BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kalan Miras... (3)

Atatürk’ün dindarlığı...

Atatürk’ün din konusundaki ilkeleri bellidir. Taassuba dayalı yanlış din bilgileriyle milletin sömürülmesine karşıydı. Dinle ve gerçek samimi dindarlarla hiçbir zaman sorunu olmadı. Annesi-babası ne kadar dindar ise, yani mütedeyyin ise, Gazi Paşa da o kadar dindardı. Dindar bir anne ve babanın çocuğudur. Dinsizliği ret ederdi. Onun yaptıklarını kötülemek, yermek için birçok yalan yanlış uydurmalar yaratıldı ve yayıldı. Çünkü Cumhuriyet kurulduğu günden itibaren karşı devrim tohumları ekilmeye başlandı... Çünkü Cumhuriyet faziletti... Cumhuriyet insan olmaktı, yurttaş olmaktı... Düşünen, irdeleyen, sorgulayan birey olmaktı... Bu özellikler çağdışı düşüncelere, hurafelere, taassuba, inanç ticaretine ters şeylerdi, onun için de kurulduğu günden beri Cumhuriyet düşmanları da oldu; çoğaldı ve yöresel olarak egemen güç olmaya başladılar...

Atatürk bu yanlışlara karşı geldiği için “dinci” yobazlarca hiçbir zaman sevilmedi... Osmanlı subayı olan bir insan; vatan, millet, bayrak ve hürriyet aşkıyla yetişmiş bir asker... Hayatını milleti ve vatanı için feda etmeye her an hazır bir insanda manevi güç, inanç olmazsa bunları yapabilir mi?

Milletin kutsallıklarının, iffetinin, namusunun korunmasının ancak “özgür” olmakla mümkün olabileceğine inanmış ve bunun için hiçbir emperyalist gücü “engel” olarak tanımamış bir kahraman...

Osmanlı terbiyesiyle ve mekteplerinin disiplini ile yetişmiş bir asker... Kuran’ın kolay anlaşılması için, ücretini kendi şahsi bütçesinden karşılayarak, işin ehli olan kişilere Kur’an tercümeleri yaptıran, kendisine hediye edilen Çanakkale haritası çizili seccade üzerinde tefekküre dalıp gizlice dua eden, Kur’an okuyan, okutan bir Gazi Paşa...

Ramazan aylarında hatim indirip okuyanı “huşu” içinde dinleyen ve sevabını hep Çanakkale şehitlerine armağan eden bir kahraman nasıl olur da dine karşı olabilir, “dinsiz” olabilir?!

Böyle bir insan dine, dindara karşı olabilir mi? Atanın da, Cumhuriyetin de dinle sorunu hiç olmadı, yoktur da... Fakat din diktatörlerine, din tüccarlarına, dincilere karşıdır. Bunu her zaman söylemiştir; gizli değildir...

Bugünümüzde “dindar” geçinip aslında “dincilik” yapan naylon Müslümanların yaptığı haksızlığın, yedikleri yetim-kul hakkının, tek ayak üzerinde söyledikleri onlarca yalanların, yaptıkları iftiraların, devlet-millet-bayrak aleyhtarı davranışların hangisini yaptı?

Bu naylon Müslümanlar mı dindar da, Gazi Paşa “dinsiz” öğle mi?

Haydi canım sende, Allahın soytarısı!...

**

Atatürk ve kuşağı olağanüstü idealist, vatan ve millet aşığı bir kadroydu... Cepheden cepheye koşmakla geçmiş hayatları. Vatan savunması için her türlü fedakârlıkta bulunmuş bir nesil... Böylesine idealist, milleti için, vatanı için canını feda eden insanlara karşı “ölüm fermanı” çıkaran, imzalayanları bu millet hayırla anmayacaktır hiçbir zaman... Atatürk’ü “din düşmanı” diye ilan edip bildirileri halka Yunan ve İngiliz uçaklarıyla dağıttıranlar mı dindar?... Türk halkına; Yunan ordusunu “kurtarıcı”, halifeliğin, padişahlığın “koruyucu” ilan eden bildirileri düşmanla işbirliği yaparak uçaklarla halka dağıtanlar mı vatansever, milletsever?!

Bunların tamamı Cumhuriyete karşı olanlardır. Bunların hepsi, bir “karşı devrimin” süreciydi... Bu karşı devrim yıllarca devam etti... Bir süre yeraltına saklandılar korkusundan... Bu gafillere Gazi Paşa’nın bir hatırlatması var; okuyalım: Beni inkâr edeceksiniz. hatta bühtanla yadedeceksiniz. Hint'e, Yemen'e ve Misir'a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktir." Mareşal Gazi Mustafa Kemal.

**

Uydurma tarih öğretisi...

Bu arada sahte tarihler, havadisler, olaylar anlatılarak vatandaşın beyni yıkandı; yeni neslin doğruyu öğrenmeleri engellendi... Doğru tarih yazılımı ve tarih araştırmaları Atatürk’ten sonra durdu. Örneğin Osmanlı tarihini yabancılardan, Hammer’den öğrendiğimiz gibi...

Tarih diye anlatılan şeyler, sadece padişah ve ailesiyle ilgili hikâyeler ve bir de yapılan savaşları kapsamış...  Üstelik savaşlarda alınan yenilgilerden hiç bahsedilmemiş, anlatılmamış. Hep galibiyetler söylenmiş... İşin methiye tarafına kaçılmış... Kahramanlık tarafı anlatılmış, yenilgiler, bunların sebeplerine hiç dokunulmamış...

Gerçekler dostun hatırı için saklanmaz; onlar dosttan daha değerlidir... Eğer birilerinin hatırı için tarihi doğru anlatmazsanız, yanlışı aktarırsanız varacağınız menzil kısa olur; giderken de tökezler uçuruma düşmek içten bile olmaz...

Günümüzde benzer fakat ibret verici bir olayı birlikte yaşıyoruz. Bugünkü tahakkuk edilen yalan şekliyle tarihe geçti çünkü...

Nedir bu yepyeni olay?

2009 yılı Nobel Barış Ödülü...

Çok ilginçtir; Nobel barış ödülü, insan öldürene veriliyor... Irakta 2 milyon sivilin ölümü, 3 milyon yetimin, 1.5 milyon dul ve sakatın “onuruna” barış ödülü!... Böyle bir şey “tarih” olarak yazıldı... Batı emperyalizmin işine nasıl geliyorsa işler öğle organize ediliyor... Bırakalım devam etsinler, barış düşmanı bir zihniyete Nobel Barış Ödülü de nasıl yakışıyor ama!...

“Demokrasi getirecekler” denildi, ne geldiği ortada... Paramparça bir Afganistan ve Irak... Bunlar güya demokrasi adına yapılmaktaydı... Öldürme ve işgal işlevi ne zamandan beri “demokrasi” oldu? İşte yalan tarih böyle yazılıyor...

Yapılan yeni işin özelliği; öldürme ve işgal işinin daha zarif, yaldızlı, fiyakalı kostümlerle dolaşan “sempati yüklenmiş” kişiler tarafından gerçekleştiriliyor olmasıdır. Bu katliamları yürütenlere de barış ödülü veriliyor... Ne güzel dünya, değil mi?

**

Yalan, yanlış, eksik tarih her zaman bir millet için ve tabii ki dünya için felaketlerin hazırlayıcısı olur. Türk milleti geçmişini, en azından yakın geçmişini tüm incelikleriyle öğrenmek ve bilmek zorundadır... Başka türlü Cumhuriyetin yaptıklarını ve kazanımlarını anlamak mümkün olmaz...

Sonuç cümlesini yazmadan Gazi Paşa’dan bir alıntı yapmak istiyorum; işte Onun Cumhuriyet hakkındaki öz ifadeleri: “Cumhuriyet, ahlâki erdeme dayalı bir idaredir. Cumhuriyet erdemdir. Sultanlık korku ve tehdide dayalı bir idaredir. Cumhuriyet erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayalı olduğu için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aralarındaki fark bundan ibarettir” (M.K.Atatürk 14. 10. 1925).

Bu farkı fark etmektir bütün mesel...

Sonuç olarak, bir milletin tarih bilgisi yoksa dünü iyi bilmediği için bugünü iyi değerlendiremez. Yarını hiç kestiremez, günübirlik yaşayan bir millet olmaktan çıkamaz. İşte o zaman sizin için demokrasi de, Cumhuriyet de göğe bakan durak oluverir...

Amersfoort

www.r-demir.com

Yayın Tarihi
30.10.2010
Bu makale 7054 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!