KİTABIN ORTASINDAN

PARLAMENTER SİSTEM TALEPLERİ NE OLDU?

Ne yalan söyleyeyim, benim de birinci derecede gündemimde yoktu. Ta ki 24. dönem Gümüşhane milletvekili ve değerli dostum Feramüz Üstün’ün geçen günlerde X’te (Twetter) yaptığı paylaşıma rastlayıncaya kadar. Paylaşım metni tam olarak şöyleydi; “Parlamenter sisteme geçiş konusunda çok kuvvetli söylemlere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu bizim olmazsa olmazımız olmalı diye düşünüyorum. Şahsen ben böyle bir gücü istemem. Böyle bir güç kimsenin hakkı değildir, haddi de değildir bu kadar güçlü olmak. Mansur Yavaş”.

Evet, metinden de anlaşıldığı üzere, bu ifadeler Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a ait. Feramüz Bey Mansur Başkan’ın sayfasından alıp paylaşmış. Ama öylesine çarpıcı ve samimi bir şekilde ifade edilmişti ki, beni ister istemez parlamenter sistem konusunda yeniden düşünmeye sevk etti. Çünkü biliyoruz ki bir ülkenin rejimi, aynı zamanda o ülkenin, o milletin, o toplumun kaderidir. Adil, demokratik, laik, modern bir anayasal rejim, hiç kuşku yok ki bu yüzyılın ve gelecek yüzyılın garantisidir, sigortasıdır. Bu kavramlardan uzaklaşan toplumlar ve ülkeler, muhakkak bütünlüğünü kaybedecekler ve bir nevi modern sömürge haline geleceklerdir.

Evvela şu gerçeğin altını çizelim; hiçbir rejim mükemmel değildir. Kaldı ki dünyada pek çok rejim denemeleri yapıldı geçmişte. Monarşi, Krallık, Padişahlık, dine dayalı rejimler, Meşrutiyet, Sosyalist sistemler, Cumhuriyet vs. İnsanlık tarihi kadar uzun bir geçmişi var sistemlerin. Ve insanlık, deneye yanıla, düşe kalka, yüzlerce yıllık tecrübelerinden de beslenerek, 19. yüzyıla geldiğimizde, doğrudan halka dayalı ve halkın temsilcilerinin ülkeyi yönettiği bir rejimde karar kıldı; demokratik cumhuriyet modeli. Ve bu modeli biz, 1923 yılında resmen kabul ettik ve uygulamaya çalıştık. Evet, hiçbir sistem mükemmel değildir ve bizim parlamenter cumhuriyet rejimimiz de mükemmel değildi, aksayan yönleri vardı, sistem bazen doğal olarak tıkayabiliyordu. Ama ne olursa olsun, yine de doğrudan halkın hükümeti tayin ettiği, sırası geldiğinde hesap sorabildiği ve değiştirebildiği bir rejimdi aynı zamanda.

Ama 2017 referandumu ile “evet” denilen ve halen yürürlükte olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir sistemdir. Ne krallar, ne padişahlar, ne de hükümdarlar bu rejimde olduğu kadar geniş yetkilerle donatılmış değillerdir. Ortaçağlarda Avrupa kralları bile bu kadar güçlü değillerdi. Ve ne kadar hayret etsek azdır, biz, yani bu ülkede yaşayan insanlar, nice kralın, hükümdarın, padişahın kavuşamadığı gücü ve kudreti, üstelik 21. yüzyılda, üstelik üç bin yıllık devlet geleneğine sahip olmakla övünen bir ülkede, bu ülkede, tek bir kişiye vermeyi başardık. Gelecek nesillere karşı en büyük utancımız kesinlikle bu kararımız olaraktır, bundan en küçük bir kuşku duymuyorum.

Ama şimdi benim asıl merak ettiğim husus şudur; daha bir yıl önce koca Türkiye ülkesini “güçlendirilmiş parlamenter sisteme döneceğiz” diye inim inim inleten insanlar nereye kayboldu? Niçin bu konuda siyasi parti liderleri artık hiç konuşmuyorlar? Bu soruları soruyorum ve bu derin sessizliği anlamakta zorlanıyorum. Muhtemelen şöyle düşünüyorlar ve kendilerini böyle avutuyorlar; “biz iktidara geldiğimizde önceki iktidarın yanlış uygulamalarını ve yanlış kadrolaşma politikasını etkisiz kılmak için bir süre bu rejime devam etmeliyiz!”. Ne büyük yanılgı, ne büyük gaflet!

Ve bu sisteme itiraz etmek kala kala Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a kalmış görünüyor. Umarım siyasi partilerin liderleri Mansur Başkan’ın bu mesajını almışlardır ve bu sayede Türkiye’nin bu çok ciddi meselesine eğilmeyi akıl ederler.

Yayın Tarihi
09.09.2024
Bu makale 134 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!