Evrende de , Dünyada da istesek de, istemesek de: kabul etsek de, etmesek de herşeyin kendi içinde bir düzeni ve kuralı vardır.
Siyasetin de.
Kabul etsek de, etmesek de, siyasetin kuralı, ideolojilerin üzerine oturur.
İdeolojileri öğrenirken bir takım genel kurallarının olduğunu;
İktidar Gücünün Sosyalizm-Komünizm'de emekçilerin/proleterlerin,
Kapitalizm'de Sermaye sınıfı/Oligarşinin,
Faşist ve Baskıcı Diktatör rejimlerde ise de daha çok dar bir sermeye sınıfının elinde olduğunu öğrenmiştik kısaca.
Son zamanlardaki ekonomik-siyasi analizlerde de Kapitalizmin, en demokratik, özgürlükçü yıllarının biraz da Sovyet-Rusya'ının etkisi ile 1946-1980 yıllar arası olduğu;
1980 yılından sonra, (bizde de 24 Ocak kararlarının arkasından gelen, 1980 Askeri Darbesinden sonra) Kapitalizmin yeni bir bunalım döneminin başladığını;
Finans sistemi üzerinden ve bir çok geri kalmış/bıraktırılmış ülkenin madenler gibi ham madde kaynaklarını sömürmeye, bu kaynaklara el koymaya başladığını görüyoruz.
Bütün insanlar için özgürlük ve refah sloganları ortalıkta çın çın çınlarken; herkes valizini alıp bütün dünyaya açılacağını sanırken; globalizm/küreselleşme yalanı ile herkes kandırılır, cambaza baktırılırken; bir de baktık ki, meğer bu özgürlük ortamı uluslararası sermeye için imiş.
Biz kapıdan dışarı çıkamaz, Hava ve Deniz limanlarımız, sanayi tesislerimiz, fabrikalarımız, bankalarımız bir bir elimizden giderken, bir de baktık ki sıra meralarımıza ve su kaynaklarımıza gelmiş.
Irak'da bol havuç olduğu, Irak Halkının özgürlüğünü her şeyin üstünden tuttuğu için Irak'ı işgal eden ABD, bu defa da gözünü komşusu Suriye'ye dikmişti.
Geleneksel olarak BAAS SOSYALİSTİ olan Suriye'nin, Rusya ile doğal bir müttefikliği, dolayısı ile Suriye'de Rusya'nın Askerleri ve Askeri Üsleri vardır.
Birinci Paylaşım(Dünya) Savaşında Suriye, Fransızların; Irak'da Birleşik Krallık(İngiltere)in hegemonyasında kalmıştır.
ABD ve Almanya bu bölgede istedikleri etkinliği göstermediği için bölge, 2. Paylaşım Savaşında savaş bölgesi dışında kalmıştır.
ABD'nin gözü hep Orta Doğu Petrollerinde kalmıştır. 1. ve 2. Paylaşım Savaşlarında bölgede etkin bir rol oynayamamasından dolayı, 1990'lı yılları beklemek zorunda kalmıştır.
Irak, Suudi Arabistan ve Basra Körfezi arasında petrol yataklarının üstünde bulunan KUVEYT, 1922-23 yıllarında tarafsız bir bölge olarak bulunurken, Birleşik Krallığın desteği ile 19 Haziran 1961'de Bağımsızlığını ilan etti.
Ham petrolünü Irak Devletine satan ve buradan da işlenmiş petrol alan Kuveyt, Irak'a(Saddam Hüseyin) olan borçları bahane edilerek, ABD'nin da dolaylı icazeti ile Saddam Hüseyin tarafından işgal edilmiştir.
ABD, Saddam'a yaptırdığı bu hamle ile bölge politikalarında etkin rol oynamaya başlamıştır. 1991 KÖRFEZ SAVAŞI ile ABD, bölge ülkelerini de oyunun içine itmiş; Türkiye'de Turgut ÖZAL sayesinde bir koyup üç alma hevesi ile oyuna dahil olmuştur.
--2000'li yıllarda da, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan'ın Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) Eş Başkanlığı rolünü üstlenmesi ile ABD'nin bölgede hakimiyeti perçinlenmiştir.
--Özellikle Rusya'nın Suriye'de ki askeri ve siyasi işbirliği yeni askeri üslerin açılması ile daha da etkinleşince, ABD'de Türkiye'nin güneyinde, Suriye'nin kuzeyinde faaliyetlerini arttırmıştır.
Bölgenin etnik ve denetimsiz yapısı da ABD'nin projelerinin rahat uygulanmasına izin verince, Kendi askeri üslerini kuracağı bir alan bulmuştur Kuzey Suriye'de.
Körfez savaşı sırasında Kimyasal ve Biyolojik Silah martavalı yenmiş, yutulmuş, yıllar sonra iş anlaşılmıştır ama, atı alan ABD'de bölgeye dalmıştır
Karl Marks, "KAPİTALİZM, gölgesini satmayacağı ağacı keser!.." demişti,
Doğru mu ne!..
O günlerde bölgeye yerleşmek için, "Kimyasaldan ölen" çocuklar bahane edilip pirim toplanırken, açlık ve sefaletten ölen yüzlerce çocuk kimin ne işine yarar ki?
Dünya her geçen gün yeni kurulacak düzen için yeni bahaneler üretilirken, insan ölmüş, insanlık yok olmuş kimin umurunda ki!..
İNSANLAR ÖLÜYOR, YAŞASIN İNSANLIK!..