık, kimsesizlerin kimsesi, kimsenin de adı yok artık!..
Veysel gibi. Ardında, acı, onur ve mücadele bırakarak gittikten sonra.
Arık Veysel de yok. Nazik, kibar vefalı adam gibi adam, sevgili arkadaşım, kardeşim Veysel yok.
--Artık , güneş yarın sabah onun içinde doğmayacak!...
Bu kocaman evren de!..
--Toprağın bol ve mekanın Cennet olsun Sevgili Dostum, arkadaşım Vali Veysel Dalmaz!.. Sevgili onurlu Çoban çocuğu
Not: Yazıyı Veysel’i Kaybettiğimiz yıl (2017) de kaleme almıştım. Yeni söylenecek ne var ki!..